Tribünlere gösterilen tepki ve devletin geleceği

Hafta sonu Fenerbahçe ve Beşiktaş statlarında yükselen “hükümet istifa” sloganları Erdoğan’ın kontrollü toplum performansında yeni bir eşiği beraberinde getirdi.

Spor mekanlarının siyasi protestolara sahne olması ne ilk ne de son. Nihayetinde her görüşten insan orada. Toplumun ya da en azında o taraftar grubunun ortak psikolojisinin sahaya ya da sloganlara yansıması da bir istisna değil.

Bunlara katılıp katılmamak ya da içeriği değil asıl mesele. İktidar ortağı MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin “Böylesi hassas ve acılı günlerinde sporun kirli siyasete alet edilmesini şiddetle kınıyoruz. Tüm kulüp başkanları, maçların seyircisiz ya da gerekli önlemlerin alınarak oynanması için acilen adım atmalıdır.” açıklaması iktidar – spor ilişkisini başka bir noktaya getirdi.

Bahçeli aldığı oy oranı kadar ülkeyi yönetebilse açıklamasının etkisi sınırlı kalabilirdi. Ama Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan aldığı güçle bir iktidar kullanan Bahçeli’nin sözlerinden hemen sonra Fenerbahçelilere Kayserispor maçında tribün yasağı geldi.

Kaldı ki hükümet istifa sloganı demokratik hak olarak her yerde dile getirilebilecek bir talep. Hele de o tribünlerde yapılan istifa çağrılarının bugüne kadar pek karşılık bulmadığı da ortada iken.

Gelinen noktada deprem bölgesinde derdini anlatmak için pankart açan vatandaşları azarlayan Bahçeli’nin tepkisi ve siyaset tarzı, Erdoğan’ın meşrulaştırıcı gücü ve bazen kerhen bazen isteyerek benimsemesi ile otoriterleşme yolunda yeni bir işaret sadece.

Geçmişe hızlıca bakınca karşılaşılan örnekler demokratik bir hukuk devletinde mümkün olmayacak birçok uygulamanın her geçen gün parti – devlet özdeşleşmesinde rutin bir uygulamaya doğru evrildiğini gösteriyor.

Bunun en son örneklerinden birini Diyanet İşleri Başkanlığı’nın İhsan Eliaçık’ın Kur’an mealini yasaklamasında ve imha kararı aldırmasında gördük. Bu kararın da ne demokrasi ile ne hukuk ile hatta Diyanet’in iddiası ile İslam’ın temel ilkeleri ile bir ilgisi var. Kitap toplatma ve imha kararı iktidarın yapabileceklerinin yeni bir örneğini gösteriyor.

Biraz eskiye gidince Türk Tabipler Birliği Başkanı Şebnem Korur Fincancı’nın hapse atılması, şarkıcı Gülşen’in sahnedeki bir sözü üzerine tutuklanması sonra koşullu serbest bırakılması yine iktidarın yargıyı ne kadar araçsallaştırabileceğinin bir işareti idi.

Toplamda iktidar bunları yapabildiği için yapıyor. Yani devlet aygıtları ona bu alanı açıyor, toplumsal tepki ise Erdoğan’ı vaz geçirecek noktaya ulaşmıyor.

Bunun istisnai örneklerinden biri Sezen Aksu idi. Cami mihrabından Sezen Aksu’ya “Dilini kopartmak görevimiz” diyen Erdoğan geri adım atmak zorunda kaldı. “Açıklamalarım Aksu’ya değildi, şarkılarıyla insanımızın duygularına tercüman olmuş bir sanatçıdır.” dese de sözlerinin muhatabı belli idi zaten Aksu da yazdığı sözlerle cevabını verdi.

Ama benzeri bir tepki söz konusu olmayınca İstanbul Şehir Üniversitesi’ni kapatmak hiç de zor gelmedi iktidara. Erdoğan, Şehir Üniversitesi üzerinden Davutoğlu ve Babacan’a ‘hırsız’ demiş ve Davutoğlu’nun “hadi tüm malvarlıkları açıklasın o zaman” sözü üzerine iddiasında ısrar edememiş olsa da koca üniversite iki satırlık yazı ile kapatıldı.

Gezi Eylemleri davasında uzun zamandır yargılanan isimler beraat bekledikleri davadan uzun hapis cezaları ile apar topar cezaevine götürülmesinin sebebi de Erdoğan’ın buna güç yetirebilmesi idi.

Başa dönersek, statlarda atılan sloganlara Bahçeli’nin verdiği tepkinin anında pratikte karşılık bulması Erdoğan’ın kendisine transfer ettiği güç ve yargının iktidarın kontrolüne girmiş olması sayesinde mümkün.

2023 seçimleri kişi olarak Türkiye’yi kimin yöneteceğinden ziyade ivmelenerek devam eden otoriter devlet pratiğinin geleceğine dair bir işaret olacak. Daha önce devletin otoriter reflekslerine teslim olarak var olan iktidarlardan, siyasi iradenin otoriter refleksleri ile meczolan bir devlete evrilmiş durumdayız.

Sandıkta oylanacak olan da; bu tarzı siyaset, Erdoğan-Bahçeli ortak kimyasının devletle daha da bütünleşmesi ve spor dahil devletin dışında bir alanın kalmaması ile nasıl olacağını bilemesek de daha çoğulcu bir yapının denge kurabilme ihtimali arasında bir tercih olacak.

YORUMLAR (5)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
5 Yorum