Şırnak, Uzungeçit’te okullar niye kapalı!
Türkiye’de eğitim konusunda yazmak suya yazı yazmak gibi bir şey. Hepimizi ilgilendiren ama hiçbirimizin de çözümünü gerçekte umursamadığı bir konu. Bu nedenle her koyun kendi bacağından asılıyor.
Pandemi süreci, eğitimin bütün paydaşlarına unutulan birçok şeyi öğretti. Mesela okulların birinci derecede gençlerin sosyalleşmeleri için en güvenilir mekanlar olduğu ortaya çıktı. Okulların gerçek hayattan kopukluğundan sıklıkla şikayet etmeme rağmen ülkemizde maalesef okulun yerini alacak başka bir mekan yok. Spor kulüpleri bunun için önemli mekanlar olabilirdi ama onlara ulaşmak ülke şartlarında çok zor. Devasa statlar yapmayı biliyoruz ama çocukların ve gençlerin yeteneklerini ortaya çıkarabilecekleri alanlar açamamak da bizim beceriksizliğimiz.
Zaten okulları sadece derslikten ibaret düşündüğümüz için spor salonu, sahaları, tiyatro, kütüphane ve de kantin benzeri alanları da birlikte düşünmek aklımıza en son gelen şey.
***
MEB’in yeni bir reform hazırlığı içinde olduğu ile ilgili fısıltılar dolaşıyor ama henüz kamuoyu ile yapılmış bir paylaşım yok. Daha önce Sayın Ziya Selçuk, 2020-21 yılı itibariyle 9. Sınıflar itibariyle aşama aşama geçilecek yeni bir sistem açıklamıştı. Ancak, bunun pandemi yüzünden mi yoksa başka bir gerekçe ile mi unutulduğu(!) ile ilgili kimse kamuoyunu aydınlanma zahmetinde bulunmadı. Bildiğim kadarı ile de bu konuyu dillendiren -daha önce yazdığım birkaç yazı hariç- hiçbir eğitim yazarı da olmadı.
Buna da çok şaşırdığımı söyleyemem çünkü bizde fikri takip denilen şey zaten yok denecek kadar az. Biraz ısrarcı olduğunuzda da hain, işbirlikçi, ocu, bucu olmanız kaçınılmaz. Neyse, biz fazla çetrefilli konulara girmeyelim.
Okullara geri dönecek olursak; bir kere verdiğimiz eğitim kalitesi ile liselerde günde 8 saat dersin tam bir saçmalık olduğu uzaktan eğitim sürecinde görüldü. Okullarda öğretmenler için zor olacak ama 40 dakika yerine 30 dakika ders, 10 dakika yerine 15-20 dakikalık tenefüslerin olması gerektiği ortaya çıktı. Bu kadar çok ders saatine de ihtiyaç yok. Az ama kaliteli ders saati, daha az ders yükü ve çocuklar için verimli serbest zamana ihtiyaç var.
Pandemi sürecindeki bazı verileri de doğru okumak lazım. Örneğin pek çok okulda 9 ve 12. sınıflarda yüz yüze eğitime katılım oranı beklentilerin çok üstündeydi. Bunu “Efendim öğrenciler okulda olmayı çok seviyorlar!” diye okumuşsak vay halimize.
Gözlemlerim şunu çok açık bir şekilde ortaya koydu ki uzaktan eğim okulda zaten iyi olan ve sınava hazırlanan gençler için -eğer ev ortamı müsaitse- tam anlamıyla büyük bir yükten kurtuluş olarak görüldü. Her ne kadar arkadaşlarından uzak kalmak yıpratıcı da olsa bu çocuklar okul yerine evde kalmayı tercih ettiler.
Peki okula koşa koşa gelenler kimler? 9. sınıf öğrencilerinin bir hevesle yeni okullarına gelmeleri çok da şaşırtıcı değil. Ancak, üniversite sınavı konusunda gerçekte ciddi bir beklentisi olmayan, uzaktan eğitim sürecine de elde imkanlar olsa bile katılmayan, hatta yüz yüze eğitimde de bedenen derste olup zihnen olmayan öğrencilerin neredeyse tamamının okullara koşarak gelmesinin açıklamasını başka bir yerde aramak gerekiyor. Girizgahta belirttiğim gibi ‘sosyalleşme’ye evden ve aile ortamından uzaklaşma arzusunu eklemek gerekiyor.
Öğretmenler de öğrenciler de ve belki onlardan daha fazla veliler bu süreçten fazlası ile yıpranmış durumda ve eminim ezici çoğunluğu çocuklarını bu kadar uzun süre evin içinde yanı başlarında istemeyecek hale geldiler.
***
Acele ile ilk düğmeyi yanlış ilikleyince yanlışlar art arda geldi. Okulların yeniden açılmasının konuşulduğu bu günlerde anlaşıldı ki özellikle en azından bu yıl için nüfus yoğunluğu ve hareketliliğinin az olduğu bölgelerde eğitime tamamen ara verilmesi büyük yanlıştı. Bölgeler arası nüfus sirkülasyonuna getirilecek küçük kısıtlamalarla okullar kısmen açık kalabilirdi. İlkokullar imkanlar ölçüsünde kısmen açık tutulabilirdi, çünkü ülke genelinde çocuklar zaten genelde yaşadıkları mahallerdeki okullara gidiyor.
Orta ve lise kademelerinde ise nüfus yoğunluğunun fazla olduğu ve toplu taşımanın kullanıldığı bölgelerde uzaktan eğitime öncelik verilebilirdi. Nitekim İstanbul, Ankara gibi büyük şehirlerde liselerin yarı zamanlı da olsa açılmasının salgının seyrine olumsuz bir katkısı olduğunu aklı başında herkes düşünüyor çünkü çocuklarımızın büyük kısmı toplu taşıma ve servis araçlarını kullanmak durumunda.
Şubat tatili sonrası MEB’in kırsalda ve belli bir nüfus potansiyelinin altındaki yerlerdeki okulları tedbirler eşliğinde açmasının bence hiçbir sakıncası yok. Şırnak, Uzungeçit’teki okulların kapalı olması zaten başından beri gereksizdi.