Çoklu organ yetmezliği
Özellikle ileri yaşlarda hayatını kaybedenlerin kaçınılmaz sonla karşılaşma sebeplerini açıklarken daha sık duyduğumuz bir terim çoklu organ yetmezliği.
Tıp doktoru olmadığımıza göre sözü ölçüp biçerek, tartarak kullanmak gerek. Memlekette herkesin tıp dahil hemen her konuda kesine yakın kanaatinin olduğu bir vakıa ama yine de dikkat etmekte fayda var.
Tek bir organda ya da vücudun belli bir bölgesinde değil genel sistemde var olan bir problemin iki ve daha çok organı olumsuz etkilemesi ile ortaya çıkan bir durum çoklu organ yetmezliği.
Aynı anda hem böbreklerin hem beynin fonksiyonlarında yavaşlama ya da yetersizlik görülebilir.
Birbirinden bağımsız organlarda aynı anda benzer sorunların yaşanması için ağır kanama ya da Covid gibi tüm organları aynı anda etkileyen bir travma ya da hastalığın vuku bulması gerek. Siz doğrudan o organdaki hastalığı tedavi etmeye çalışıp ana meseleyi ıskalarsanız da mukadderatı değiştirme şansınız yok gibi bir şey.
Şu satıra kadar tıpla ilgili yanlış bir cümle kurmadı isem ne mutlu. Zaten doktorlar –olmayanlar da hiç geri kalmaz- yorumlara yazar.
Türkiye’de ekonomide yaşanan krizi çözmek için arka arkaya gelen zamlar tam da çoklu organ yetmezliği ya da sistemik bir tıkanmada sadece ekonomiye dönük tedbirlerle hastayı tedavi etme çabasına benziyor.
Daha önce de bahsettim ama eğer bu zamlar yapılmasa asıl o zaman sorun vardı. Çünkü seçim öncesinde şairlerin sevdiği tabirle umarsızca bütçeyi sonuna kadar kullanan, olmayanı da harcayan iktidarın gelip duracağı yer burasıydı.
Emeklilikte Yaşa Takılanlar’dan Kur Korumalı Mevduat düzenlemesi ile dövizi kısa süre de olsa tutma çabasına kadar düne kadar olmaz dediği her şeyi yapan Erdoğan’ın takvimi seçime kadardı.
Seçimden sonrasını seçimden sonra düşünürüz politikasının sonu da kaçınılmaz zamlardı. An itibariyle ne dövizi tutmak mümkün ne de EYT ile emeklilik hayallerini gerçekleştirenlerin aldıkları maaşlarla evlerini geçindirebilmeleri.
Mehmet Şimşek’in “kamu harcamalarında rasyonelleşme” diyerek zamları daha katlanılır kılmak için yaptığı açıklama ne kadar somut sonuç üretecek orası da belirsiz.
Eğer amaç kapsamlı ve sahici bir rasyonelleşme olsa idi en azından iletişim boyutu açısından kamudaki sınırlamalar detaylı bir şekilde kamuoyu ile paylaşılır sonra sıra zamlara gelirdi. Ya kriz çok büyük ve buna zaman yoktu ya da kamudaki tasarruf aslında çok da ciddi değil.
Yazının başına gelirsek ekonomideki sorunlar sadece ekonomiden kaynaklanan problemler değil.
Türkiye; yanlış yönetim sistemi, eksik ve problemli karar alma mekanizması, kamu kaynaklarının kontrolsüz harcanmasına izin veren yapı, siyasal elitlerin toplanan vergilerle oluşan kamu gücünü kullanırken sınır gözetmemeleri ve hukukun işlememesi üzerinden çoklu bir organ yetmezliği yaşıyor.
Hukukun iktidara bağımlı yapısı değişmeden sadece vergi salarak ülkenin kalkınmasını sağlamak imkânsız. Can Atalay’ın halk tarafından seçilmiş olmasına rağmen TBMM’ye gelememesinin arkasındaki sebep ortadan kalmadıkça rasyonel bir ekonomi yönetiminin tam anlamıyla oturması mümkün değil.
Çorlu tren kazasında 25 kişi öldükten sonra hiçbir üst düzey yetkilinin ar nedeniyle bile olsa sorumlu tutulmadığı bir ortamda BDDK’nın yaptığı yanlışlar sebebiyle hesap vermesi düşünülemez.
6 Şubat’taki acı depremlerde yüz binin üzerinde bina yıkılmış, 50 binden fazla insan hayatını kaybetmiş olmasına rağmen son yirmi yılda o binalara izin veren hiçbir siyasiye dokunulamazken Merkez Bankası’nın kasasını boşaltanlardan da hesap sorulamaz.
Muhalefet partilerinde yaşanan son seçim yenilgisinden sonra genel başkanlar hiçbir şey olmamış gibi yollarına devam edebilirken yanlış ekonomi politikası uygulayanların görevden ayrılmasını istemeye de kimsenin gücü yetmez.
Hâkim basın kuruluşlarında mesleki kriterlerin dışında kişisel siyasal pozisyonlar üzerinden içerik ve söylem belirlenirken ekonomide neyi doğru neyin yanlış olduğunu objektif olarak anlatsanız da okurda istediğiniz karşılığı bulamazsınız.
Sözün kısası tek bir alanı ya da kesimi değil toplumun genelini etkileyen bir tıkanma sürecinde yapılan zamlar ekonominin bir süre nefes almasını sağlar belki ama tek başına ne ekonomi ülkeyi kurtarabilir ne de ekonomi tek başına kurtulabilir.