Muhalefet lehine hızlanan zamana fren

Seçimlere yaklaştıkça siyaset hızlanıyor. Biraz klasik bir söz ama zamanın göreceli hızına dair çok önemli gelişmeler var.

On gün önce Altılı Masa liderleri ortak miting yapmak isteseler muhtemelen bunun hazırlıkları, zamanlaması, lojistik detayları için en azından haftalar gerekirdi. Üstelik böyle bir miting için gerekli psikolojinin oluşması yani fiilen seçim sürecinin başlaması için de Masanın ortaya Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem’in dışında bir çıktı koyması gerekirdi.

Kısa yoldan bunun en net tarifi ya adayın kimliği ya da muhtemel kadrosu olurdu. Siyasi zaman hızlandı dediğim de bu zaten. Yukardaki şartların hiçbiri oluşmadan ve neredeyse sıfır maliyetle Altılı Masa miting düzenledi. İmamoğlu’na getirilen yasağın masaya sağladığı meşruiyet zemininde altı lider ilk ortak meydan performanslarını sergilediler.

Öte yandan Saraçhane bağlamında Masa’nın üzerindeki aday belirleme baskısı da aynı oranda arttı. Yani muhalefet için bir hafta önceki 24 saat ile bugünkü 24 saat aynı uzunlukta değil. İmamoğlu kararından önce alınması haftalar gereken kararların, takınılması gereken tutumların şimdi çok daha çabuk gerçekleşmesi gerekebilir.

Nitekim salı günkü CHP grup toplantısına İmamoğlu’nun katılmasını bu baskı getirdi.

Öncelikle Kemal Kılıçdaroğlu’nun grup konuşması aslında Saraçhane’de yapılması gereken konuşma idi. Baba-oğul metaforunun kullanılması gereken yer de Ankara değil İstanbul’du.

Ama CHP Genel Başkanı muhalefet lehine hızlanan bu süreci en azından kontrol altına alma çabasının işaretlerini veriyor. Bunun sebebi de büyük ihtimalle kendi adaylığının başka bir gelişmenin, aktörün ya da dinamiğin etkisi altında kalmasının önüne geçmek.

En son Ankara temsilcileri ile konuşmasında "Kararı verecek olan 6'lı masa, adayımız sizsiniz derlerse elbette ki aday oluruz. Altı liderin ortak iradesine saygı göstereceğiz" ifadelerini kullanan CHP liderinin bu yöndeki tercihi de anlaşılır. Ama buradaki kritik soru Kılıçdaroğlu’nun kendi cümlesinin içinde gizli.

Altılı masa adayımız sizsiniz derse şartı önemli. Eğer Masa böyle bir tutum olursa muhalefetin aday bilmecesi de sona erecek. Zaten masanın ortak adayının, bu Kılıçdaroğlu olduğunda da, kazanma ihtimali güçlü. Her alternatifin kendine dair riskleri elbette cari olmakla birlikte.

Ancak burada da kimin önce adım atacağı önemli. Yani Kılıçdaroğlu’nun ifade ettiği gibi masa mı ilk adımı atacak ve “adayımız sizsiniz” diyecek yoksa CHP lideri kendisi adım atıp ‘Ben aday olmak istiyorum’ mu diyecek?

Kritik soru ise şu: Peki Altılı Masa’da mutabakat sağlanamazsa ne olacak? O takdirde CHP liderinin açıklamasının ikinci yarısı devreye giriyor: “Altı liderin ortak iradesine saygı göstereceğiz.” Eğer durum bu ise o zaman masanın dağılması, en azından Kılıçdaroğlu’nun adaylık ısrarı nedeniyle dağılması diye bir ihtimal de yok.

Burada da akla gelen soru Kılıçdaroğlu’nun B planı ne olabilir? Daha doğrusu bir B planı var mı? CHP Genel Merkezi’nden gelen sinyaller netleşmiş bir ikinci alternatifin olmadığı yönünde. En azından bu alternatiflerin adı kamuoyunda geçen kişiler olmadığı anlaşılıyor.

İş ihtimaller, senaryolar, olsa olsalar, olmazsa ne olurlara döndü farkındayım. Ama bu noktaya gelinmesinin arkasında yatan sebep muhalefetin aday belirleyememesi, Kılıçdaroğlu’nun adaylığının tek tartışma konusu olması ve alternatif yaklaşımların komplo olarak kodlaması.

CHP lideri zaman kazanmak için sakin gitmeyi tercih ederken aslında kendisi lehine çıkacak bir karara dair momentumun da zayıflamasına davetiye çıkarıyor. Yani muhalefetin yelkenini şişirecek bir rüzgârın Kılıçdaroğlu’nun adaylığının henüz vakti gelmediği için dizginlenmeye çalışılması bu sefer Kılıçdaroğlu ile ilgili tartışmaların derinleşmesine neden oluyor.

Siyaset insan ilişkilerinin, kişisel enerjinin ya da ataletin en geçirgen olduğu alan. Aktörlerin “mış gibi yapma” marjları da çok dar…

Türkiye’de seçmen vizyonlar arasında iyi-kötü ayrımına mutlaka dikkat eder. Bazen birini diğerine neden tercih ettiğini anlamak da her zaman çok kolay olmayabilir. Ama açık ve net bulunmayan tavırların sandığa güven olarak yansımasının çok zor olduğu da aşikâr.

Muhalefet hızlanan zamana fren yaptırmanın maliyetini mi öder yoksa yüksek hızda güçlü, sonuç odaklı ortak adımlarla zamanı kendi istediği şekilde yönetmeyi mi tercih eder; seçimlerin sonucunu biraz da bu belirleyecek.

YORUMLAR (7)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
7 Yorum