Kim idam edilecek, tecavüzcüler mi?

Sayın TBMM Başkanı Mustafa Şentop bazı suçlar için idamın geri getirilebileceğini açıklayarak iktidar ortağının çağrısına destek verdi.

Malumumuz kamuoyuna yansıyan her tecavüz ve hunharca işlenen bir cinayetin ardından idam feveranları göklere ulaşıyor ama geçmişte idam varken bu suçların ortadan kalktığı tek bir dönem ve yer yok.

ABD ve İran bugün herhalde idam cezasının en fazla uygulandığı ülkeler arasında ama ikisinde de kimse idam var diye bu tür adi suçları işlemekten geri kalmıyor. Bu tür vakaların çözümü sadece adli kararlardan geçmiyor, önce bunu anlamak lazım ama işte...

Bizim gibi işlerin Türk usulü yürütüldüğü bir yerde idam cezası tasarısının meclise geldiği andan itibaren hangi kılığa girebileceğini tahmin etmek çok zor olmasa gerek. Hepimiz biliyoruz ki kapsamı hızla genişleyecek, adi suçlardan çıkıp kutsallarımız diyerek; vatan, millet, Sakarya derken bir bakmışız bizde rahatsızlık uyandıran hemen her eylem idam cezasının muhatabı haline gelivermiş!

İşin hülasası siyaseten idamların önünü sonuna kadar açmış oluruz. Hazır AB ile aramızda gerginlik var ve ortam müsaitken bu işi “AB’ye karşı dik duruş” diyerek de geçiriveririz.

Sonrası mı? Artık kim kime güç yetirirse…

İdam cezasına neden karşı çıkılması gerektiğini yazıp çizerek zaman harcamak istemiyorum çünkü biliyorum bizde idrak edecek zihinsel sükunet yok. İdam cezasının geçmişte nasıl ve kimlere ne şekilde uygulandığını anlatmaya da gerek yok ama olsun “Biz idam isterük!” diyen taifeyi de mutlu etmek gerek.

Uzun uzun yazmaya da gerek yok!

Eğitimde fırsat kaçmasın!

Covit-19 belası ile uğraştığımız bugünler aslında bizlere eğitim konusunda çok büyük fırsatlar sunuyor. Yıllardır herkesin şikayetçi olduğu ama ne hikmetse kimsenin yap(a)madığı bir takım düzenlemeler için bulunmaz bir fırsat.

Covit-19 süreci eğitim adı altında çocuklarımıza işkence ettiğimizi gün gibi ortaya çıkardı. Düşünsenize ilkokula giden bir çocuk bile 2., 3. sınıftan itibaren 8-9 farklı dersle uğraşmak zorunda. Bu sayı üst kademelere çıktıkça da artıyor. Daha kötüsü haftalık ders yükünün neredeyse %90’ı sınıf içinde kapalı kalınıyor ve çocuklara enerjilerini atabilecekleri zaman bırakmıyoruz.

Hemen her yıl tekrarlanan derslere rağmen sınavlardaki net ortalamalarımızda belli. Ama sorsak sınıf geçmek için başarı skalamız %50’den başlıyor ama Türkiye’nin net ortalamaları tam bir facia.

Öğrencilerimize kazanımların yarısını kazandırabiliyor olsa idik Türkiye’deki sınavlarda başarı ortalamalarımızın 120 soruluk bir sınavda 60 civarı olması gerekirdi! Ya da sınavları çok zor yapıyoruz!?

Yıllardır beden eğitimi, resim, müzik vb. kişisel gelişim açısından çok önemli olan dersler maalesef yok hükmünde değer görüyor. Sınıf seviyeleri arttıkça da bu dersler veli-öğrenci-okul üçgeninde tamamen göstermelik bir hal alıyor. Bunların yanında bir de güya zorunlu olmayan ama zorunlu seçmeli dersler var. Temel derslerin yanında çocuklar bir de bunlarla boğuşuyor. Boğuşuyor derken okulların çoğunda boş boş oturuyorlar anlamında söylüyorum. Pek çok okulda seçmeli dersler –özellikle liselerde- sınava hazırlık için çalışma saati olarak kullanılıyor.

Sayın Ziya Selçuk daha önce defalarca ders sayısı ve yükünün azaltılması ile ilgili ifadelerde bulundu; işte tam zamanı! Fırsat bu fırsat bazı dersleri kaldıralım, bazılarını birleştirelim. Bazılarını ilgili derslerin alt ünitelerine yerleştirelim. Bedensel ve zihinsel gelişim için gerekli zamanı ve mekânı da yaratabilmek için çalışalım. Seçmeli dersleri de çocukların ileride iş hayatlarında kalifiye olmalarını sağlayacak sertifika programlarına yönlendirelim.

Yıllardır bu ülkenin en önemli sorunlarından birisi de çocuklarımıza dil öğret(e) memek! Buna da bu süreçte bir çare bulalım. Dil öğrenecek çocuklarımızı en az bir belki de iki yıl birçok dersle boğuşmak yerine temel bir iki ders ve dil dersleri ile baş başa bırakalım ki enerjilerini dil öğrenmeye en uygun oldukları yaşlarda bu iş için harcasınlar.

İşin tuhafı Türkçe de öğretemiyoruz. Ona da bir çözüm bulunabilir herhalde. Nerede yanlış yaptığımız aslında ortada ama işi uzmanlarına bırakalım.

Sınıf geçme işini de halledersek herhalde tadından yenmez. Öyle elini kolunu sallaya sallaya 12. Sınıfa oradan da üniversiteye gitme devri son bulmalı.

Yakın bir gelecekte tüm dünyada okulların büyük bir dönüşüme gireceği muhakkak, bizim de kendimizi bu dönüşüme hazırlamamız lazım.

Hadi biraz fehmedip, ceht edelim…

YORUMLAR (8)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
8 Yorum