Dünyada değişen iktidarlar ve korkular

Brezilya’dan İtalya’ya, İsrail’den Çin’e, ABD’ye kadar bir iktidar değişikliği, seçim ya da iktidar kongreleri döneminden geçiyoruz. Ülkeler birbirlerinden binlerce kilometre uzakta olsa da ortak bir psikoloji hepsini yatay kesiyor ve bu duygu sadece sandığa/kongreye gidenlere has da değil.

Yukarıdaki ülkelere Avrupa Birliği’nden çıkmak için sandığa giden İngiltere’yi, Modi’yi güçlendiren Hindistan’ı, Orban’ın Macaristanını ve benzerlerini eklemek de mümkün. Sadece bunların nüfuslarını toplasak 8 milyarlık dünyanın üçte birini geçiyor.

Bu haritanın gösterdiği bir işaret de zamanın ruhunun dijital kanallardan her yere sirayet ettiği. Eskiden ortak psikolojinin hem yayıldığı alanın hem de yayılma hızının sınırları vardı. Şimdi en ücra yerleşim yerinden başkentlerin varoşlarına bir anda yayılabilen bir hayalet geziyor ortalıkta.

Her dönemin ruhu, psikolojisi var ama sosyal medya yüzünden bu ruhun en çok küreselleştiği bir dönemi yaşıyoruz. Tarihleri, coğrafyaları, alışkanlıkları, politik kültürleri birbirlerinden farklı toplumlar aynı halet-i ruhiye içinden geçiyor sanki.

Zamanın ruhu tabirinin meşhur Almanca karşılığı olan Zeitgeist’deki “zeit” zaman ama “geist” aynı zamanda hortlak, hayalet demek. Bu zamanın ruhu da sanki kontrolsüz bir şekilde her yeri herkesi kontrolü altına alan bir hayalet gibi.

Bu ruhun detaylarını dokuyan temel dürtü korkular. Dünya tarihinde bazen refah arayışı, bazen ekonomik rekabet, bazen coğrafi keşiflerin ardından koşmak bazen Soğuk Savaş sonrası demokrasinin zaferi heyecanı o ruhu şekillendirirken şimdi herkesin korkuları var.

Bu korkuları okuyan ve onların rüzgarını arkasına alan liderler ise popülist söylemlerle toplumlarını şekillendiriyor. Üstelik bu şekillendirme anlık mı o da tartışılır. İsrail’de son seçimden sonra ‘halk zayıflık değil güç istiyor’ diyen Netanyahu geri döndü işte. Üstelik İsrail halkı defalarca sandığa gitti, Netanyahu’ya iktidarı vermedi. Karşısında beş benzemezden oluşan bir koalisyon kuruldu. Sonuç? Sadece ‘Netanyahu gitsin’ motivasyonu hükümeti taşımaya yetmedi.

Brezilya’da eski devlet başkanı Bolsonaro hakkındaki eleştirileri sıralasak kitap değil ansiklopedi olur. Yolsuzluk iddialarından silah teşvikine ve şiddet eğilimlerine kadar uzun bir liste. Lula ise toplumun önemli bir kesimi için bir kahraman. Orada sonuç? İkinci turda Lula neredeyse kıl payı kazandı seçimleri. Yüzde 49,1’e 50,9.

ABD’de benzer bir gerilim 2020’de Trump ile Biden arasında yaşandı. Seçim gecesi neredeyse tüm dünya nefesini tutup izledi sonuçları. Sonrasında ise hesaplaşma hala bitmedi. Daha dün ara seçimler yapıldı ve Temsilciler Meclisi’nde Cumhuriyetçiler çoğunluğu ele geçirdi. Ama yine sınırda seçimlerle.

Liste uzatılır. Macaristan seçimlerinden Brexit oylamalarına kadar elitlerin demokrasi, çoğulculuk, adalet beklentileri ile kitlelerin korkuları arasında kıran kırana bir gerilim yaşanıyor. Sosyal medyanın da marifeti ile kitlelerin hiç olmadığı kadar güçlü olduğu bir süreçteyiz.

Türkiye bir zamanlar ‘çobanın oyu ile benimki bir mi’ tartışmaları yaşadı. Allahtan ilkesel olarak bu saçmalıklara prim verilmedi ama herkesin oyunun bu kadar eşit olabildiği başka bir dönem oldu mu bakmak gerek.

Dijital kanallarda etkileşen geniş kitlelere; artık elitler, siyasetçiler ya da entelijansiya, gündem dayatamıyor. Tersine kitlelerin korkuları ve beklentileri yönetenleri etkisi altına alıyor. Yöneticiler kimi zaman toplumu dönüştürürken artık aşağıdan gelen dalga yukarıyı dönüştürüyor.

Bunu ister gerçek demokrasi ister agoranın evrenselleşmesi, ister vasatın genele tahakkümü olarak tarif edin yüzleşilmesi ve ezberleri bozması gereken bir sosyal-siyasal dinamik işliyor.

Endişeli modernler, endişeli beyaz muhafazakârlar gibi kategoriler artık herkese yayılabilir. Modernler, muhafazakârlar, milliyetçiler, eski elitler, yeni elitler ezcümle herkes endişeli. Siyasetçiler ise hala topluma önerdikleri gelecek projeksiyonları ile değil rakiplerin sebep olduğu endişeler üzerinden strateji belirliyor. “Diğerinin sebep olduğu korkuya karşı bana oy verin” temel motto.

Peki bu korkulardan kurtulmak ne kadar mümkün? Ya da biri çıkıp yeter korktuğumuz gelecek hepimizin diyebilecek mi? Bunu yapabilecek kadar herkesle diyalog kurup, inandıracak kadar güçlü bir duruş ortaya koyabilecek birileri var mı?

Ne yalan söyleyeyim kısa vadede çok kolay durmuyor.

YORUMLAR (3)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
3 Yorum