Batı yakasında değişen bir şey yok(muş)

Yargıtay’ın Anayasa Mahkemesi’ne karşı bayrak açması ve sonrasında Erdoğan’ın bu çıkışa destek vermesi ısrarla yerinden oynamaya çalışan bazı iyi niyet taşlarını tekrar yerine oturttu.

İnsan umutla yaşıyor orası kesin. Hele Türkiye’de kişisel tutarlılık ve iç huzuru derdinde iseniz sürekli umut etmeniz gerekiyor.

Muhalefet partilerinin; yeni bir söylem üreteceğini, aralarındaki kısır kavgaları bırakacaklarını, parti içi gerilimlerin ulusal ölçekteki sorunların önüne geçmeyeceğini ummak ‘her şeye rağmen’ muhalefeti seçenler için vazgeçilmez bir tutum.

Aynısı iktidar kanadında da söz konusu. Kötü giden ekonomi, yürütme erkinin birçok alanında yolsuzluk ve usulsüzlüğün genel uygulama haline gelmesi, adalet açığının sıradan hukuki işlemlerde bile vicdanları yaralar hale gelmesi, kamuya girişte liyakatin yerini kişisel bağlantıların alması artık bir tartışma konusu değil.

Sorun tüm bunlara rağmen iktidarın oy almaya devam etmesi. Muhalefetin daha iyisini yapacağına inandıramadığı bir iktidar performansı, Erdoğan’ın kişisel karizması ve kimlik temelli süreç yönetimi, jeopolitik dengelerin içeriye etkisi ve ‘acaba düzelir mi?’ umudu… Bunlar seçmenin başka bir kanada geçmesine izin vermiyor.

28 Mayıs’ta cumhurbaşkanlığı seçimlerini Erdoğan’ın kazanmasının ardından kafalar karışıktı. Özellikle kabinede yaşanan değişiklik her iki kesimde de bir beklenti oluşturdu.

Türkiye’de siyaseti ve toplumu en iyi okuyan siyasetçi olarak Cumhurbaşkanı’nın yeniden AK Parti’nin fabrika ayarlarına ya da hukuku gözetmese de yok saymadan rasyonel bir yola evrileceği yorumları yapılmaya başlandı.

Özellikle ekonomide Mehmet Şimşek, asayişte ise Ali Yerlikaya üzerinden başlayan bu ‘normalleşme’nin yürütmenin diğer alanlarına da yansıyabileceği algısı oluştu.

Yargıtay 3. Dairesi’nin, Anayasa Mahkemesi’ne karşı darbe girişimine destek veren Erdoğan tüm bu beklentilerin boş olduğunu göstermiş oldu. Kafa karışıklıklarını giderdi.

Erdoğan iktidarın devamı için gerek gördüğünde ve sonuç üreteceğine inandığında değişme iradesine sahip. Sadece iki gün içerisinde Yargıtay’ın varlık sebebi olan hukuku yok saymasına gösterdiği tepkiler bile bunu anlatıyor.

Özbekistan’dan dönerken dile getirdikleri, konuşmanın bütününde bir akış ve tutarlılık sorunu olsa da, Yargıtay’ın kararının tümüyle arkasında duran bir noktada idi.

“Her şeyden önce Yargıtay’ın bir yüksek mahkeme olduğunu herhalde kimse inkâr edemez. Anayasa Mahkemesi, bu noktada maalesef birçok yanlışları da arka arkaya yapar hale geldi. Bu da bizi ciddi manada üzmektedir…. Anayasa Mahkemesi’nin kararına karşı Yargıtay da şu anda demiştir ki: ‘Sen yüksek mahkemeysen ben de yüksek mahkemeyim ve yüksek mahkeme olarak da şu anda sizinle ilgili bir yaptırımı ben de talep ediyorum.’ Bu talebinin gereğini bekliyor.”

Aradaki başka vurgulara rağmen Erdoğan net bir şekilde Yargıtay’ın savundu.

Muhtemelen Ankara’ya geldikten sonra kendisine ulaşan AK Partililerin tepkileri, kamuoyunda CHP’yle sınırlı kalmayan açıklamalar, Yargıtay’ın suç duyurusunu işleme koymanın pratik imkansızlıkları ve Erdoğan’ın Anayasa değişikliği ile elde etmek istediklerinin bu süreçte zora girdiğinin anlatılması Cumhurbaşkanı’nın söyleminde bir değişikliğe gitmesine neden oldu.

10 Kasım töreninde konuşan Erdoğan durduğu yeri değiştirmeden daha dengeli bir tonu tercih etti.

“Anayasa’nın 104. maddesi, Cumhurbaşkanı olarak bize, yürütmenin başı olma yanında, ‘Devlet Başkanı’ sıfatıyla, devlet organlarının düzenli ve uyumlu çalışmasını temin etme görevi de vermektedir. Dolayısıyla biz, bu tartışmada taraf değil ‘hakem’ konumundayız.”

Bu tavır değişikliği bir tarafta Erdoğan’ın aslında aynı noktada olduğunu bir tarafta da pratik gerekçelerle tavır değiştirebileceğini gösteriyor.

Erdoğan son dönemde birçok gerekçe ile muhaliflerini tasfiye etmeyi ya da seçimlerde mağlup etmeyi başardı. Geriye kurumsal olarak iktidarı yani Erdoğan’ı dengeleyebilecek tek kurum olarak Anayasa Mahkemesi kaldı.

Bireysel başvuru hakkı ile çok etkin bir konuma gelen Anayasa Mahkemesi kuruldaki yargıç dağılımı izin verdiği sürece bu rolünü oynayabilir.

Yargıtay kararı hem kalan son denge merkezinin iktidar tarafından hedef alındığını, bunun için nelerin göze alınabileceğini hem de Erdoğan’ın durduğu yerde bir değişiklik olmadığını gösterdi.

Bir sonraki umut etme eşiğine kadar böyle devam edebiliriz.

YORUMLAR (17)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
17 Yorum