Her seçim önemli ama bu başka

Bu yaşıma geldim, tamam 12 Eylül darbesini hatırlamıyorum en azından, ama bugüne kadar koşarak sandığa gitmediğim seçim hatırlamıyorum. Sadece oy kullanmak için kilometrelerce yol gelip, sandığa gidip tekrar aynı yolu geri döndüğüm de oldu, sabah 8’de sandık sırasına girdiğimde.

Herkes aynı gerilimi yaşadı mı bilmiyorum ama içimden bir ses çok da istisna olmadığımı söylüyor. Zaten en ruhsuz geçen seçimlerde bile seçimlere katılım oranına bakınca sandığın, seçimin, oyun insanlar için ne kadar önemli olduğunu görmek için öyle siyaset bilimci filan olmaya da gerek yok.

Yaklaşan seçimlere bakınca da benzer bir his var toplumun genelinde. Bence de bu ülkede her seçim çok önemli ama bu seçim ayrıca önemli. Akla ilk genel yorumu tahmin etmek zor değil.

Eğer bu seçimlerde gerçek bir iktidar değişikliği olmazsa bir daha seçim olur mu bilmiyoruz. Türkiye’nin son sahici seçimi olabilir bu sefer.

Biraz uç ve Türkiye’deki demokratik geleneği hafife alan yorumlar olsa da bu endişelerin toplumda bir karşılığı var ve altları da çok boş değil. Yani sadece son birkaç ayda yargı kararları ile siyaset üzerinde oluşturulan baskıyı düşününce, üstüne de meclisteki sansür yasasının getirdiklerine bakınca bu endişeler çok da yersiz durmuyor.

Ama benim diyeceğim biraz başka. Bu seçimler sadece yaşanacak seçim süreci, kampanya, partilerin dili, adaylar açısından ve elbette seçim akşamı sandıktan çıkacak sonucun geleceğimizi nasıl etkileyeceği açısından önemli değil.

Aslında daha çok seçime giderken yaşanacaklar ve sonrasında üretilecek yeni siyaset dili açısından önemli. Ne demek istiyorum?

Bundan önce hiçbir seçimde partiler kendi tabanları, geçmişleri, kimlikleri ve söylemleri ile böylesi bir gerilim içine girmediler. Evet, farklı kesimlerden oy alabilmek için bazı esnemeler oldu ama bu, partilerin genel kimliklerinde bir dönüşüm getirmedi. Herkes günün sonunda başladığı yere geri döndü. Ta ki bir sonraki seçimlere kadar.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kutuplaştırma siyaseti ve güçlü karizmatik liderliği, karşısındaki kampa eski ezberlerle bir sonuç alma imkânı bırakmadı. Öyle ki tüm diğer aktörler taban genişletmek ya da farklı partilerle bir araya gelme çabası içinde.

Bir yere kadar bu çaba her seçimde yaşanabilir ama önümüzdeki seçimlerdeki çaba herhangi bir ittifak oluşturma sürecinin sınırlarını aşıyor. Bunun en sarih örneği de Altılı Masa.

Bir yanda geçmiş söylemleri ile bir yere varamayacağını gören CHP ‘helalleşme’ söylemi ile çeperini esnetmeye, farklı kesimlerden oy almaya çalışıyor. Diğer yanda bugüne kadar CHP’ye karşı ya da en azından geleneksel CHP anlayışına karşı siyaset yapmış kişiler yeni CHP ile yeni bir sağ tanımından kopmadan bir araya gelmeye çalışıyor.
Son 20 yılda keskin sekülerler de tabandan İslamcılar da tek başlarına ve sadece kendi doğruları ile Türkiye’yi uyumlu bir birliktelikle yönetemeyeceklerini gördü. Şimdi tüm mahalleler ya sınırlarını esnetme ya da diğer mahalleleri ziyaret etme derdinde.

Hem sağda hem solda farklı siyasi oluşumlar yeni siyasal birliktelikler için sadece karşıyla temas etme değil aynı zamanda kendi geçmiş çizgilerinde neyin doğru neyin yanlış olduğunu sorgulama durumunda.

Bu sorgulama ve yüzleşme süreci ne kadar başarılı olacak şimdilik kestirmek zor. Sadece seçime dönük geçici bir yakınlaşma mı olacak yoksa siyasal hikayeler uzun soluklu olmasa da her yapı kendi içinde kalıcı dönüşümler mi yaşayacak birlikte göreceğiz.

Ama en azından bugünden bakıldığında İslamcılarda her ön kabullerinin doğru olmadığına ve sadece ritüellere bakarak yorum yapmanın sağlıklı sonuçlar vermediğine dair oluşan yargının uzun vadeli etkileri olacaktır.

Aynı şekilde seküler mahallenin başörtüsü başta olmak üzere dini semboller ve anlayışlarla kavga etmenin, kendi doğrularını toplumun geneline dayatma çabasının sadece oy alamamalarına değil Türkiye’yi de yanlış okumalarına neden olduğuna dair görüş çok da geri dönülemeyecek bir noktaya evrildi.

Şimdilik mesafe alınmayan ama eksikliği de net bir şekilde hissedilen konu Kürt meselesinde asgari bir yol haritasına ulaşabilmek. Cumhuriyetin kuruluş sürecini kutsamak ve sorgulanamaz kılmak gibi bariyerler de durduğu yerde duruyor.

Bu sancılı süreçte görülmesi gereken, yapısal ve kalıcı dönüşümler ortak bir Türkiye hayaline kadar gidebilecek mi.

Herkesin birbirine benzemesini ve mutlak bir ortak anlayışa varmalarını beklemek hem gerçekçi değil hem de son tahlilde ne kadar doğru bir beklenti tartışılır. Farklılıklara rağmen ortak bir yönetim anlayışı ve kadrosu geliştirilebilirse geleceğe dair bu seçimlerin en büyük sonucu bu olur.

O yüzden bu seçimler çok önemli.

YORUMLAR (11)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
11 Yorum