Ekonomi için bir iyi bir de kötü senaryo (1)

Bir yılı aşkın bir süredir bu köşeden görüşlerimi yazmaya çalışıyorum. Elimden geldiğince objektif ve verileri kullanarak durumumuzu anlamaya, anladığım kadarını da anlatmaya çalışıyorum.

Her seferinde klavye başına geçtiğimde aklıma aynı tanım geliyor.

Zor günler…

Gerçi günler ayları, aylar yılları kovalıyor. Ve biz dört yıldır hep zor günler diyerek yola devam ediyoruz. Bugün biraz da yakın geleceğe dair bir iyi bir de kötü senaryo fikrimi sizlerle paylaşmak istedim.

Salgın sonrası yaşanan küresel enflasyona bizim Merkez Bankamız hariç neredeyse tüm merkez bankaları net bir tavır gösteriyor. ABD başta olmak üzere tüm dünyada faiz artırımları hızlanarak devam ediyor. Bu dönemler geçmişte de olduğu gibi Türkiye ve Türkiye gibi gelişmekte olan ülkeler için önemli tehditler ve fırsatları da beraberinde getirebiliyor.

Bu açıdan ekonomide bizi bugüne göre bile çok zor bir sonbahar ve kış ancak gelişmelere bağlı olarak ve iyi kullanabilirsek görece fırsat yakalayabileceğimiz bir 2023 yılı bekliyor olabilir.

Neden böyle söylüyorum açıklayayım. Önce sonbahar ve kış için karşı karşıya olduğumuz risklere bakalım.

Ekonomi yönetimi, 2021 yılı Eylül ayından bu yana yürüttüğü politikalarla cari açığı kalıcı bir şekilde sona erdirmeyi ve ekonomideki büyümenin devam etmesini amaçladığını söylüyor. Lakin bu konuda herhangi bir somut iyileşme görmüş değiliz. Bilakis artan enerji fiyatları ve emtia fiyatları ile birlikte tam tersi bir süreç yaşıyoruz. Yine artan dış ticaret açığına bağlı olarak döviz kurlarındaki artış ve para politikasının etkisizliği de enflasyonun da çok hızlı bir şekilde artmasına neden oluyor.

Bu noktada ne kadar yararlı olduğu tartışmalı olsa da iyi giden tek gösterge ekonomik büyüme performansı. Ancak önümüzdeki dönemde enflasyondaki artışa ücretlerin yetişemiyor olması ve tüketici güveninin de gün geçtikçe düşüyor olması iç talepte bir yavaşlamaya işaret edebilir. Avrupa ve ABD’deki faiz artışları da büyümenin ikinci önemli dinamiği olan dış talepte bir sıkıntılı sürece işaret ediyor.

Hem iç hem de dış talepte karşılaşacağımız şok bir daralmaya karşı elimizdeki tek koz ise normalde kamu harcamaları. Ancak son ek bütçede de gördüğümüz üzere yukarıda bahsettiğim senaryonun gerçekleşmesi halinde kamunun da kımıldayabileceği çok fazla bir yer yok.

Üstelik böyle bir ortamda artan borçlanma faizi ödemeleri, kur korumalı mevduat ve garantili proje ödemelerindeki artış kamunun da yaşanacak daralmaya müdahale alanını net bir şekilde sınırlandıracak. Bütün bu zorluklara Merkez Bankası’nın rezerv yetersizliği ve buna benzer nedenlerle Türkiye’nin artan risk priminin kur üzerindeki baskıyı daha fazla artırması ile yılın son çeyreğinde Türkiye için sert bir daralma görmemiz mümkün olabilir.

Elbette bu bir senaryo.

Ancak yazdığım gibi verilerin de desteklediği oldukça olası bir senaryo.

Bu kötümser senaryonun gerçekleşmesi halinde ise zaten oldukça yoksullaşan bizler çok daha zor günler yolda…

Pekiyi ekonomi yönetimi buna hazır mı?

Maalesef değil… Sadece günü kurtarmanın peşindeler!

Bu kötü senaryodan 2023 yılı itibariyle çıkışımızı destekleyebilecek küresel ekonomik senaryoları ve Türkiye’nin o senaryonun gerçekleşmesi halinde yapması gereken hazırlıkları da pazartesiye bırakalım.

YORUMLAR (7)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
7 Yorum