Trumpizm bitti mi?

Kasım ayından bu yana ABD’de ilginç gelişmeler yaşanıyor. Önce Donald Trump seçimi kaybetti. Sonra seçim sonuçlarına itiraz etti. Sonra kendi taraflarını örgütleyip seçim sonuçlarını tanımamaya çağırdı. Derken 6 Ocak günü büyük bir miting yaparak Washington’da destekçilerini topladı. Ve ardından olanlar oldu. 

O günkü mitingden sonra Trump taraftarları Amerikan Kongre binasını bastılar. Bu bina meclis ve senatonun bulunduğu yer. Bu binaya en son 1814 yılında İngilizlerle yapılan savaşta bir taarruz olmuş. O günden beridir, iki yüz yıldır siyasi şiddete sahne olmamış. 

Bu hadisenin ardından Trump’ı kendi taraftarları bile terke etmeye başladı. İstifa eden bakanlar oldu. Kendisinin de istifası istendi. Twitter, tarihte ilk defa bir ABD başkanının hatta belki de bir devlet adamının hesabını askıya aldı. Bu yazı kaleme alındığında Trump’ın görevden alınması (impeachment) ve istifası halen konuşuluyordu. 

Peki, Trump’ın gitmesi ile Trump’ın fikirleri de bitti mi? Küreselci, neo liberal dünya görüşü artık tartışılmaz geri dönülmez bir zafer mi kazandı. İşte bu noktada emin değiliz. Çünkü bu fikirler sadece Trump’a ait değil, Dünya’da giderek taraftar toplayan bir akımın ortak görüşü. 

Neydi bu fikirler? Tabii ki uzunca yazılıp analiz edilmesi gerekecektir ama kısaca bir özetlersek: içe kapanma, özellikle uluslar arası kurumlara karşı mesafeli bir duruş, göçmen karşıtlığı, otoriter yönetim anlayışı, establishment denen müesses nizama ve onun temsil ettiği değerlere saldırmak, küreselleşmeye karşı yerelliği, ulus devleti yüceltmek. Kısaca böyle… 

Trump, bu fikirleri sadece savunmakla kalmadı, bir kısmını ciddi bir şekilde uygulamaya koydu. ABD’yi, Dünya Sağlık Örgütü, Dünya Ticaret Örgütü, Paris iklim anlaşması gibi bir çok uluslar arası kurum ve anlaşmadan çekti. NATO’ya karşı olmamakla birlikte ABD’nin Dünya jandarmalığına karşı çıktı. Suriye ve Afganistan’dan ABD askerlerini çekti. Hakkını teslim edelim, bu anlamda Obama’dan çok daha barışçı bir dış politika izledi. 

Covid salgınına kadar ABD ekonomisi gayet iyi durumda idi. Özellikle alt-orta sınıf Trump döneminde kırk sene üstüne cebinde para gördü diyebiliriz. Ama salgının ABD’yi çok şiddetli vurması ve Trump’ın bunu yönetme konusundaki basiretsizliği bardağı taşıran damla oldu. Televizyona çıkıp Covid’e çare olarak çamaşır suyu için diyebilecek kadar devlet adamı ciddiyetinden uzak kaldı. Ve seçimi kaybetti. 

Şimdi gelelim Trump’ın bitmesi ile savunduğu fikirler de bitti mi sorusuna. İşte bu noktada çok ciddi tereddütlerimiz var. Her şeyden önce Trump seçimi yukarıda saydığımız görüşlerinden ötürü kaybetmedi. Onun başını yiyen Covid pandemisi ve getirdiği ekonomik durgunluktu.  

Ayrıca hatırlamak lazım ki Trump, Cumhuriyetçi Parti’nin tarihinde hatırı sayılır bir oy aldı. Son kongre baskınındaki rezalet onun kişisel saçmalaması oldu. Ama küreselleşme karşıtı görüşler halen Dünya’da ciddi destek sahibi. Ve unutmayalım ki kitleler kendilerine kolayca bir başka lider bulabilirler. 

Bu bağlamda asıl dikkat çekmek istediğimiz yer Avrupa kıtası. Brexit sonrası, ki Brexit de bu küreselleşme karşıtı akımların bir zaferi idi- kıta avrupasında da benzeri hareketlerin olma ihtimali. Özellikle Merkel sonrası Almanya bu işin kerteriz noktası olacak. Zira orada son zamanlarda euro-skeptik denen AB’ye ve kurumlarına karşı olan akımlar güçlenmiş durumda. Macaristan ve Polonya zaten uzun zaman önce o yola girmişlerdi. Henüz hissedilmese bile İngiltere’den sonra AB içinde Almanya-Fransa rekabeti usul usul hızlanmaya başladı. Şimdilik kameralar önünde yüzler gülüyor ama kapalı kapılar ardında sinirlerin çok gergin olduğunu düşünüyoruz. 

Zamanında İngiltere ile beraber euro para birimine geçmemiş olan İsveç ve Danimarka henüz sessizler. Finlandiya, Norveç ve İzlanda ile birlikte onların arasında bir Nordic, Kuzey Birliği hep konuşulurdu. Artık daha sık gündeme gelmesi muhtemeldir. İtalya ve Fransa’da ise AB’den değil ama euro’dan çıkış tartışmaları tekrar alevlenebilir. 

Dolayısı ile İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra kurulan ve Soğuk Savaş’ın bitmesi ile zaferi tescillenmiş olan dünya düzeni ciddi bir muhalefet ile karşı karşıya. Şu an için bu muhalefete popülizm denip geçiliyor hatta biraz da hakir görülüyor. Ama unutmamak lazım ki tarihi, kazananlar yazar. Dünya’daki ağır ekonomik şartlar bu şekilde devam ederse kitlelerin mevcut düzene olan itirazı daha da şiddetlenir, kurumsallaşır. 

Başka bir yazının konusu ama kripto paralar eliyle Dünya’daki para sisteminin zorlanması, durumu daha da karmaşık hale getiriyor. Bu zorlama, küresel yeni bir para düzenine geçilmesi hatta büyük bir reset yaşanması şüphelerimizi kuvvetlendiriyor. 

Donald Trump tarih sahnesinden yenilerek hatta rezil olarak çekilmiş olabilir. Ama Trumpizm denen görüşler ne ABD’de ne Dünya’da hiçbir yere gitmiş değiller. Onları konuşmaya devam edeceğiz…

YORUMLAR (9)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
9 Yorum