Baraj sınıfı olmalı
Avrupa ve dünyadaki pek çok ülkenin nüfusundan daha büyük bir öğrenci nüfusuna sahibiz ve bu devasa kitleyi çağın ihtiyaçlarına göre hazırlayabilmek ve yönlendirebilmek çok da kolay değil. Karşımızda o kadar çok etmen ve değişken var ki atılacak her adım beraberinde birçok olumlu-olumsuz yan etki getiriyor. Çocuklarımız her şeyimiz diyoruz ama maalesef herkesin kabul edebileceği ortak bir eğitim politikamız yok.
Kontenjanlar sınırlı, talep fazla olunca da merkezi sınavlar kaçınılmaz oluyor. Eğitim dünyanın her yerinde tartışma konusu ve bu tartışmaların da sonunun geleceği yok.
ABD lise eğitimini bir türlü düzeltemediği için, işi lisans ve lisansüstü aşamaya çoktan bırakmış durumda. Ve bizdeki gidişat da hızla oraya doğru gidiyor ancak bizde sorun üniversitelerin de uzatmalı lise konumunda olması.
MEB’in öğretmen ihtiyacı 100 bin ama aday adayı sayısı 500 bini geçmek üzere. Bu sayı arttıkça da atamaya yeni kriterler gelmesi, yüksek lisans ve doktoralı adaylara öncelik verilmesi kaçınılmaz olacak.
Ve bu durum pek çok farklı alan için de geçerli.
Peki, Türkiye bu yükü kaldırabilir mi?
Batıda bu yönde bir gidiş çok uzun süredir var. Var ama orada oturmuş bir alt yapı ve birikmiş büyük bir beşeri ve maddi sermaye var. Bu nedenle bu öteleme işini yapabiliyorlar. Bizimse böyle bir şansımız yok!
***
İdeolojik körlükle imam hatipleri baltalayacağız diye Cumhuriyet’in bin bir emekle kurduğu Anadolu, Fen ve Öğretmen Liseleri gibi her biri geçmişte eğitimde birer kalite olan –elbette onların da eksikleri vardı- okullarımızı çökerttik, meslek liselerini değersizleştirdik.
AK Parti hem imam hatiplere yapılan haksızlıkları giderelim hem de sistemi yeniden inşa edelim derken 28 Şubatçıların hatalarına yeni hatalar ekledi.
Birçok sistem denemesinden sonra getirilen TEOG –iyi yanlarına rağmen- liseler arasında büyük bir uçurum yarattı.
Teşbihte hata olmaz, öğrenciler elekten geçirilir gibi okullara dağıtıldı. Hal böyle olunca da bu okullardaki başarı oranlarını bu elekler belirledi. Geçmişte hemen her okul tıp gibi yüksek puanlı bölümler ile seçkin okullara bir iki öğrenci gönderebilirken bu iş artık mucizelere kaldı.
TEOG’u kaldırılıp eski sisteme yeniden döndük ama olan Anadolu liselerine oldu, seviye kalmadı.
***
Ülkemizin en büyük sorunu mesleksizlik ve biz hala bu konuda köklü adımlar atamıyoruz. Bugün bir iki istisna bölüm hariç meslek liseleri zorunluluk harici tercih edilmiyor. Dahası tüm toplum bir histeri krizi halinde çocuklarının -kapasite ve yeterliliklerinden bağımsız olarak- üniversite okumasını ve seçkin (?) bir meslek sahibi olmasını istiyor.
***
Sadede gelirsek, gençlerimizi mesleksizlik kıskacından kurtaracak ve elini kolunu sallayarak 12’nci sınıfa oradan da üniversite önlerine yığılmasını önleyecek bir sisteme ihtiyacımız var.
Madem sınıf tekrarını büyük yük olarak görüyoruz; sınıf tekrarı olmasın ama öyle bir sistem kuralım ki, iki tane temel matematik sorusu çözemeyen çocuklara akademik eğitim verme dayatmasından da kurtulalım.
Artı çıktısız bir eğitimin maliyetinin daha ağır olduğunu kabul edip akademik eğitim için bir baraj belirleyelim.
Herkes akademik eğitim almak zorunda değil ki!
Öyleyse eğitim sistemini de buna göre inşa edelim.
***
Öğrenci bireysel takip sistemini geliştirelim ve 8 ya da 9’uncu sınıfı baraj sınıfı olarak belirleyelim. Bu sınıflarda ulusal düzeyde birden fazla –kimsenin itiraz edemeyeceği net kriterler koyarak- yapılacak değerlendirmeler ile öğrencilerin önceden belirlenmiş bazı temel kazanımları kazanıp kazanamadıklarını ölçelim ve bu öğrencilerin gidebilecekleri okul türlerini belirleyelim.
Dört işlemi bilmeyen, termometreyi okuyamayan, temel Türkçe becerilerini kazanamamış, okuduğunu anlayamayan, derdini anlatamayan, Ankara’nın başkent olduğunu kavrayamamış öğrencileri aile-çocuk öyle istiyor diye akademik eğitime tabi tutmayalım.
Bu çocukların yetenek ve becerilerine göre kısa yoldan nasıl meslek edindirebiliriz buna yoğunlaşalım. Meslek okullarını meslek ve ticaret odalarına, fabrikalara devredelim ki hem daha verimli olsun hem de milli servetimiz olan yüzbinlerce gencimiz heba olup gitmesin.
Bunu yapamazsak içine düştüğümüz orta gelir tuzağından da kurtulma şansımız olmayacak…