Ayların en zalimi nisan!

Boğaz’ın Marmara’ya açılan genişliğinde, Karadeniz yönüne giden bir yük gemisi eski zaman öküzü gibi böğürdü. Martılar aldırmadılar buna. Sabah vakti yorgun dönen balıkçı teknelerinin izinde şamatayla dönüp durdular. Yalnız kargalar huylandı bu kıyamet borusu gibi dipten yükselen sesten. Erken uyanmayı huy edinmiş üç beş eski İstanbul hanımefendisi, geçmişi anımsarcasına acı acı gülümsedi. Sardunya vakti gelmişti. Dün dikilen Fransız kırmızısı çiçeklere sessizce ama hürmetle azıcık su verildi. Balkon, pencere önü salkım saçak çiçeklenmeliydi. Biraz sonra bu kez daha uzaktan, Tavşan adası önlerinden hayli cılız bir şilep düdüğü duyuldu. Sis yoktu. Hava sakindi. İşgüzar kaptanlar belki de bilmediğimiz bir sebeple şehri uyandırmak istiyorlardı. Bu ikinci böğürüş alışkanlık yapmış olmalıydı ki denizin durgun yüzünde eridi gitti. 

Bu sesler kim bilir ne kadar zamandır böyle en yüksek perdeden yükselip gittiler. Kimi yatalak hastanın umudunu arttırdı. Boğaz’ın derinliğinde Karadeniz’e doğru aktılar balıklarla. Geçen yıl bu vakitlerde de vardılar. Kimbilir gelecek yılda olacaklar. Denizi gören sırtlarda şimdiden boy atmış sarı bayır çiçeklerine soracak olsanız aslında dünyada hiçbir şey aynı değildir. Birer kirli tırnak gibi dallarının ucunda patlangıçlarını uzatan sakız ağaçlarına, endamlı çitlembiklere kulak verseniz insan bilme merakı yüzünden bütün güzelliklerin mevsimini kaçıran bir zavallıdır. Nadir Toros Sedirleri ve At kestaneleri ise bizi buna karıştırmayın der gibi kabuklarına, gövdelerine çekilirler. Oysa söğütlerin yüzü çoktan sarıyeşiline döndü. Çınarlar, Erguvanlar uyanmak için vakit bekliyorlar. Havanın nemi Adalar’a süzülen sabah vapurunun camlarında damla damla ürperiyor. Serçe, bülbül, şaşkın papağan ve sadık kumrular sanki daha dipte bir şeyi şakıyorlar. Acaba neyi? 

Bir köşede, bir ağaç altında, bir sığınakta şöyle beş dakika durup da kendisini ve etrafı dinlemeyen insan ne kadar talihsizdir. Biz hayatın kendi kalp atışımızda toplandığını sanırız. Oysa hayatı kalbimizin atışı yapan onu idrak derecemizdir. Patlamaya durmuş bir tomurcuk bizden daha hızlıdır da bunu bilmeyiz. Salyangozun aldığı mesafe daha mı azdır bir cm bile değişmeyen şu yeryüzünde? Oysa elimizde Nisan gibi bir ayna, bir büyüteç, bir ipek mendil, bir uyarıcı, Chopen’in piyano eserlerine pek benzeyen aydınlatıcı bir şey var. Şair onu mevsimlerin en zalimi sayarken, Türkçe’de güzel için kullanılan sıfatı tekrarlar. Sevgili nasıl zalimse, Nisan da öyle zalimdir aylar içinde. Sanki onun bu gücü olmasa ayların ve mevsimlerin ayarı bozulacak, toprağın ve suyun kimyası kuruyacaktır. Onun içinde taşıdığı yaratıcı hamle gövdeleşir, zamanın geçişine kol kanat gerer. Mart ile Mayıs’ın ortasıdır Nisan ama bu onu bir köprü değil iki kıyı arasında akan su yapar. Su olduğu için kıyılar vardır. Ayların hayat pınarıdır Nisan. 

Eski zamanlarda Nisan ayında yağan yağmur eğer balıklardan birinin ağzına düşerse bunun inci olacağına inanılırmış. Yine bu yağmurlar toprak küplerde saklanır yazın şifa diye sunulurmuş bazı tekkelerde. Doğa ile kurulan bu iletişimin ruhu da ilgilendiren yanları olmalı. Belki de bedenlerimiz bu vakitlerde kendisini gözden geçirir sonra da hayata katılmak için manevi gerekçeler bulur. Hele bu saatlerde, Boğazı yararak geçen gemilerin yosun tutmuş taraflarında bütün denizlerin izi de vardır ancak su da deniz de yaşamak ister Nisan’ı. Nisan bütün varlıkların ortak şuuru gibi gelir bana. 

Şehirlerden uzak yerlerde, kırlarda, buzun altından yürüyen sularda, kuzu ve oğlak zıplayışlarında, orman meşelerinin sert sabrında baharın telkini bambaşkadır. Yüzünü bahar ayazına açıp bir kez adeta sonsuza dek yürümeli kişi. Ne var ki Nisan, şehirli bir aydır ve onun bu genç ve dinç gövdesinde salınan şiiri yakalamak için biraz gayret sarf etmelidir. Moda burnunda, Yakacık tepelerinde, Rumeli Hisarı sırtlarında, Salacak önlerinde, Piyer Loti,  Mihrabat Korusu ve belki Yahya Efendi yokuşunda bir aşk kırgınlığını onarırcasına aramalıdır onu. Nisan da aranır Nisan içinde. Belki de bu gemi düdükleri bunun içindir.

YORUMLAR (3)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
3 Yorum