Gösterdikleri hakikati tahttan indiren semboller

Bir önceki yazımda insanların, tarih boyunca soyut varlıkları ve kavramları nasıl önce kendi uydurdukları somut, maddi sembollere indirgediklerine, sonra o sembollere yabancılaştıklarına, nihayet onları “putlaştırdıklarına” dikkat çekmeye çalışmıştım.

Enformasyon çağında da insanoğlunun bu kadim maluliyeti sürüyor. Ama şekil değiştirerek!

Yaşadığımız post modern dönemi anlamaya ve anlatmaya çalışan önde gelen düşünürlerden Jean Baudrillard, meşhur eseri Simulakra ve Simülasyon’un hemen girişinde, Arjantinli yazar Jorge Luis Borges’in 1946’da yazdığı, “Del Rigor en la Ciencia – Bilimde Kesinlik” isimli, sadece bir paragraftan ibaret hikâyesine atıfta bulunur. Hikâyede haritacılık sanatının mükemmelliğe ulaşmış olduğu bir imparatorluk anlatılmaktadır. Bu imparatorlukta birebir ölçekte, son derece detaylı haritalar yapılmaktadır. Hâliyle imparatorluğun haritası, ülkeyi tamamıyla örtecek büyüklükte yapılır. Haritacılık bilimine daha az önem veren sonraki kuşaklar, bu boyuttaki bir haritanın kullanışsız olduğuna karar verirler ve biraz da saygısızlık ederek onu güneş ve yağmur altında yıpranmaya terk ederler. Bazı yerlerde haritanın yırtılmış parçaları hayvanlara ya da dilencilere barınak olur.

Aslında bu hikâye, hem ciddi bir matematikçi hem de meşhur “Alice Harikalar Diyarında” kitabının müellifi olan Lewis Carroll’un 1893 yılında kaleme aldığı “Sylvie and Bruno Concluded” isimli romanında yer verdiği bir fantezinin geliştirilmesidir. Fantezide, kurgusal bir ülkedeki haritacılığın gelişimi anlatılır. Her geçen gün daha büyük ölçekli haritalara ihtiyaç duyulan ülkede nihayet birebir ölçekli haritalar yapılmasına karar verilir ancak çiftçiler bu büyüklükteki bir haritanın açılması halinde güneşe mâni olarak mahsulleri çürüteceğini söylediklerinden proje iptal edilir.

Harita” bir soyutlamadır. Hakikatin (topoğrafyanın, üzerinde yaşadığımız coğrafi mekânın) küçük ölçekli ve birçok önemli detayından arındırılmış, eksik bir kopyasıdır. Kendisi değildir.

Ama bu soyutlamayı hakikate olabildiğince yakınlaştıracak derecede mükemmelleştirirsek ne olur?

Mesela gelişen teknoloji sayesinde, Google Earth uygulaması, uydudan çekilmiş son derece yüksek çözünürlüklü yeryüzü fotoğraflarını, hem de üç boyutlu, sanal bir dünya modeli üzerine yansıtarak gösterebilmektedir.

Bu, insanoğlunun hayal edebileceği en mükemmel haritadır.

Ama hâlâ “hakikatin” eksik bir nüshasıdır.

Peki, hakikate erişimi sınırlayıp, insanlara sadece o eksik nüshayı bıraksak ne olur?

Bir an için, penceresi bile olmayan ileri teknoloji ürünü barınaklarda, dışarıya hiç çıkmadan, toprağa ayak basmadan, tamamen sanal bir gerçeklikte yaşanan bir gelecek tasavvur edelim.

Elimizde, yaşadığımız gezegenin hakikatine dair sadece sanal haritalar, yani hakikatin eksik nüshaları olan simülasyonlar kalmış olacaktır.

Baudrillard bahse konu alegorik hikâyeden hareket ederek şu değerlendirmeyi yapar:

Bu güncelliğini yitirmiş masal, ikinci dereceden simülakrların gizli çekiciliğine sahiptir. Günümüzdeki soyutlama biçimlerinin haritacılık, suret çıkarma, aynadan yansıma ya da kavramla bir ilişkisi kalmamıştır. Simülasyon kavramının harita üzerindeki bir toprak parçası, bir töz ya da referans sistemiyle hiçbir ilişkisi yoktur. Bir köken ya da bir gerçeklikten yoksun gerçeğin, modeller aracılığıyla türetilmesine hipergerçek yani simülasyon denilmektedir.

Aslında Baudrillard’ın “günümüzdeki soyutlama biçimi” dediği, günümüzdeki “şeyleştirme” biçimidir.

Statik putların yerini dinamik, sürekli güncellenebilen sanal imajlar almıştır.

Semboller, artık işaret ettikleri hakikatlerin içini boşaltmaktan öte bir fonksiyon icra eder hale gelmişlerdir: Onların artık mevcut olmadığı gerçeğini saklamak!

Yaşadığımız “post truth” çağında “hakikatler”, kendi yerlerine ikame edilen akışkan “imajlar” tarafından tahttan indirilirken, “aslında insan zihninin mahsulü imajlar haricinde hakikat diye bir şey yok” görüşü yaygınlık kazanmaktadır.

İnsanlık -belki bir kez daha- kendi yaptığı putlar yüzünden helâk olmaya doğru sürüklenmektedir.

YORUMLAR (9)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
9 Yorum