Kim derdi Kaftancıoğlu muhalefetin asgari müştereği olacak?

Bundan 3 sene önce kimse demezdi. Hatta bu iddiayı dile getiren kendi mahallesinden de güzel bir tepki görürdü.

Ama iktidar hukuku siyasallaştırıp adaleti tümüyle görevde kalmanın bir aracı haline getirince Kaftancıoğlu’na verilen ceza bir tarafta muhalefetten ortak tepki gördü, diğer tarafta da iktidar sözcüleri kararı göğüslerini gererek savunamadılar.

Gerçi bir dönem ‘muhtar bile olamayacak’, ‘siyasi hayatı bitti’ manşetlerini görünce sevinenlere benzer mutluluk işaretlerini bu sefer AK Partili isimlerde de görmedik değil.

Mesele sanki hukuk, adalet ve her zeminde siyasetin alanını açmak değilmiş gibi Kaftancıoğlu’nun radikal sol kimliği ve davaya konu olan sosyal medya paylaşımları üzerinden kararı meşrulaştırmaya çalışanlar oldu elbette.

Yargıtay’ın kararının sadece CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu ve CHP özelinde değerlendirilemeyecek sonuçları var.

Bilenler biliyor zaten ama 2013’teki sosyal medya paylaşımları üzerine 2019’da yerel seçimlerde İstanbul’un CHP tarafından AK Parti’nin elinden alınmasından sonra Kaftancıoğlu aleyhine davalar açıldı. Neden 6 sene beklendiği sorusu artık anlamsız. Neden 9 sene sonra ceza verildi daha da anlamsız. En azından hukuken.

Gelinen noktada iktidar yargı süreçlerini kendi muhaliflerini tasfiye etmek ve muhtemel alternatifleri sindirmek için aktif bir araç olarak kullanıyor. Kaftancıoğlu kararı da bu sürecin bir parçası.

Yakın zamanda Osman Kavala ve arkadaşlarına verilen ağır cezalar perşembe günkü kararlarla birlikte değerlendirilmeli.

Özellikle bu son iki karar 2023 seçimlerine kadar iktidarın yargı sistemi üzerinden her türlü operasyona girişebileceğini gösteriyor. Dolayısıyla HDP hakkında bir kapatma kararı, eğer dengeler izin verirse, kimseyi şaşırtmaz.

Bu hesaplara Yüksek Seçim Kurulu’nun atacağı adımları da dahil etmek gerek. Her ne kadar İstanbul seçimlerinin yenilenmesini saymazsak seçimler genelde kâğıtta yazıldığı gibi yapılmış olsa da YSK’nın mevcut yapısı ve iktidarın sicili sürprizlere açık olmayı gerektiriyor. Bu seçimin kurallarına göre gerçekleşen son seçim olma ihtimalini de yabana atmamak gerek.

Kararın bir diğer sonucu ise asıl seçimlerin sonrasına yönelik. Altılı muhalefette yer alan ve daha önce AK Parti’de siyaset yapmış kadroların en önemli önceliğinden biri muhtemel bir iktidar değişikliğinde muhafazakâr kesimin kazanımlarının zarar görmeyeceğinin garanti altına alınması idi.

Diğer bir tartışma konusu da yeni gelmesi muhtemel iktidarın, özellikle son altı yılda biriken öfkenin de etkisi ile yargı üzerinden bir rövanş döneminin önünü açması ihtimali idi. Aklı selim sahipleri bir tarafta özellikle yolsuzluklar ve KHK gibi konulardaki haksızlıklar nedeniyle hukuki bir hesaplaşmanın gerekli olduğunu ama diğer yanda bunun yargı üzerinden siyasi bir hesaplaşmaya evrilmemesi gerektiğini belirtiyordu.

Erdoğan yönetimi, yargıyı siyasal bir araç olarak en nobran haliyle kullanarak bu aklı selimin altını boşaltmak için elinden geleni yapıyor. Ahmet Davutoğlu’nun, Kaftancıoğlu kararı üzerine yaptığı ‘Ayarı bozulan kantar, gün gelir seni de tartar’ açıklaması tam da buna işaret ediyor.

Üstelik iktidar bu konuda o kadar fütursuz ki korkarım seçimden sonra hukukun bir rövanş aracına dönüşmesi için toplumda daha da fazla enerji birikmiş olacak. Bugün iktidarın hukuki gözükaralıklarına itiraz edenlerin bir kısmı o gün de yeni rövanş dalgasına itiraz edecek ama kâr edecek mi emin değilim.

Son husus ise yazının başlığına dair.

Kaftancıoğlu kararının iktidar ve Zafer Partisi dışındaki hemen hemen tüm muhalefet partileri tarafından ortak bir tepkiyle karşılanması önemli. Özellikle bazı muhalif gazetecilerin hemen Gelecek Partisi ve Deva Partisi’ne dönük ‘hadi bakalım ispatlayın kendinizi’ tarzı üstenci ve elitist baskılarını saymazsak altılı masa bu olayda iyi bir sınav verdi.

Kaftancıoğlu’nun siyasi görüşleri ve geçmişi ile özellikle muhafazakâr siyasilerin mutabık kalması çok zor. Ama buna rağmen kendisine dönük bir hukuksuzluğa gösterilen tepki hem iktidarın kendisi dışındaki herkesi nasıl ötekileştirdiğini hem de Türkiye’de demokratik olgunluğun gelmekte olduğu yeri gösteriyor.

Sol kesimin, bu ortak tutumu şartsız ve sadece kendilerinin haklı olduğunun nihai kabulü olarak okuması yanlış olur. Muhafazakâr muhalif kesimin verdiği destek Kaftancıoğlu’nun duruşuna ve söylemine değil karşı karşıya kaldığı hukuksuzluğa karşı idi.

Bakarsınız Kaftancıoğlu kararı muhalefet içinde ileriye dönük olarak yapısal bir ortaklaşmaya vesile olur.

YORUMLAR (33)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
33 Yorum