Masumiyet karinesi

Masumiyet karinesi, suçluluğu mahkeme tarafından kesinleşmiş bir karar ile ispat edilene kadar, insanların ve hakkında suç isnadında bulunulan kişilerin suçsuz kabul edilmesini ifade eden temel bir hukuk ilkesidir.

Bu ilke, bütün uluslararası hukuk dokümanlarında ve Anayasa’mızda yer almıştır.

Anayasa’nın 15. maddesine göre, suçluluğu mahkeme kararı ile tespit edilene kadar kimse suçlu sayılamaz.

Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin 11. maddesine göre “bir suç işlemekten sanık herkes, savunması için kendisine gerekli bütün tertibatın sağlanmış bulunduğu açık bir yargılama ile kanunen suçlu olduğu tespit edilmedikçe masum sayılır.”

Birleşmiş Milletler Siyasi ve Medeni Haklar Uluslararası Sözleşmesinin 14. maddesine göre “hakkında bir suç isnadı bulunan bir kimse, hukuka göre suçluluğu kanıtlanıncaya kadar masum sayılma hakkına sahiptir.”

Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6. maddesine göre “bir suç ile itham edilen herkes, suçluluğu yasal olarak sabit oluncaya kadar masum sayılır.”

MASUMİYET KARİNESİNİN SONUÇLARI

Masumiyet karinesi bir suç isnadında bulunulan kişinin onurunu, itibarını ve kişilik haklarını korumayı amaçlar. Bu kapsamda doğuracağı bazı sonuçlar aşağıda sıralanmıştır.

Lekelenmeme hakkı: Bireyin haksız, temelsiz veya soyut iddialar nedeniyle suç isnadı altında bırakılmaması anlamına gelir. Lekelenmeme hakkının temel dayanağı masumiyet ilkesidir. Bu hak, kişinin medya ve kamuoyu nezdinde suçlu gösterilmemesini de içerir.

Suçu ispat yükümlülüğü iddia sahibine aittir: Hiç kimse masum olduğunu ispat etmekle sorumlu tutulamaz. İddia makamı isnat edilen suçun varlığını ispatla mükelleftir.

Şüpheden sanık yararlanır: Şüpheli bilgi ve belgelere dayanarak suç ispat edilemez. Şüpheli durumdan sanık yararlanır.

Tutuklu suçlu değildir: Soruşturma veya kovuşturma sürecinde delil karartmasını veya kaçma riskini önlemek için uygulanan tutukluluk hali kişinin suçlu olduğunu göstermez.

Çekişmeli yargılama ve silahların eşitliği: AİHM’nin kabul ettiği yargısal güvencelerin başında çekişmeli yargılama ve silahların eşitliği ilkeleri gelmektedir. Kişinin suçluluğunun tespit edilmesi için sanığın lehine olan hususların da yargılama sürecinde dikkate alınmasını içerir.

MASUMİYET KARİNESİ GENİŞ KAPSAMLI ALGILANMALIDIR

Kişilerin mahkeme kararı verilene dek suçlu sayılmaması dar ve sığ bir yaklaşımdır.

Adil yargılama hakkının tecelli etmesi için, soruşturma ve kovuşturma organlarının, yargılamanın başından itibaren sanık hakkında önyargı barındırmamaları ve yargılamayı hukuka uygun olarak, tarafsız, objektif bir şekilde yürütmesi gerekir.

Kamu makamları ve basın organlarının açıklamalarıyla sanığın masumiyetine ve lekelenmeme hakkına zarar verilmemesi de masumiyet ilkesinin gereklerindendir. Hukuk devleti ve hukukun üstünlüğü ilkesi bunu gerektirir.

Çok daha geniş yaklaşımla, hukuk devleti olmak da tek başına yeterli değildir. Toplumun ve yerleşik kültürün de lekelenmeme hakkına saygı göstermesi toplumsal barış ve huzurun lazımıdır.

MASUMİYET İLKESİNİN İHLALİNE DÖNÜK GÜNCEL İKİ OLAY

İki güncel konu üzerinden masumiyet ilkesinin günümüzde nasıl ihlal edildiğini açıklamaya çalışalım.

İmamoğlu’nun diplomasıyla ilgili soruşturmanın kamuoyuna takdim şekline bakarsak iki başlık dikkati çekiyor: “Sahte diploma” ve “resmî belgede sahtecilik”. Biraz detaya bakınca, soruşturma İmamoğlu aleyhine sonuçlansa bile, “sahtecilik” değil olsa olsa “usulsüz işlem” iddiasından bahsedilebilir. Usulsüz işlemde de öncelikle suçlanacak olan kişi İmamoğlu değil yatay geçişi kabul eden Fakülte veya Üniversite olabilir. Üstelik, soruşturmanın İmamoğlu lehine sonuçlanması daha güçlü bir ihtimaldir. Bu olayda, üstelik soruşturmanın başında, İmamoğlu’nun sahtecilik yapmış gibi algılanmasına yol açacak söylem, haber ve sosyal medya paylaşımları masumiyet karinesini açıkça ihlal etmektedir.

Masumiyet ilkesini ihlal eden ikinci güncel olay “Maydonoz Döner” soruşturması. Soruşturmanın içeriğinden ve usulünden bağımsız olarak, soruşturmanın kamuoyuna yansıyış biçimine baktığımızda şunu görüyoruz: Maydonoz Döner FETÖ mensuplarınca kurulmuş, kendi içinde dönen bir FETÖ çarkı olup örgüte para aktarıyor.

Bu ifadeler soruşturma makamlarının iddiaları. İddiaların iddia olarak aktarılması habercilik sorumluluğunun gereği. Ancak sorun şurada: Bu iddialar bir haber olarak aktarılmıyor. Sanki soruşturma tamamlanmış, yargılama bitmiş, yargı aşamaları tamamlanarak Yargıtay’da onaylanmış, kesin bir hüküm gibi aktarılıyor.

FETÖ soruşturmalarında ve yargılamalarında hukuki hatalar yapıldığını, “AİHM Yücel Yalçınkaya kararı” başlıklı yazımda detaylı olarak yazmıştım. Maydonoz Döner soruşturmasında da benzer hatalar yapılmadığını ve yapılmayacağını kimse iddia edemez. Bu sebeple soruşturmanın daha başında binlerce insanın lekelenmesine yol açacak beyan ve haberlerin de masumiyet karinesine aykırılık teşkil ettiğini düşünüyorum.

Hukuk devleti ve insan hakları konularındaki hassasiyetinden şüphe etmediğimiz bazı medya organlarının da bu konuda kendilerinden beklenen titizliği göstermediklerini üzülerek ifade etmek istiyorum.

15 Temmuz darbesine bizzat katılan, darbe girişimini önceden bilerek örgüte destek veren, masum halka ateş eden, orduya kumpas kuran, sınav sorularını çalan, insanlara kumpas kuran, mahrem bilgilere ulaşarak insanlara şantaj yapan, milli sırları yabancılara sızdıran her kim varsa mutlaka yargılanmalı ve hak ettikleri cezaya çarptırılmalıdır.

Ancak, 15 Temmuz’a kadar, suç örgütü değil cemaat olarak bilinen bu yapının tüm mensuplarını ve (içlerinde geçmiş bütün başbakanların ve bazı cumhurbaşkanlarının da bulunduğu) sempatizanlarını aynı potaya koyarak peşinen damgalamak “masumiyet” ve “suçların şahsiliği” ilkesini ihlal ettiği gibi, örgütle mücadeleye ve devlete de hiçbir katkı sağlamaz. İnanıyorsak, “bir kavme olan kininiz, sizi adaletsizliğe sevk etmesin” buyruğuna da karşı gelmiş oluruz.

Maydonoz Döner soruşturmasında yukarıda sayılı suçları işleyenler varsa, yargılama sürecinde ortaya çıkacaktır. Bize düşen, soruşturmaya muhatap olan insanları peşinen suçlu ilan etmek değil, yargılamanın sonucunu ve adaletin tecellisini beklemektir.

Klasik deyişle “hukuk hepimize lazım.” Masumiyet karinesi de hukukun olmazsa olmazı.

Masumiyet karinesini sadece ceza devalarıyla da sınırlı tutmamalıyız. Sosyal yaşamda ve iş yaşamında da bu ilkeye sadık kalmalıyız. Bulunduğumuz dernekte, STK’da, partide, işyerinde hakkında iddialar olan kişilerin lekelenmeme hakkına titizlikle riayet etmeliyiz. Bu titizliği göstermediğimiz gibi iddiaların gerçekmiş gibi aktarılmasına da destek olursak hem bu dünyada hem ahirette pişman olanlardan oluruz.

YORUMLAR (26)
26 Yorum
YORUM YAZ
İÇERİK VE ONAY KURALLARI: KARAR Gazetesi yorum sütunları ifade hürriyetinin kullanımı için vardır. Sayfalarımız, temel insan haklarına, hukuka, inanca ve farklı fikirlere saygı temelinde ve demokratik değerler çerçevesinde yazılan yorumlara açıktır. Yorumların içerik ve imla kalitesi gazete kadar okurların da sorumluluğundadır. Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar içeriğine bakılmaksızın onaylanmamaktadır. Özensizce belirlenmiş kullanıcı adlarıyla gönderilen veya haber ve yazının bağlamının dışında yazılan yorumlar da içeriğine bakılmaksızın onaylanmamaktadır.