Bayramda gündem siyaset
Bugünden itibaren son iftar sofraları ile başlayıp bayram ziyaretleri ile devam edecek bir siyaset maratonuna giriyoruz. Bayram bitip işlerimize döndüğümüzde ise seçime sadece üç hafta kalmış olacak.
Dolayısıyla bayramdaki yoğun siyaset gündemine iktidar ve muhalefet bugüne kadar gösterdikleri performans ile malzeme taşıyacak. Muhalefetin ortak adayını belirlediği 6 Mart’tan bugüne kadar geçen bir buçuk aylık muhasebeye baktığımızda yarış her iki taraf için de kazanılmış da değil kaybedilmiş de.
Millet İttifakı İYİ Parti’nin kendisi için maliyet üreten fakat Kemal Kılıçdaroğlu’nu sahici bir aday haline getiren çıkışı ile önemli bir eşiği aştı. Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş’ın da fotoğrafa dahil olması ile kendi tanımlamaları ile ‘yıldızlar topluluğu’ bir kadro oluşturdu.
Ama geçen sürede bu kadronun beklenen performansı gösterdiğini söylemek zor. Muhalefetin aday açıklanmasından hemen sonra yakalanan ivmeyi en azından şu ana kadar koruyamamasının temel sebepleri var.
Birincisi Millet İttifakı adayı Kemal Kılıçdaroğlu ilk başta verilen altılı hatta sekizli fotoğrafa rağmen tek başına bir kampanya yürütüyor. Bazı iftarlarda ya da il programlarında diğer bir liderle ya da belediye başkanları ile ortak fotoğraf veriyor, burası doğru.
Ama bu verilen fotoğraflar kampanyanın dilinin ve ruhunun ortak dokunduğu anlamına gelmiyor. Üstelik “yıldızlar kadrosu” Türkiye’yi birlikte yöneteceklerine dair güçlü bir enerjiyi de tabana iletebilmiş değil.
Bu genel çerçeve içerisinde yürüttüğü iletişim stratejisi ile Kılıçdaroğlu, Erdoğan’ın karşısına “onun gibi” bir lider kodlaması ile çıkmaya çalışıyor.
Eğer bu kurgu işe yarasa idi Millet İttifakı kendisini topluca ortak göstermesinden önce de işe yaramış olması gerekirdi. Ne Kılıçdaroğlu Erdoğan gibi bir siyasi figür ne de kazanmak için bunu yapması gerekiyor.
Muhalefetin kampanyasını kurgulayanlar iletişimci yaklaşımı ile aday üzerine yoğunlaşıyor. Bu çaba ise kendileri için istenen sonucu vermiyor. İletişim stratejilerinin için doğru siyasi okuma ile doldurulmadığında çıkan sonuç parti kampanyasından çok ticari bir lansmanı andırıyor.
Bu arada Kılıçdaroğlu sadece kendi böyle istediği için tek silahşor görüntüsü vermiyor. Ekrem İmamoğlu’nun aktif çabasını saymazsak diğer aktörler de bu eksik fotoğrafı tamamlayacak güçlü bir dinamizm içinde görünmüyor. Elbette her aktörün bir aktivizmi var ama bu, bütüncül bir eyleme ve ortak adayı saran bir sinerjiye evrilmiş değil.
Son bir nokta ise muhalefetin, kampanyanın işaret fişeği anlamında bir başlama vuruşundan, tanıtım toplantısından ısrarla kaçınıyor olması. Bu da her bireyin tek tek sürdürdüğü iletişim stratejilerinin siyasal bir çerçeve içine oturtulmasını engelliyor.
Aslında Millet İttifakı kurulduğundan bu yana ortak fotoğraf vermekte zorlanmadı. En son ortaya konulan Ortak Politikalar Mutabakat Metni bu konuda önemli bir yerde duruyor.
Hem seçildiği takdirde Kılıçdaroğlu’nun yol haritası hem seçim beyannamesi hem de ilk 100 gün icraatları için yeteri kadar malzeme İttifak’ın elinde var. Ama ne hikmetse komisyonlarda uzun çalışmalarda olgunlaştırılan bu metin beklendiği kadar kampanya diline yansımış değil.
Bir ihtimal bayramdan sonra muhalefetin böyle bir programla kampanyayı başlatması beklenebilir.
Muhalefet derken sürekli olarak cumhurbaşkanlığı seçiminin iki temel adayından biri olan Kılıçdaroğlu üzerinden yorum yapınca aslında Millet İttifakı konuşuluyor.
Ancak Emek ve Özgürlük İttifakı da gerek alması beklenen oy oranı gerek muhtemel parlamento aritmetiğinde oynayacağı kritik rol gerekse de TİP’in gösterdiği adaylar üzerinden ayrıca değerlendirilmeyi hak ediyor.
TİP ayrı liste çıkararak siyasal iddiasını ortaya koydu. Özellikle CHP’nin merkeze doğru hareketlenmesi ile seküler/Kemalist/ulusalcı uçta doğan boşluğa TİP’in bir nebze adres olması muhtemel. Ancak sandıkta ne kadar oy alacağı ve kaç milletvekili çıkaracağı net değil. Bu da muhalefetin özellikle mecliste çoğunluk olup olmayacağını belirleyecek hususlardan biri.
Diğer bir husus ise gerek CHP’de, gerek Millet İttifakı’na sonradan katılan partiler de hatta ittifak ortağı HDP’de var olan helalleşme, Türkiyelileşme gibi farklı kavramlarla ifade edilen açılımların TİP’in genel tutumu ile çelişmesi.
TİP Kılıçdaroğlu’nu aday yapan kadronun üyelerini yargılamak hedefiyle bir siyasal dil kurguluyor. Bu da TİP’in mecliste olası bir çoğunluğun parçası olduğunda bugünkü muhalefetin o günkü muhtemel iktidarın ne kadar uyumlu çalışacağına dair soru işaretlerini büyütüyor.
Hülasa bayram sohbetlerinde muhalefetle ilgili tartışmalar Erdoğan’a oy vermeyecekler için de çok heyecanlandırıcı olmayabilir.