Siyaset depremden ders aldı mı?
6 Şubat 2023 sabahı PANORAMATR araştırması başlayacaktı. Altı yıldır her ay ikinci hafta başı olduğu gibi sorular hazırdı. Zaten seçimlere de çok az kalmıştı.
Muhalefet halâ aday belirleyememiş, kendi iç kavgaları ile meşguldü. İktidar seçimi kazanmak için bütçede olan kör kuruşu geçip, olmayan kuruşları bile dağıtma, sandığı garantileme peşinde idi. O ihtiyat akçelerinin 6 Şubat sonrası ne kadar lazım olduğunu gördüğümüzde geç olacaktı ayrı mesele.
Sabah kalkıp da ekranlarda ilk görüntüleri izleyince ilk yaptığımız iş haliyle araştırmayı iptal etmek oldu.
O psikoloji ile insanlara soru sormak hem sağlıklı veri için yanlıştı hem de hiçbir şey olmamış gibi hayata devam etmek ahlaki değildi.
Herkesin unutmadığı anlar, saniyeler vardır. Turgut Özal’ın öldüğünü nerede öğrendiğimizi hatırlarız.
Severiz sevmeyiz ama hayatı bir anda durduran bir gelişme idi.
Gölcük depremini yaşayanlar zaten yaşadı. yaşamayanlar haberleri duyunca kaldık olduğumuz yerde.
Kahramanmaraş depreminde de ekranlara uzun süre baktıktan, ağızdan sadece üzüntü ve şok nidalarından başka bir şey çıkamadıktan, sessizlik bile varlığından utanır hale geldikten birkaç gün sonra akla gelen soru seçimler yapılır mı oldu?
İlk başka felaketin ne kadar büyük olduğunu da bilemeyince “yapılır” görüşü ağır bastı. Sonra da seçimleri nasıl etkiler geldi. Yalan yok, benim ilk yorumum AK Parti ve Erdoğan’ın şahsından bağımsız hiçbir iktidarın böyle bir felaketin üstesinden gelemeyeceği ve seçime bu kadar az vakit kalmışken depremin iktidara kaybettireceği idi.
Böylesi büyük bir yıkım, dram, trajedi, dağarcığınızdaki en ağır kelimelerle ifade edilecek travma siyaseti bir şekilde etkilerdi.
Felaket o kadar büyüktü ki Kılıçdaroğlu bile kazanabilirdi. Muhalefetin daha depremin ilk 3 gününde sergilediği dağınıklık, Kılıçdaroğlu’nun depremi bir siyasi kavga haline getirip Ankara ve İstanbul Büyükşehir Belediyelerinin imkanları üzerinden, sev sevme, devlet imkanlarını kullanan iktidar ile polemiğe girmesi aslında işin nereye gideceğini söylüyordu.
Erdoğan’ın ekran karşısına ilk geçtiğinde yüzünden yayılan nefret ve öfke, arkaya her şeye hakimiz mesajı vermesi için yerleştirilen monitörler, başsağlığı ve geçmiş olsun demek için bile depremi yaşamış muhalefetin belediye başkanlarını aramaması, onların isimlerini saymaktan imtina etmesi ise iktidarı destekleyenlerin bile elini böğründe bıraktı.
Ülkenin üzerinden dev bir felaket çöküyor ve siyaset, iktidarı ile muhalefeti ile yara saracak mecali bulamıyordu.
Aslında seçim sonuçlarının ilk işaretlerini ertelediğimiz ve Şubat sonuna bıraktığımız PANORAMATR araştırması söyledi. Deprem bölgesinde hiç de zannedildiği gibi iktidardan büyük bir kopuş yoktu. Evet, insanlar deprem sonrası ilk müdahalede ve yardım organizasyonundaki eksiklikleri ifade ettiler ama oy tercihlerini değiştirmediler.
Dünyada benzer afetlerden sonraki seçimlere dair literatür de aslında bunu doğruluyor. Kimi zaman afet sonrası bir sığınma, otoriteye yaslanma duygusu ile kitlelerin iktidara yakınlaştığının örnekleri var.
Nitekim hayatları temelinden sarsan Covid-19 pandemisinden sonra da birçok ülkede salgına kadar başarısız görünen iktidarların oy oranları artmıştı.
Sonuç malum. Depremin üzerinden 3 aydan biraz fazla geçtikten sonraki seçimlerde AK Parti’nin deprem illerindeki erimesi son üç genel seçimde diğer büyükşehirlerdeki oy kaybı ile benzer bir çizgi izledi.
Deprem nedeniyle ilave bir oy kaybı yaşanmadı. Hatta Hatay’da erime daha sınırlı bile kaldı.
CHP ise Türkiye’nin genelinde oyunu artırırken Hatay’da (2018 – 2023 TİP/HEDEP dengesine de bakarak) oy kaybetti.
2023 seçimlerinde iktidar mı kazandı muhalefet mi kaybetti meselesini çok tartıştık. Ama en azından depremin seçmenin oy davranışı üzerindeki etkisinin sınırlı kaldığını gördük.
6 Şubat’ta ise depremin siyasetçiler üzerinde de etki bırakmadığı ortaya çıktı. Hâkim olduğu illerde seçmene istediği adayı neredeyse dayatabilen AK Parti bile deprem bölgelerinde belediye başkanlarını değiştirirken CHP’nin Hatay’daki ısrarı protestolarla karşılandı.
Oradaki tepkiyi sadece üç beş kişiye indirgemek eksik olur. CHP’nin Hatay’da aynı isimde ısrarı daha ilk günden tepki görmüştü. Sonrasında tepkilerin odağındaki Lütfü Savaş’ın “Hatay üzerinde oyun oynanıyor.” cümlesi ise iktidarın her zorlukta dış güçlerin oyunu açıklamasının karbon kopyası. Birinin söylediği yanlış iken diğeri neden doğru olsun.
Malatya Valiliği’nin bir insanın hayatında görebileceği en ağır dramlardan, kayıplardan birini yaşayan Malatyalılara layık gördüğü ise, “Yasak hemşerim”in devlet kibri ve soğukluğu ile tam 196 (yazı ile yüzdoksanaltı) kelimelik tek bir cümleden oluşan versiyonu ile “oturun oturduğunuz yerde” demek oldu.
Çökecek binalara izin veren, çürük zeminleri yapılaşmaya açan, depremden sonra yerinden kıpırdayamayan, günlerce insanlara ekmek götüremeyen, çadır veremeyen devlet/iktidar mantığı Malatyalıların bir yıl sonra acılarını yaşamasını bile tehdit gördü.
6 Şubat’ta hayatını kaybedenlerin mekanları cennet olsun. Arkada kalanların acılarını görmekten, okumaktan yürekler yara oldu.
Siyaset kurumu ise iktidarı muhalefeti ile 6 Şubat olmamış gibi yoluna devam ediyor.