Muhalefetin şansı ve şanssızlığı

İkisi de aynı aslında. Muhalefetin şansı da şanssızlığı da ne yaparsa yapsın bir kesimin oylarını hiç değiştirmemesi.

14 Mayıs’ta birinci turda muhalefetin yaşadığı seçim yenilgisi ve hemen ardından gelen dağılmışlık hissine bakılırsa ikinci turda Kılıçdaroğlu ilk turdakinden çok daha kötü bir seçim sonucu alacaktı.

Beklenen öyle olmadı. İkinci turda katılım oranı düştü ama adaylar arasında fark sabit kaldı. Birinci turda katılım oranı %87 iken ikinci turda %84 oldu. Bir buçuk milyon seçmen sandığa gitmedi.

Erdoğan oylarını 27.1 milyondan 27.8 milyona çıkardı, Kılıçdaroğlu ise 24.6 milyondan 25.5 milyona. Oy sayısı olarak Kılıçdaroğlu’nu tercih edenler Erdoğan’dan daha fazla arttı. Aradaki fark yüzde olarak ise hemen hemen aynı kaldı.

Ne oldu ise, ilk tur akşamı seçim sonuçlarının muhalefet seçmeni üzerinde oluşturduğu karamsarlık sandığa gitmeme yönünde bir dinamik üretmedi. 14 günde üstelik seçimin kaybedilmesi mukadder olmasına rağmen muhalefet seçmeni yine gitti oyunu kullandı.

İkinci turdan sonra; Altılı Masa’nın her bir üyesinin bir uca savrulması, Kılıçdaroğlu’nun seçimden önce CHP’nin parti grubunda “… bu kürsüye veda etmek pek de kolay olmuyor. Bu salon, bu kürsü aslında benim evim. Sizler de benim yol arkadaşlarımsınız. Size son kez bu kürsüden bakmak istiyorum.” dedikten sonra sanki o konuşmayı başkası yapmış gibi yoluna devam etmesi, İYİ Parti’nin kendi iç tartışmalarına dönmesi ile ilk tur akşamına benzer bir psikoloji oluştu. Yine hayal kırıklığı ve siyasete küsme hali.

Buna rağmen muhalefetteki siyasilerde ‘seçmen nasıl olsa sandıkta gelip yine bize oy verecek’ rahatlığı var. PANORAMATR araştırmalarındaki rakamlar da aslında bu yargıyı doğruluyor.

Seçimden sonra muhalefet seçmeninde partilerinden bir uzaklaşma var. Ama ekonomik kriz sebebiyle iktidar partilerinde özellikle de AK Parti’de de aynı uzaklaşma var.

Her iki kesimdeki hayal kırıklığı ya da memnuniyetsizlik belki katılım oranlarını etkiler ama yarın seçim yapsak sonucun farklı çıkmasını gerektirecek bir durum yok.

Mahallelerinden gelen baskıya, ilk kez CHP’ye oy vermenin gerilimine, kimliklerinin direncine rağmen muhalefete oy verenler özellikle Kılıçdaroğlu’nun Ümit Özdağ pazarlığı nedeniyle ya sandığa gitmez ya da Erdoğan’a oy vererek vicdanını temize çeker.

Erdoğan’a oy veren özellikle dar gelirliler ise belki muhalefete yönelmez ama sandığa gitmeyerek protestosunu gösterir. Sonuç yine aynı. Mecburiyetlerin umutların yerine geçtiği bir seçim sonucu çıkar karşımıza.

Ne siyasi mağlubiyetin sonuçları ile yüzleşmemek muhalefeti, özellikle de CHP’yi büyük bir mağlubiyete uğratır ne de ekonomik kriz iktidarın gücü kaybetmesine neden olur.

Mayıs seçimlerinden önce aktörleşen bazı partilerde görülebilecek kısmi yükselişler ‘seçimin sürprizi’ olarak bir süre konuşulur. Ama bu da genel görünümü değiştirmeye yetmez.

Bu fotoğraf muhalefet aktörlerine dün ne yapıyorlarsa yarın da onu yapmaya devam etme fırsatı veriyor. Özellikle muhalefet partisi olmanın kurumsallaştığı, iktidar olmaktan çok muhalefet olmanın pratiğinin geliştiği CHP’de bu his büyük rahatlık sağlıyor.

Seçmenin alternatifsizliği, iktidarın CHP tabanına seslenmek gibi bir niyetinin de pratiğinin de potansiyelinin de olmaması CHP’de siyaset yapmayı büyük bir konfor alanı haline getiriyor.

Ancak bu ‘ne olursa olsun CHP’nin ölüsünün bile mecliste olacağı’ algısı muhalefetin de içinden çıkamadığı şanssızlığı ve iktidar olamamasının da ana sebebi. Kaybedecek bir şeyi olmayan liderler fazlasını kazanmak için de kendilerini mecbur hissetmiyorlar. Eğer mağlubiyet durumunda koltuklarını, iktidarlarını, güçlerini, seçmen değilse de delege ve teşkilat nezdinde kredilerini kaybedecek olsalar yeni bir söz üretmek için de bir motivasyonları olacak.

Her seçimde benzer durumlar yaşansa da bugün muhalefet bizatihi kendi elleri ile kendisini anlamsızlaştırmış durumda. Bu atalet ve değişim direnci günün sonunda iktidar karşısında güçlü bir alternatif üretmeyi bir kenara bırakalım asgari bir muhalefeti de anlamsızlaştırdı. Sivil toplum ayağı büyük oranda kaybolan toplumsal muhalefetin siyasi muhalefet ayağı da bu vesile ile etkisiz ve işlevsiz hale geldi.

Nihayetinde muhalefetin hem şansı hem de şanssızlığı olan alternatifsizlik ve seçmenin kerhen de olsa senelerdir aynı partilere oy vermesi asıl Türkiye’nin şanssızlığının ve makus talihinin ana dinamiği haline gelmiş durumda. İktidarın nobranlığı ve alternatifsizliği de buradan nasıl çıkılacağını daha da belirsiz hale getiriyor.

YORUMLAR (27)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
27 Yorum