“Kim de bir can kurtarırsa”
Başlık, Maide suresi 32. ayetin mealinden alıntı. Ayette, İsrailoğullarına da yazıldığı belirtilerek tüm insanlığa: “Bir cana kıymaya veya yeryüzünde fesat çıkarmaya karşılık olması dışında, kim bir kimseyi öldürürse bütün insanları öldürmüş gibi olur. Kim de bir can kurtarırsa bütün insanların hayatını kurtarmış gibi olur.” deniliyor.
Buradaki ilke çok temel bir ilke, bir insanın bile ölümüne sebep olmak büyük bir suç. Buna mukabil, bir insanın yaşamasını sağlamayı başarmak da o ölçüde büyük bir başarı ve karşılığı bütün bir insanlığın yaşamasını sağlamış gibi verilecek, ayetten böyle anlıyorum.
Bu durumda, PKK’nın feshi için yapılan çağrı ve PKK’nın kendisini feshetmesi, sadece ülkemizin 41 yıldır uğraştığı terör belasını sona erdirmekle kalmıyor, terör devam etse kaybedilecek pek çok canın yaşamasını da sağlıyor yani bence bir anlamda ayetteki “Kim de bir can kurtarırsa bütün insanların hayatını kurtarmış gibi olur.” cümlesinin muhatabı oluyor.
Olan bitene bu açıdan bakınca PKK’nın kendini fesh etme kararı çok iyi oldu; çünkü terörün yaşandığı yerlere yakın oturmamamıza rağmen buralarda bile acısını derinden hissediyorduk. Terörün son bulması insanlarımızı sadece silahlı çatışmalarda kaybetmemek olarak yansımayacak yaşantımıza, dün Elif Çakır’ın yazısında Eski İngiltere başbakanı Tony Blair’den yaptığı bir alıntıda belirtildiği gibi “terör eylemleri tehdidi altında yaşamamaktan daha büyük özgürlük yoktur.” (The Telegraph, 24 Şubat 2005). Bu yüzden, sevinmek için çok haklı nedenlerimiz var. Var olmasına var da bir yandan da hafızalarımızda çocukluğumuzda anlatılan bir kıssa var:
Bir köyde yaşlı bir adam ve bir oğlu yaşıyormuş. Adam elinin emeği ve oğlunun desteği ile geçinip gidiyormuş. Bu adamın bir de bembeyaz atı varmış. At, o kadar güzelmiş ki ünü saraya kadar yayılmış. Kral, yaşlı adama bu atı satın almak için bir servet teklif etmiş fakat yaşlı adam, atı satmak istememiş. Köylüler yaşlı adama kızmışlar, söylenmişler, “Eğer atı satsaydın bir sürü paran olacaktı, istediğin gibi yaşayacaktın, yanlış yaptın.” demişler.
Bir süre sonra, yaşlı adam ve oğlu bakmış ki at ortada yok, köylüler gelmişler, yaşlı adama “Gördün mü bak, şimdi hiçbir şey kalmadı elinde, atı satmamakla çok kafasızlık ettin.” demişler. Yaşlı adam sakince: “Acele karar vermeyin, şimdilik kesin olan tek şey atın ortada olmadığıdır.” demiş.
Zaman geçmiş, bir sabah beyaz at, arkasına pek çok vahşi atı takarak geri gelmiş. Bu sefer köylüler: “Sen haklıymışsın ihtiyar, şimdi bir at sürün oldu, çok şanslısın.” demişler. Yaşlı adam: ”Karar vermekte acele etmeyin, şimdilik kesin olan pek çok atım olduğu, şanslı olup olmadığım bilinmez.” demiş.
Zaman geçmiş, yaşlı adamın oğlu, vahşi atları eğitirken attan düşüp bacağını kırmış. Köylüler: “Çok kötü oldu, oğlun senin desteğindi, şimdi o olmadan işlerini yapmakta çok zorlanacaksın.” demişler. Yaşlı adam yine: “Acele karar vermeyin.” demiş.
Zaman geçmiş, komşu ülkenin kralı savaş açmış, kendi kralları da köylerden eli silah tutan tüm gençleri toplayarak askere almış. Köylüler gençler savaşa gidiyor diye çok üzülmüşler ve bu arada yaşlı adamın oğlunun ayağının kırık olmasından dolayı askere gidemediğini de görmüşler, yaşlı adam yine “Acele karar vermeyin.” demiş.
Bu kıssanın devamı varsa bile benim hatırımda bu kadar kalmış fakat hisse çıkarmak için maksat hâsıl oldu sanırım. Özetle, hiçbir durumda acele etmemek gerekiyor. Şu an, PKK’nın fesih kararı ile ilgili yazıp çizen hepimiz bu kıssadakiler gibiyiz. Önümüzde muhtemelen güllük gülistanlık değil pek çok yönden inişli çıkışlı bir süreç olacak. Her inişte ümitsizliğin dibini bulmamak, her çıkışta sevinçten havalara uçmamak gerek. PKK’nın silah bırakması ve sosyolojik süreç beklenen terörsüz Türkiye hedefine ulaşırsa sonuç “bütün insanların hayatını kurtarmak” gibi olacak.














