PKK’nın feshine yas tutmak…

PKK gibi tarihi cinayetlerle örülü bir terör örgütün kendini feshetmesi toplumun geniş kesimi tarafından olumlu karşılandı. En azından araştırmalar böyle söylüyor.

Kaldı ki Türkiye’de siyasi partilerin bireysel tarihler ve yaşam tercihleri arasındaki yüksek etkileşimi düşününce bundan doğalı da yok.

1 Ekim’de süreci başlatan daha önceki çözüm süreçlerinde en sert direnci ortaya koyan, milliyetçiliğin ana taşıyıcısı MHP idi. Başta mütereddit ve temkinli olsa iktidar ortağı AK Parti Suriye’de iktidar değişikliği ile daha net bir tutum aldı. Sonunda da Erdoğan’ın desteği bugüne gelinmesinde belirleyici oldu.

Süreç öncesinde değil aktör olmak ya da muhatap alınmak her kesim tarafından vebalı muamelesi gören, Kürt sorununun belirsiz bir geleceğe ertelendiği ve sürdürülebilir çatışma zeminine hapsedildiği bir dönemde anlamsızlaşan DEM Parti’nin destek vermesi de doğaldı.

Durumu en zor olan CHP ise Özgür Özel’in tavrının da etkisi ile süreçte yaşanan savrulmalara rağmen güçlü destek vermese de köstek olmadı. Bilakis, sürecin ilerlemesi için alan açtı.

Sandıktaki ya da araştırmalardaki toplamı yüzde 80’i aşan partilerin kurumsal olarak desteklediği bir sürecin toplumda da buna mukabil destek görmesi beklenirdi, nitekim öyle de oldu. Bazı gündemli kanaat önderlerinin ısrarla toplumdaki meşru endişeleri genele teşmil ederek çizmeye çalıştıkları fotoğraf ise bugün itibarıyla açığa düşmüş durumda. Neyse ki memlekette tutarlılık diye bir endişe anlam taşımıyor.

Elbette her kırılma noktasında olduğu gibi geçmişe ve geleceğe dair endişelerin olması çok normal. Ancak PKK’nın silah bırakması sürecinde bir kısmı da geçmiş tecrübelerden ve mevcut demokrasi açığından hareketle meşru bir zemine dayanan endişeler 12 Mayıs sonrasında iki farklı yöne evrildi.

Bir kesim sahip oldukları tereddütlere rağmen önce Öcalan’ın silah bırakma ve fesih çağrısına sonra da PKK’nın 12 Mayıs’ta yaptığı “PKK 12. Kongresi, pratikleşme süreci Önder Apo tarafından yönetilmek ve yürütülmek üzere PKK’nin örgütsel yapısının feshedilmesi ve silahlı mücadele yöntemini sonlandırması kararlarını alarak PKK adıyla yürütülen çalışmaları sonlandırdı” açıklamasına destek verdi. “Apo tarafından yönetilmek üzere” ifadesine takılmak mümkün. Ama örgüt kongrenin de Öcalan’ın fiziki varlığı ile toplanmasını istiyordu. Öcalan hala İmralı’da.

Henüz sürecin nasıl ilerleyeceğine ve bu sürecin Türkiye’nin demokrasi standartlarına nasıl ileri taşıyacağına dair beklentiler olsa da yaşanan, bu beklentileri aşan seviyede çok önemli bir gelişme. 40 yıldan fazla süredir on binlerce cana mal olan bir dönemin nihayete erme ihtimali hiç olmadığı kadar sahici bir şekilde önümüzde duruyor. Kaldı ki PKK bundan sonra karar değiştirse –ki zor, ya da küçük PKK’lar çıksa bile alınan karar yeni bir döneme geçildiğini simgeliyor.

İkinci bir kesim ise PKK’nın kendisini feshetmesi üzerine neredeyse yas tutmayı tercih etti.

Daha çok ulusalcı ve milliyetçi kesimin temsil ettiği bu damar, 12 Mart açıklamasını yapanın adıyla sanıyla bir terör örgütü olduğunu, dolayısıyla ağızından çıkacak tek anlamlı cümlenin silah bırakmak ve kendi feshetmek olduğunu dikkate almadan metnin satırları arasında tehdit avcılığına başladı.

Zor değil. PKK’nın bugüne kadar yaptığı açıklamalarda fesih kararında geçen satırların çok daha ilerileri var. Zaten tam da o yüzden bir terör örgütü idi ve tam da o nedenle on yıllar süren bir savaş yaşandı. Şimdi olan ise daha önce ilan ettikleri tüm hedeflerin geçersizliğini ilan ederek kendisini feshediyor olması.

Bu açıklama üzerinden Türk milliyetçiliğindeki bölünme ve parçalanma korkusu öyle bir seviyeye geldi ki bugüne kadar tarihi, gücü ve birlikteliği üzerine kahramanlık türküleri yazılan ülkeye dair en derin güven boşluğu da bu damarda görülüyor. Mesele terör örgütünün feshi mi yoksa Kürt kimliğinin görünür olmasından duyulan korku mu sorusu havada asılı duruyor.

İddialara bakılırsa “altında devletlerin imzasının olduğu Sevr’in” yıkıp bölemediği Türkiye; anlamsızlaşmış, arkaik, askeri olarak yenilmiş ve ne için var olduğunu bile tanımlamakta zorlanan bir örgütün 70 yaş üstü karar vericilerinin yayınladığı bir buçuk sayfalık metin ile sona yaklaştı. PKK’nın kendisi bile yaptığı açıklamaya bu kadar önem atfediyor mu tartışılır.

Yıllarca bölmek için savaştığı ülkeyi “ortak vatan” olarak tanımlama noktasına gelmek zorunda kalmış örgütün açıklaması, varlığını Devlet-i Ebed Müddet üzerine kuran bir vizyon tarafından neredeyse yolun sonu olarak değerlendirilebiliyor. Silahlı on binlerce terör örgütü mensubunun 40 yılda yapamadığının “benden bu kadar”ın ilanındaki birkaç cümle ile başarılacağı korkusu olsa olsa bir asırdır sona eremeyen travmanın yansıması olabilir.

Devlet Bahçeli’nin bu korkuların tam aksine, süreci yeni bir toplum sözleşmesi için fırsat olarak görmesi ise yüksek sesli itirazların herkesi temsil etmediğinin işareti.

Türkiye’nin daha demokratik ve müreffeh bir vasata erişmesi için yeterli engeli var. Kendi doğrularını mutlak, tartışılmaz görenlerin sayısı zaten kâfi iken ülkeyi aşağı çeken bu zeminin son süreçte genişlemesi ihtimali ürkütmüyor değil. Üstelik önümüzdeki günler her çatışma çözümü sürecinde olduğu gibi risklere gebe iken.

YORUMLAR (83)
YORUM YAZ
İÇERİK VE ONAY KURALLARI: KARAR Gazetesi yorum sütunları ifade hürriyetinin kullanımı için vardır. Sayfalarımız, temel insan haklarına, hukuka, inanca ve farklı fikirlere saygı temelinde ve demokratik değerler çerçevesinde yazılan yorumlara açıktır. Yorumların içerik ve imla kalitesi gazete kadar okurların da sorumluluğundadır. Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar içeriğine bakılmaksızın onaylanmamaktadır. Özensizce belirlenmiş kullanıcı adlarıyla gönderilen veya haber ve yazının bağlamının dışında yazılan yorumlar da içeriğine bakılmaksızın onaylanmamaktadır.
83 Yorum