Futbolculara aşı helâl mi?

Tüm dünya gibi Türkiye’de Kovit belası ile uğraşıyor. Son günlerde artan vaka sayılarına rağmen hala bir kesimin yaşananları komplo olarak değerlendirmesi ise çok enteresan ve kendi başlarına ya da bir yakınlarının başına gelmedikçe de durumun ciddiyetini anlamak istemeyecekler.  

Burada doğru anlatılamayan mesele sanırım bu salgının seyrinin diğer salgınlardan farkı. Verilere göre her yıl gripten ölenlerin sayısal oranı ile Kovitten ölenlerin sayısal oranı arasında çok büyük fark yok gibi görülmekte. Bu sayısal veriler doğru olsa bile gözden kaçan asıl nokta iki hastalığın seyri arasındaki fark. Kovit salgının maalesef şu aşamada bilinen net bir tedavisi yok ve çoğu kez deneme yanılma yolu ile hastalar tedavi edilmeye çalışılıyor. Bir hastayı kurtaran tedavi bir başka hastanın daha da ağırlaşması hatta kaybedilmesine yol açabiliyor. Zaten temel sorun da burada, pek çok hastanın yoğun bakım servislerinde tedavi ihtiyacı duyması. Yine bazı araştırmalar iyileşen hastaların bir kısmının hastalıktan kurtulsa bile hastalığın tetiklediği başka bir rahatsızlıktan dolayı kısa bir süre sonra vefat ettiğini gösteriyor.  

Sürecin başarılı mı başarısız mı götürüldüğü sık tartışılıyor ancak önlem noktasında elimizde aşı dışında bir seçenek olmadığı gerçeği var. Aşılar %100 koruyucu olmasa bile en azından kritik eşiğe yaklaşılmasını önleyecek gibi görünüyor. Ancak bu noktada aşı takvimine ciddi bir eleştirim var.  

***

En son Futbol Federasyonu Başkanının açıklamaları tam bir fecaat arzetmekte. Amatörleri ve belki alt liglerdeki futbolcuları istisna tutarsak milyonlarca lira ve euro para kazanan ve salgın sürecinde de aldıkları maaşlardan çok azı hariç taviz bile vermeyen futbolcular için aşılanma önceliği istenmesinin çok da ahlaki olmadığını düşünüyorum.  

Çok büyük paralar kazanan topçuların aşılanmasının maliyetinin halka yıkılmak istenmesi gerçekten çok büyük bir ayıp. Futbolcuların ve onlara bu kadar büyük paralar veren kulüplerin yapması gereken devletten aşı dilenmek değil futbolcu başına belki 5-10 bin aşı siparişi verip ya da bedelini ödeyip fazlasının halka vurulmasını sağlamak olmalıydı.  

Disko kapatıp, doğum günü kutlayan futbolcu -isterse çok sevdiğim takımın en önemli futbolcusu olsun- herhangi bir market, dükkân ya da işletmede belki de onun bir dakikada kazandığı paraya çalışarak evine ekmek götürmeye çalışan herhangi bir ücretliden daha fazla değerli değildir.  

***

Salgının engellenememesinin en büyük sebebi ekonominin çarklarının dönebilmesi için bu insanların hayatlarını çok düşük ücretler karşılığında riske atarak işe gitme mecburiyetinde olmalarıdır. Ve bu insanlar işlerine gitmek için servis ve toplu taşıma kullanmak zorunda. Hal böyle iken biraz vicdan sahibi olmak gerek.  

Bu nedenle hastalığı eve taşıma ve çevresine bulaştırma riski en yüksek olan grup da bu gruptur. Kafelerde ve benzeri yerlerde bu hastalığı kapanlar biraz da kendi ihmalkarlıklarının bedelini çekmekteler ancak bu tür mekanlarda çalışan emekçilerin suçu ne?  

Aşılamaya belki de çalışan bu nüfustan başlamamız gerekiyordu. Böylece sürekli hareket halinde olan ve hastalığı evlerine taşıma riski yüksek olan bu kitlenin aşılanması salgını durdurmanın en akıllı yolu olabilirdi.  

65 yaş üstünü eve hapsettik ama çalışan iş yerinden, öğrenci-öğretmen okuldan evine bu hastalığı taşımakta ve büyüklerini riske atmaktadır. Bulaşıcı hastalığın eve taşınmasını engelleyecek ya da en azından en aza indirecek bir yol haritası çizilmesi gerekiyordu. Salgında geldiğimiz ve bunca zamandır aldığımız önlemleri heba etmemizin sebebini bu beceriksizliğimizde görmeliyiz. Bir evde bir kişinin mikrobu alması demek muhtemelen evdeki herkesin de hastalığı taşıması anlamına geliyor.  

Okulları büyük şehirlerde paldır küldür açtık. Öğretmenlerin aşılanmasına ise daha yeni başlayabildik. Halbuki öğrenciler bu aşamada en çok öğretmenler ve aile büyükleri için tehdit durumunda.  

Aşılama takvimini yüksek riskli gruplar, çalışan nüfus ve öğrencilere doğru olacak şekilde sıralayabilseydik belki de hastalığın seyri bu denli vahimleşmeyecekti.  

Yaşadığım şehirde yoğun bakım servisleri 15 günde dolmuşsa bir yerlerde çok büyük bir hata yaptığımızın resmidir.  

Mübarek Ramazan ayına girdiğimiz bu süreçte ciddi bir kapanmaya gitmek sanırım ehven-i şer. Bu süreçte de ekonominin çarkları dönsün diye çalışmak zorunda olan insanların futbolculardan önce aşılanması sanırım devletin vatandaşlarına karşı bir borcu olmalı.

YORUMLAR (10)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
10 Yorum