Gazze Batı Şeria olur mu?
İsrail’in 7 Ekim sonrasında Gazze’de başlattığı insanlık dışı katliamın nerede duracağı belirsiz. Daha doğrusu İsrail’in ne yapmak istediği belli ama nereye kadar gitmeye gücünün yeteceği belirsiz.
Amaç açık. Mümkünse tüm Filistinlileri oradan sürmek. 3 milyonluk nüfus ile bu pek ihtimal dahilinde görünmüyor. Mısır kapıları açmadığı sürece İsrail Gazze topraklarında Filistinlilerle birlikte yaşamak zorunda.
Bu olamıyorsa Gazze’de Hamas’ın askeri varlığını yok edip bir daha kendisine saldırı düzenlenemeyecek bir sistem inşa etmek.
Her şeyden önce Hamas sadece bir silahlı örgüt değil. Silahlı eylemler de yapan Filistinli bir direniş hareketi. Adı değişebilir, yüzler değişebilir ama zayıf ya da güçlü silahı kanadı olan bir hareket orada devam edecektir.
İşgal bu şekliyle sürdüğü müddetçe bugünkü anlamı ile Hamas’tan kurtulmanın yolu yok.
Geriye, Batı Şeria’daki gibi bölünmüş, birbiriyle irtibatı zayıflamış, organize hareket etme yeteneğini kaybetmiş kantonlar ve mevcut Ramallah idaresi gibi çürümüş bir Filistinli otorite yaratma seçeneği kalıyor.
Coğrafya, demografi ve uluslararası konjonktür buna çok imkan vermiyor. Her ne kadar yerleşimciler ve İsrail kontrolündeki yollar ile paramparça olmuş olsa da Batı Şeria 5600 kilometre kare. Yaşayan nüfus ise 4 milyon civarında. Gazze ise sadece 365 kilometre kare. Daracık bir alanda 3 milyon insan yaşıyor.
Nüfus yoğunluğu Batı Şeria’nın on katından fazla bir coğrafyada bu kadar büyük bir kitlenin böylesi parçalanması imkansız. Küçücük mülteci kampları ya da İsrail’in daha aşina olduğu tabirle toplama kamplarında bu nüfusu yönetmek ise çok zor.
Gazze’nin çevresinde bir tampon bölge kurulması da saldırıları engellemeye yetmiyor. Bugün Gazze’den ateşlenen füzeler zaten Tel Aviv’e kadar uzanıyor ve menzilleri de uzuyor.
Amerika’nın Rusya’yı karşısına aldığı bir atmosferde kesintisiz bir İsrail işgaline direnmek için silah bulunması ise zor ama imkansız değil.
İsrail gözü kara bir şekilde olmayacağı oldurmaya çalışıyor. İşin gelip dayandığı yer ise basit.
Siyasi bir çözüm olmadan bu yaranın kapanmasını beklemek gerçekçi değil. Yaranın tedavi olmasının istenmemesi bahs-i diğer. Biz olabileceğe bakalım.
Bunun gerçeklemesi için ise İsrail karşısında anlamlı siyasi bir zorlayıcı gücün oluşması gerek. Filistinliler lehine bunun en önemli yolu İslam dünyasından bir tepki gelişmesi. Bu ise bir çok gerekçe ise kolay görünmüyor.
Haritada ülkeler hızlıca bakmak bile fikir veriyor.
Suriye ve Irak ölçeğinde devletler yaşam destek ünitesine bağlı oldukları için zaten anlamsızlar. Bir kısmı ise ya coğrafi olarak uzak ya da çok güçsüz. Geriye kalan Mısır, Suudi Arabistan, Ürdün, Birleşik Arap Emirlikleri ve Katar ise kendi önceliklerine göre hareket ediyor.
Katar’ın Hamas’la uzun geçmişe dayanan ilişkilerinin de etkisi ile ayrışan tutumunu dışarda tutarsak kalan ülkeler kamuoylarındaki gerilimin kontrolden çıkmasını önlemek, bunu yaparken de İsrail ile ekonomik ve diplomatik bağlarını koruma çabasında.
İran ilk gün yapılan öngörüleri doğrular şekilde gerilimin dışında kalmayı tercih ediyor. Yemen, Somali, Suriye, Irak gibi nüfusu müslüman olan her ülkede gerilimi ateşleyen ilk ülkelerden biri olan İran’ın burada sessiz kalması aslında İsrail’in İran’dan tehdit algıladığı savının altının da ne kadar dolu olduğunun dair fikir vermeye yetiyor.
Geriye Türkiye kalıyor. Orada ise kime fayda sağladığı bilinmeyen kahveci protestolarını, iktidara söz söyleyemeyen samimiyetsiz muhafazakar aktivistleri, toplumun genel değerleri ile arasındaki mesafesi malum seçkinlerin soğukluğunun dışında çok cılız bir eylem ruhu var.
Kimse Türkiye’nin İsrail’e savaş açmasını beklemiyor. Bu ne Türkiye’nin çıkarına ne de yapılabilir. Aslında bugün Erdoğan hükümetinin atabileceği adımları sınırlayan; gerek ekonomiyi zayıflatan gerek jeopolitik denklemde Türkiye’nin eylem derinliğini azaltan gerekse de içerde meseleyi araçsallaştıran ve Türkiye’nin ‘alet kutusunu’ boşaltan eylemleri ile iktidarın bizatihi kendisi.
İsrail Başbakanı Netanyahu Gazze’de İsrail silahlı kuvvetlerinin işgal ettiği noktalarda yerleşim yerlerinin ilk taşını koyarak aslında ne yapmak istediğinin işaretini veriyor.
Görünen gelecek ise acımasız İsrail, ateşe benzinle giden Batı ve eylem koyamayan İslam ülkeleri ile Gazze trajedisinin devam edeceği.