Kelimesiz konuşmak ve düşünmek

Yavuz Bülent Bakiler bir sohbetinde; kendisini okumaya teşvik eden ve iyi bir hatip olabilmek için arayış içine girmesini sağlayan etkenlerden bahsederken, Namık Kemal’in “Dünyanın her yerinde olduğu gibi bizde de insanlar kelimelerle düşünür, kelimelerle konuşurlar” tespitinden ziyadesiyle etkilendiğini söylüyor. Yine bu konuşmasında ailedeki kültürel ortamın önemine de değinerek, kadının baba evinden yanında kitap olarak sadece -o da okuyup/anlayamadığı için evin en üst köşesine astığı- Kuran’ı Kerim ile koca evine geldiği ve çocukların da sadece ders kitapları ile büyümeye zorlandığı bir ortamda yetişen nesillerin irticalen bir topluluğa karşı 5 dakika bile dolu dolu konuşabilecek bir beceriye sahip ol(a)madan büyüdüklerini belirtirken kendisini de bu dairenin dışında tutmadan anlatıyor. 

Y. B. Bakiler’i dinlerken aklıma İskandinav ülkelerinde geçmiş yıllarda yapılan bir çalışma geldi. Bu çalışmaya göre bir grup çocuk daha bebekliklerinden itibaren gözetim altına alınarak, bu çocukların gelişimleri yıllarca takip edilmiş ve gün içinde kaç kelimeye maruz kaldıkları tespit edilmiş. Ve yıllarca süren bu çalışmanın ardından çeşitli nedenlerle çocukları ile daha az vakit geçirmek zorunda kalan ailelerdeki çocuklar ile daha sevecen ve paylaşımcı, çocuğun muhatap alındığı, farklı konularda sohbetlerin içine alındığı ailelerdeki hemcinsleri arasında kariyer bakımından çok büyük bir makasın oluştuğu tespit edilmiş. İlk grupta da yüksek başarı gösterenler çıksa da bunların genel kaideyi bozacak düzeyde değil. 

Üniversite yıllarımızda bir sohbet sırasında entelektüel olmanın gerekleri üzerine konuşurken, Ahmet Nezihi Turan hocamız entelektüel olabilmek için entelektüel bir ortamda bulunmanın önemini vurgularken Murat Belge örneğini vermiş ve “Babası Burhan Belge Türkiye’nin önemli doktorlarından biri, dayısı Yakup Kadri Karaosmanoğlu gibi büyük bir edebiyatçı” ve evlerindeki rutin sohbetlere zamanın en önemli siyasi ve kültür adamlarının misafir olarak bulunduğu bir ortamda büyümesinden bahisle Murat Belge’nin (olumlu anlamda) Murat Belge olmaktan başka bir çaresinin olmadığını belirtmiş ve yaşanılan iklimin kişisel gelişimdeki önemine vurgu yapmıştı. 

O günlerde bu bakış açısı bana çok seçkinci gelse de zamanla A. N. Turan Hocamızın aslında ne demek istediğini anladım. 

Y. B. Bakiler’in dediği gibi konuşabilmek, kendini ifade edebilmek, duygularını anlatabilmek, derinlikli analizler yapabilmek, dünyayı anlayıp yorumlayabilmek yani bir nevi entelektüel bir kişilik inşası için çok ciddi bir kelime hazinesine sahip olmak gerekiyor ve bunun doğru kullanılabilmesi için de çok küçük yaşlardan itibaren bir kültürel yoğuşmaya tabi tutulmak önemli. Gerek kulaktan duyduklarımız ve gerekse okuduklarımız bizim zihin dünyamızı şekillendiriyor. 

Ve maalesef bugünün ve belki dününde en büyük problemi Türkçemizin her geçen gün fakirleşmesi ve kelimelerimizin küçük ama önemli anlam zenginliklerini kaybetmesidir. Kitaplarımız giderek daha sade bir dil ve daha az kelime ile yazılırken, beraberinde anlam derinliğini de kaybediyor. Öyle bir nesil yetişmekte ki pek çok deyim ve atasözü bugün için bir anlam ifade etmiyor ve bilinmiyor. 

Dil fakirleşirken aslında duygu dünyalarımızda fakirleşiyor ve de şeditleşiyor. Ülkemizde RTÜK diye bir kurum var ve RTÜK yayın organlarına haklı haksız birçok ceza kesiyor. Üzülerek görmekteyiz ki ülkemizdeki siyasi parti liderlerinin miting konuşmaları ve Meclis Grup Konuşmalarının çoğu normal şartlarda başka birilerince yapılsa yayınlayan yayın organlarına binlerce TL para ve yayın durdurma cezası verilmesini gerektirecek kadar sığ ve büyük bir seviyesizlik taşıyor. Çocuklarımız, gençlik ve de halk bu dili normal olarak algılıyor. Algıladıklarını da sosyal medyaya egemen dilden rahatlık anlıyoruz. 

Kelimelerin derinleşmediği ve ortak bir anlam dünyasının oluşturulamadığı bir toplumda farklı kesimlerin anlaşabilmeleri ve birlikte bir gelecek inşa etmeleri maalesef çok kolay değil. Bu durum gelecek için büyük bir endişe kaynağı ve nitekim Türkiye duygusal ve bilişsel olarak büyük fay hatlarına sahip. Bu fay hatları bizi dışarıya karşı zayıflatan en büyük faktörlerin başında geliyor. 

Geçen hafta “hepimiz Webo’yuz!” diye birleşen bir toplumun olayın daha dumanı tüterken birkaç günde tekrar eski kamplarına dönebilmesini başka türlü izah etmek mümkün değil. 

“No to racism!” demek kolay ama bu cümlenin anlamını kavrayacak kadar kelime dağarcığına sahip olabilmekse çok daha önemli! 

YORUMLAR (6)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
6 Yorum