Güç nerede? İnci’den Atak’a
Büyüklerimiz anlatırdı, Kıbrıs Barış Harekâtı sırasında ülkemize uygulanan boykot nedeniyle savaş uçaklarımız kalkamamış çünkü uçaklar için yeterince yedek lastiğimiz yokmuş. Hatırlayın geçen sefer yine Suriye’ye yaptığımız bir askeri harekât sırasında da tank mermisi problemi vardı. Almanya vermediği için Uzak Doğu’dan çok daha pahalıya aldık.
Yerli Sanayimizi özellikle stratejik alanlarda devlet eli ile desteklemek kaçınılmaz bir zorunluluk olmalı. Geçen haftalarda yazdım, yine yazayım; bu ülke S-400 için milyarlarca dolar ödeyebiliyorsa Volvo’ya da 1.8 milyar Euro verebilirdi. Volvo motorlarından birini modifiye edip Atak’a bile takabilirdik.
Daha vahimi nedir biliyor musunuz, gazetelere yansıdığı ve AB’de tartışma konusu olduğu üzere devletimizin Volkswogen’e yatırım için 600 Milyon Euro teşvik ve 40 Bin araç alım garantisi vermesi. Buradaki eleştirim böyle bir yatırıma neden teşvik ve garanti verildiği değil, daha büyük bir fırsatın kaçırılmış olmasına.
Şu an Batı hemen her alanda bize ket vurma yarışında. Barış Pınarı Harekatı’nın propaganda kısmında başarısız gözüküyoruz, kimseye derdimizi anlatabilmiş değiliz. Bırakın dışarıyı içeride bile birçok kafa karışık, neden? Çünkü doğru iletişim kuramıyor ve yeterince güçlü değiliz.
Eskiden itiraz ettiğimiz ama hala kışlalarımızda yazan bir yazı var: “Güçlü ordu, güçlü Türkiye”. Bu anlayışı bir türlü “Güçlü Türkiye, güçlü ordu”ya çeviremedik.
Ekonomisi güçlü olmayan bir ülkenin ordusu ne kadar güçlü olursa olsun bir yerde tükenecektir. Tarih bunun şahitlikleri ile dolu. Devasa Sovyet Ordusu Sovyet ekonomisinin çökertti. Doğru düzgün bir tane marka üretemediler; Zenit ve Kalaşnikof dışında…
Bugün de Rusya devasa enerji kaynaklarının neredeyse tamamını silah için harcıyor ve ABD de herkese yaptığı gibi ekonomi silahı ile sık sık Rusya’yı vuruyor. Çünkü petrol ve doğalgazdaki her aşağı doğru dalgalanma Rus ekonomisini sallıyor.
Bizde ise durum daha karışık, bizim bu şekilde sırtımızı dayayabileceğimiz bir kaynağımız yok. Ne alıyorsak bu ülkenin vatandaşlarının dişinden tırnağından arttırdıkları ile alıyoruz. Yap-işlet-devretleri bile kamu bankaları ile finanse ederek yine bu halka ihale ettik.
Bakın firmalarımız batıyor, hem de isim yapmış firmalarımız.
Bugün en büyük problemimiz marka değeri oluşturamamakken, elimizdekileri de kaybediyoruz. Türkiye’nin en ünlü ve itibarlı ayakkabı markalarından İnci iflas etti; diğerleri Hotiç, Beta, Eser, Yeşil Kundura gibi ünlü markalarımızın konkordato davaları sürüyor. Herhalde bütün suç şirket yönetimlerinde değil. Bu isimlerin yerini alan başka şirketler olduğunu bilseydik serbest piyasa der geçerdik ama durum öyle değil.
Devlet obezleşmiş inşaat sektörünü kurtarmaya çalışırken diğer sektörlerin suçu ne? O sektörlerde çalışan, evine ekmek götüren insanlar yok mu?
Bakın Almanya’dan bir örnek vereyim, hem de işletme sahibi bir Türk. Almanya’da yüze yakın işçi çalıştıran yerel bir firma, geçmiş krizlerin birinde ciddi şekilde sarsılır. Ayakta kalabilmek için işçi çıkarma ve küçülme kararı alınır. İlk etapta 5-10 işçi çıkarılır, birkaç gün sonra belediye yetkilileri ziyaret eder ve neden işçi çıkardıklarını sorar. Durumu anlatırlar, birkaç gün sonra maliyeden ve belediyeden bir ekip gelerek şirket hesapları incelenir. Denetlemeden birkaç hafta sonra şirket sahibi davet edilir. Yerel yönetim şirketin önüne bir plan koyar. Buna göre kriz aşılana kadar işçilerin sigorta ve tazminatları belediyece ödenecek ve şirkette bazı vergi kalemlerinden iki-üç yıllık bir süre için muaf olacaktır. Karşılığında da tek istekleri işçi çıkarılmaması ve küçülmeye gitmekten vazgeçilmesi. Bu sayede onlarca işçi işlerine devam ederken bir firmada anlık kriz nedeniyle batmaktan kurtulur.
Tabii ki ben burada önüne gelen her şirketi devlet kurtarsın demiyorum ama yerli üreticimizi, özellikle katma değer üreten sektörleri ayakta tutmak devletin bir görev olmalı. Bir liberal olarak serbest piyasa taraftarıyım ancak özellikle stratejik alanlardaki faaliyetlerin devlet tarafından desteklenmesi gerektiğinin de farkındayım. Eti belki her yerden bulabilirsiniz ama bazı ürünler var ki bulamayabilirsiniz.
Bugün bize yüklenen pek çok ülke bizim bu açığımızı bildikleri için bu kadar rahat yüklenebiliyorlar. İnsani dramdan bahsedenlerin Rusya’ya ya da ABD’ye ağızlarını bile açamadıklarını hep birlikte görüyoruz. Baksanıza Çin’e, Uygur Türkleri için biz bile sesimizi yeterince yükseltemiyoruz.