El yükselten yükseltene...
Siyaset biraz da toplumu ‘asıl doğru benim, asıl en iyisini ben yaparım’a ikna etme sanatı. Zaten Türk siyasetinin kült isimlerinden Süleyman Demirel’in “Kim ne veriyorsa 5 fazlasını veriyorum.” sözü tam da bunu anlatıyor.
Siyasi hafızamızı tazelemek babında 1991 seçimleri öncesinde her parti vaatlerini sıralar. E malum Türkiye Özallı yıllarda bir sanayi sıçraması yaşadı ama hala o zamanlarda oy tabanı çiftçiye dayanıyor. Hele de temelde köylülere, çiftçilere yaslanan Demirel çizgisi için bu daha da böyle.
Kendisi için önemli bir oy deposu olan tütün üreticilerine verilecek taban fiyatta rakamlar havada uçuşunca Demirel kendi tabanını başka yere kaptırmayacak kestirme çözümü bulur, kim ne veriyorsa 5 fazlasını veriyorum der. Yani o zaman için 5 bin lira fazlasını. Hadi Demirel’in sözünün üstüne çıkın bakalım. Nasıl olsa çıtayı sizin ne dediğinizin üstüne koydu.
O vaatlere herkese iki anahtarı takip etti, o anahtarları da bize unutamayacağımız ekonomik krizleri ve kapatmanın yıllar aldığı borç yüklerini. Mesele buraya gelince aklımda Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın toplu konut projeleri ile herkese ev anahtarı vaadi geldi ama konu dağılmasın.
Seçimler yaklaşırken yine benzer bir süreç yaşıyoruz ama bunun sanki olumlu tarafları da olur gibi.
Başörtüsünden başlayalım. CHP lideri Kılıçdaroğlu önce ‘helalleşme’ sonra ‘başörtüsüne yasal güvence’ çıkışları ile aslında Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın oy sahasına girdi. Kendisi için gayet anlaşılır ve mantıklı bu adımları gerektiği gibi yürütemese ve arkasını tutarlı bir şekilde getiremese de Kılıçdaroğlu’nun bu hamlesine Erdoğan el yükselterek cevap verdi.
Cumhurbaşkanının teklifi ‘sorunu gel anayasa değişikliği ile çözelim’ oldu. Dün de yaptığı bir konuşmada “Referanduma gidelim çünkü millet en iyisini söyler, gidelim millete. Teklifimiz üzerinde uzlaşma sağlanabilirse bundan kadınlarımız çok kârlı çıkacaktır. Uzlaşma sağlanamaması halinde bu meseleyi milletimizin takdirine sunmanın yollarını arayacağız.”
Tabii burada kritik bir soru gündeme geliyor. Başörtüsü gibi kişilerin inanç ve tercih özgürlüğüne dair bir temel hak referanduma sunulabilir mi? Türkiye’de olmaz da diyelim ki referandumdan hayır çıktı ne yapacaksınız? Boynumuz milli irade karşısında kıldan ince, kamu görevlileri başörtülerini çıkaracak mı diyeceksiniz?
Referandum kutsiyeti ile içeriği demokratik ilkeler ve çoğulculukla çelişen bir başkanlık sistemine geçmenin maliyetini her gün ödüyoruz zaten. Bunu geçelim, Kürtlerin eşit vatandaşlık talebini referanduma götürsek -ki temel bir insanlık hakkı- sonucu kaç kişi öngörebilir?
Referandum tek ve mutlak meşruiyet kaynağı ise yani ‘sandık her şey’ ise iktidar idamı da hemen getirse de Türkiye’nin kendi içine kapanma sürecini daha hızlı tamamlasak.
Yine dağıldı konu. Erdoğan’ın el yükseltmesi daha da ileri gitti ve CHP’yi seçimlerde başörtülü aday göstermeye çağırdı. Aynen Kılıçdaroğlu’nun iktidarın icraatlarını bir gün önceden açıklayıp köşeye sıkıştırması gibi CHP’nin zaten düşündüğü bir adımı önden gündeme getirip gündemi kendi belirleme çabası var. Ama olsun. Sonuçta gayet meşru ve akıllıca bir siyaset hamlesi.
CHP’nin de Erdoğan’a karşı birçok çağrısı/eleştirisi vardı bugüne kadar. Üniversite öğrencilerinin KYK borçlarından bazı kamu görevlilerine ek gösterge düzenlemesine kadar. Alevilerin devlet tarafından yok sayılması da bunlardan biri idi. Erdoğan kendisi için önemli bir adımla hem cemevine gitti hem de Aleviler için kamuda bir düzenleme yapılacağını açıkladı.
Hem Kılıçdaroğlu’nun başörtüsü hamlesi hem de Erdoğan’ın Alevi açılımı ya da muhalefetin dile getirdiği sorunlara dönük adımları gerek içerik gerek samimiyet gerek zamanlama açısından eleştirilebilir.
Ama sonuçta siyasi rekabet ve altta kalmamak için aktörler durup dururken yapmayacakları ya da yapsalar bile sorgulanabilecekleri adımlar atıyorlar.
İş Demirel’in ‘ne verirlerse beş fazlasını veririm’ çıkışına varmadıkça, CHP başörtülü milletvekili adayları gösterse, bundan sonra merkez sağ siyasi figürler Alevilerle temas ederken tabulardan yavaş yavaş kurtulsa, Aleviler devletin din hizmeti bağlamında karşılaştıkları ayrımcılıkları dengeleyecek fırsatlar bulsa fena mı olur?
Ya iktidar ya muhalefet eleştirisi okumaktan sıkılanlar varken, bir de kimi eleştirseniz diğer mahalle size yüklenirken belki siyasetin ülkenin sorunlarını çözmek için getirdiği imkanlarından bahsetmek iyi gelir.
İyi hafta sonları.