Sivil Toplumun Çöküşü ve Filistin

İsrail’in Filistin’de insan havsalasını zorlayan katliamlarına küresel çapta devletlerin ve toplumların gösterdikleri tepkiler hem ülkelerin devlet yapıları hem de vatandaşların sosyal bilinç ve örgütlenme düzeylerine dair detaylı çalışmayı hak eden işaretler verdi.

Demokratik Batı devletleri, üzerlerine inşa edildiklerini iddia ettikleri insan hayatının kutsiyeti ve uluslararası hukuk normlarını kendi elleri ile çöpe attılar. Aynı ülkelerdeki toplumlar ise yönetimlerine koydukları tepki ile çok önemli bir sınavı göreceli olarak daha başarılı geçtiler.

Devletler nasıl tutum alırlarsa alsınlar çoğulcu toplumlarda sokağın vicdanı kendine, ama kolay ama zor bir mecra bulabiliyor.

Sivil toplum ve demokratik tepki konusunda sınavda kalanlar ise Arap-İsrail ihtilafının son 50 senesindeki tecrübelerinin aksine İslam toplumları. Devletler düzeyinde göstermelik tepkiler ve çok istisnai tavırlar dışında İsrail’in ciddiye alacağı ses neredeyse hiç çıkmadı.

Tam aksine Suudi Arabistan’da, Ürdün’de ve benzeri ülkelerde İsrail’e karşı örgütlü bir protesto gösterisinin o ülke rejimlerini tehdit etme riski nedeniyle Filistin’i savunmak yasaklandı dense yeridir. İran ise bilinçli ve kasıtlı bir sessizlik içinde. İslam ülkeleri içindeki hemen her konuda taraf olan Şii gelenek Filistin meselesinde yok hükmünde.

Türkiye’de sivil toplum ise iktidarın süreci tekeline almasının da rolü ile beklenen tepkiyi ortaya koyamadı.

Geçmişten beri Filistin meselesi en az Arap ülkelerindeki kadar Türk toplumunu mobilize eden bir rol oynadı. Bir dönem anti-emperyalist sol damar daha sonra ise İslamcı gelenek Filistin sorununu sahiplendi. Hangi kanattan gelirse gelsin yönetimler de bu tepkiye duyarsız kalmadı. Darbe yönetimleri bile Kudüs konusunda tavır almak zorunda hissetti kendisini.

AK Parti’nin iktidara gelmesi ile dış politikadaki çok taraflı açılımlar Türkiye’nin tarihsel ve toplumsal dinamiklerden kaynaklanan tepkilerini daha reel zemine taşıdı. Düşünülenin aksine AK Parti İsrail ile ilişkilerini bir yanda çok rasyonel bir zeminde tuttu diğer yanda Filistinli gruplarla ve meselenin paydaşları ile içerikli bir zemin inşa etti. Bu tutum da İsrail’in Gazze operasyonlarında ateşkesi temin etmekten, esir takaslarında arabuluculuğa, İsrail’in bölge ülkeleri ile normalleşmesinde müzakerelere ev sahipliği yapmaya kadar geniş bir diplomatik alan açtı.

İsrail’in normalleşmeyi sadece işgalin meşrulaşması olarak görmesi, kendisini uluslararası hukukun üzerinde konumlandırması, Arap Baharı, küresel güvenlik paradigmasının dönüşümü ve Türkiye’nin kendi içinde yaşadığı vizyon ve kapasite daralması ile o günler geride kaldı.

Son İsrail-Gazze çatışmasında Ankara’nın tutuk ve sınırlı tepkilerle yetinmesi, yüksek retoriğe paralel şekilde araziye etki edecek adımlar atamaması tüm bu sürecin kümülatif bir sonucu.

Erdoğan’ın söylem düzeyine hapsederek reel zeminde ortaya koyamadığı itirazı sivil toplum gösterebilecekken o da gerçekleşmedi.

AK Parti’nin özellikle son on yılda sivil toplumu işlevsiz ve anlamsız hale getiren politikaları; Filistin konusundaki tepkinin örgütsüz, toplumsal duyguları anlamlı şekilde mobilize edemeyen duygusal patlamalarla sınırlı kalmasına neden oldu.

Sivil toplum örgütlerinin ya marjinal ya devlete entegre ya kriminalize ya da başına bir şey gelmemesi için başını kuma gömmüş bir konuma evrilmesi ihtiyaç olduğunda elimizde sonuç üretecek bir yapının kalmamasını doğurdu.

Erdoğan’ın Filistin mitingini bir parti programı mantığı ile organize etmesi bir yandan siyasal bağlam dışında samimi tepki koymak isteyenleri dışarıda bırakırken diğer yandan kitleleri “tamam işimizi yaptık” duygusu ile krizin devamlılığına yabancılaştırdı.

Türkiye’de üretilen kolayı meclis yemekhanesinden, THY ikramlarından çıkarıp, İsrail ordusuna silah temin eden uçak şirketleri ile anlaşmaları iptal edemeyen, İsrail’e petrol akışının ülke üzerinden gitmesine ses çıkaramayıp kahve içenleri masalarında taciz eden, ehemle mühimin yer değiştirdiği garip ve tutarsız bir tepkiler bütünüyle karşı karşıyayız.

İsrail’i protesto etmek kadar insani ve neredeyse zorunlu bir eylemi; içeriksiz, hedefsiz ve tutarsız bir konuma sürükleyen iktidar ve sivil toplumun hala varlık gösterebilen elitleri. Olan da samimi bir şekilde içindeki acıyı haykırmak isteyenlerin çabalarına oluyor.

YORUMLAR (27)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
27 Yorum