Meydanlara dönüş
Biraz da pandeminin etkisi ile seçimlerde alanların eskisi kadar önemli olmadığına dair bir kanaat gelişti. İki yıla yakın en temel ihtiyaçları için bile evden çıkamayan insanlar hayatın büyük topluluklar halinde etkileşime girmeden de pekala aktığına dair algıya sahip oldu.
Bu kanaatin altı çok da boş değil aslında. İş dünyasında önce pandeminin zorladığı, sonra “neden olmasın” diye kabul edilen bugün ise “böyle daha iyiymiş”e gelen bir uzaktan çalışma pratiği gelişti. Artık büyük şirketlerden küçük çaplı işletmelere kadar birçok iş ortamında çalışanların önemli bir bölümü ofise hiç uğramadan esnek mesai yapıyor.
O büyük ofislerde de herkesin kendisine ait dokunulmaz masaları ortak kullanım alanlarına evrildi. Toplantıların internet üzerinden yapılması uygulaması ise iş pratiğinden aile görüşmelerine kadar geniş bir alana yayıldı.
Bu algı dağılmadan gelen 6 Şubat depremleri ve büyük insani kayıpların getirdiği yas havası geleneksel meydan mitinglerinin en azından bu seçimde yapılmayacağına dair bir refleks üretti. Özellikle depremin ardından ilk iki ayda bu hava hakim oldu.
Ama seçim yaklaşınca bir de seçimin ülkenin kaderi üzerindeki etkisi herkes tarafından fazla önemsenince sandık psikolojisi yas psikolojisinin önüne geçti. Başta Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın en iyi bildiği kampanya sürecinde normal seçim pratiklerine dönmesi muhalefeti de benzer bir tavır almaya itti.
İktidar ne kadar meydan mitingi yaparsa yapsın muhalefetin büyük mitinglere mesafeli yaklaşmasının bir diğer sebebi 2018 cumhurbaşkanlığı seçiminde Muharrem İnce’nin İstanbul mitinginin iktidar seçmenindeki ‘İnce’ye ve onun temsil ettiği CHP’ye yeniliyoruz’ tedirginliğini tetiklemesi ve sandıkta Erdoğan lehine bir mobilizasyona sebep olması idi.
Muhalefet parti elitleri aynı tecrübeyi tekrar yaşamamak için meydan mitingi yapmadan kapalı salon toplantıları ve küçük meydan programları ile yetinmeyi planlıyordu. Kampanya döneminin başının Ramazan’a denk gelmesi de bu stratejiyi pratikte uygulanır kıldı.
Bugün itibariyle seçime 16 gün kaldı ve Türkiye’nin meydan kampanyası psikolojisi geri geldi. Sosyal medyanın gücü, sanal etkileşimin rolü elbette yadsınamaz ama seçim kampanyaları geleneksel kodlarına geri döndü.
Bunda Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın geleneksel kampanyalardaki başarısı ve alışkanlığı rol oynasa da muhalefeti meydan mitinglerine iten başka faktörler de var.
Öncelikle seçim yarışının daha önceki iki cumhurbaşkanlığı seçimine nazaran çok daha başa baş geçmesi ve muhalefetin kazanmaya daha yakın durması muhalefetin meydanlarını daha organik kılıyor.
2019 yerel seçimlerindeki başarı da eklenince muhalefet seçmenindeki kazanma arzusu daha gerçekçi bir zemine oturuyor.
Üstüne de muhalefetin meydanlarda iktidara göre temel avantajı aktör çokluğu. Cumhur İttifakı’nın meydan programı düzenleyecek tek bir aktörü var; o da cumhurbaşkanı Erdoğan.
Erdoğan’ın bir günlük rahatsızlığı bile iktidar kanadının kampanya sürecinde bir boşluk doğurdu.
Muhalefette ise başta İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu ve Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş olmak üzere meydan karşılığı olan çok sayıda aktör bulunuyor.
İktidar aynı günde tek ya da en fazla iki şehirde faaliyet gösterebilirken muhalefet en az dört şehirde program düzenleyebiliyor. Bu da spor tabiri ile muhalefete seçim arazisinin çok daha geniş bir kesimine baskı yapma imkânı veriyor.
Elde meydan programı yapabilecek aktör çokluğu muhalefetin bu fırsatı kullanmasını beraberinde getiriyor. Günün sonunda meydan fotoğrafları orada olmasalar da tarafların arazideki karşılıklarının diğer seçmenler tarafından algılanması için hala en önemli işaretlerden birisi olarak görünüyor.
Meydanlardaki görüntüler karşı kampa oy verecek seçmenin aklını çelecek bir unsur değil. Ama toplumdaki genel psikolojinin ve arada kalan seçmenlerin nihai kararlarını verirken yaklaşımlarını belirlemede önemli sayılabilecek bir fonksiyon icra ediyor.
Üstüne de liderler meydanlar vasıtası ile hem birbirleri ile hem de genel seçmen kitlesi ile konuşma fırsatı buluyor. Özellikle İmamoğlu ve Yavaş’ın meydan performansları da Millet İttifakı’nın nihai uzlaşma metinde yer alarak yerelden ulusal ölçeğe evrilen bu iki siyasetçinin geldikleri bu yerde kalıcı olacaklarına dair de işaret veriyor.
Seçimlerin serbest ve eşit şartlarda gerçekleşmediği bir vakıa. Ama Türkiye’nin çok partili siyasal hayatının uzun geçmişi ve seçmenlerin siyaset kurumunu sahiplenmesinin en önemli göstergelerinden olan meydanlar sandığa dair beklentilerin sahici olmasını sağlıyor.