Bir bekçi kadar olamayan öğretmenler!..
Okulların çoğu yerde kapalı olmasını eleştirenlerdenim. Ancak, okulların bu denli hızlı ve kontrolsüz bir şekilde açılmasının da doğru olmadığı ortada. İlkokulları düşük yoğunlukla açmak, nüfus yoğunluğunun az olduğu yerlerde 8 ve 12. Sınıfları açmak -hatta diğer sınıfları da- açmakta fayda var, fakat kalabalık şehirlerdeki liselere geldi mi iş değişir.
Neden diye soracaklara kısaca açıklayalım. Ülkemizde özellikle büyük şehirlerde okuyan öğrencilerin ezici çoğunluğu okullarına ya toplu taşıma ile ya da servis araçları ile gidiyor. MEB’in adrese dayalı yerleştirme açıklamaları uygulamada maalesef bir anlam ifade etmiyor. Bir de gençlerin sosyal mesafe konusundaki vurdumduymazlıkları eklenince alın size en büyük sorun. Hastalık bu nedenle çok daha kolay bir şekilde öğrenciler tarafından evlerine taşınabilir.
Sayın Ziya Selçuk daha önceki açma sürecinde “Beklentimizin çok üstünde öğrenci okula geldi” demişti. Şimdi de beklentilerin çok çok üzerinde öğrencinin geleceği kesin çünkü süreci iyi yönetemedik. İnsanlarımız ve en çok da gençler yasaklar nedeniyle boğulmuş durumda.
Süreci iyi yönetemeyince milyonlarca öğrenci de doğal olarak evlerinde iyice bunaldı ve okulu bu bunalımdan bir çıkış yolu olarak görüyor. Maalesef hastalık tamamen ikinci planda kaldı. Aynı şekilde asıl büyük risk altında olan büyükler de bu gidişe razılar. Çünkü, evde ailelerin bu süreci nasıl yöneteceklerine dair bir bilgisi yoktu ve doğal olarak da ilk kez çocukları ile bu denli yoğun bir birliktelik yaşadılar.
Bir arkadaşımın liseye giden çocuğu okulların açılması ile ilgili habere aynen şu tepkiyi verdi “eğer bu kez de açılmazsa kendimi balkondan aşağı atarım!” Bu korkunç bir ruh hali.
***
Geleneksel okul çöküyor diyoruz ama okulun çok da bilmediğimiz önemli bir işlevinin de olduğu ortaya çıktı. Milyonları bulan öğrenci potansiyelimiz ile dünyanın sayılı ülkelerindeniz. İlk-orta-lise ve üniversite kademelerin her birinde onlarca ülkeye yetecek kadar nüfusumuz var.
Geleneksel eğitim kurumlarını günümüze taşıyamadığımız ve sadece lafta “Meslek Lisesi Memleket Meselesi” dediğimiz için çocuklarımızı sokakların karanlık yönlerinden koruyabilecek tek mekan olarak okullar kalıyor. Pek çok sıkıntısı olsa da okullar sokaklara göre oldukça güvenli yerler. En azından ne anne-babanın ne de devletin aklı milyonlarca gencin ne yaptığında kalmıyor. Zaten onların kahrını çeken bekçileri pardon öğretmenleri var.
Eğitim dendi mi öğretmenlere yüklenmenin ve onları aşağılamak moda… Halbuki öğretmenler -her türlü zorbalık ve saygısızlığa rağmen- özellikle liselerde çok büyük işler başarıyorlar, hem de bir sokak bekçisi kadar bile yetkileri yokken.
İlkokul öğretmenleri bir nebze gerçek manada öğretmenlik yapılabilirken lise öğretmenleri veli-öğrenci-okul idaresi-MEB dörtlüsünün elinde “getirin Abbas’ı” misali şamar oğlanına dönüş durumda. Pek çok lisede -normal zamanlarda- pek çok öğretmenin okula giderken ayaklarının geri geri gittiğini çok iyi biliyorum. Pek çoğu okul kapısından girerken “bugün inşallah bir şey olmaz!” diyerek dua ile giriyor.
Ama ne ilginçtir ki bu acı durum hiçbir zaman MEB’in gündemine giremiyor. Zaten öğretmene saldırı haberleri rutin sayıldığı için ÖLMEDİKÇE bir haber değeri de taşımıyor.
Pandemi sürecinin aile içi şiddeti arttırıp arttırmadığının da araştırılması gerek ama ülkemizde üniversite sayısı fazla olduğu ve sanırım çok daha önemli işleri olduğu için bu tür konulara sıra gel(e)miyor.
***
Bizler sürekli Amerika’yı keşfetme meraklısı olduğumuz için işin özünde neler olması gerektiğini çok da dikkate almıyoruz.
Hala bazı şeyleri düzeltme şansımız var ama nedense basit ilkeleri harekete geçirmekte anlamsız bir direnç halindeyiz. Trafik kurallarına uymamayı adet edindiğimiz gibi koyduğumuz kurallara da uymuyoruz. Halka kalabalıktan uzak durun derken devlet erkanı kalabalıklar halinde dolaşıyor.
Geçenlerde bir kaymakam sosyal mesafeyi bozdunuz diye ceza yağdırdığı eczaneye yanında birçok görevli ile girmeyi normal buluyor. Aslında orada kendisine de kapalı alana o kadar kalabalıkla girdiği için ceza yazması daha hakkaniyetli olmaz mıydı?
Ama dedik ya burası Türkiye. Motosiklete binmiş karı-kocayı sosyal mesafe diye ayıran polislerimiz var. Sahi o polislerimizin kaçı evlerinde eşleri ve çocuklarından uzak durup maske takıyor ki?