Yeni Osmanlı hayali ve gerçekler
Ak Parti’nin yükselişi ile birlikte gündemimize daha çok giren ama son darbe girişiminden sonra sebepli sebepsiz her yerde önümüze çıkan sloganist bir ruh hali var ortada. Muhafazakâr-milliyetçi-dindar çevrelerde yüksek sesle dillendirilen bir ‘Yeni Osmanlı’ hayali.
Bu ruh halini anlamakla birlikte içeriği konusunda maalesef endişelerim var.
Çünkü bu hayali kuranların bir kısmının Osmanlı’nın ne olduğu konusunda kafaları ya net değil ya da düpedüz cahil. Teorik bir tartışmaya girmek istemiyorum ama durum tespitinde fayda var.
Bu hayali kuranların çoğu Osmanlı’yı sadece bir savaş makinesi sanıyor ve Yahya Kemal’in Akıncı şiirindeki “Bin atlı akınlarda çocuklar gibi şendik; Bin atlı o gün dev gibi bir orduyu yendik!” dizelerinden öte gidemiyor.
Bunların bir medeniyet tasavvuru var mı? Bil(e)miyoruz!
Doğa ile insan ile din ile kurdukları ilişki nedir belli değil. Nasıl bir adalet anlayışları var; özgürlükten ne anlıyorlar, demokrasi için ne düşünüyorlar, nasıl bir toplum tasavvur ediyorlar? Sanat, estetik…? Hepsi muamma…
Medeniyete bir yandan “tek dişi kalmış canavar” gözüyle bakarken diğer yandan onu yol, köprü, tünel, HES ve toplu konut yapmak vs. sanıyorlar. İşin diğer kısımları yok gibi.
Yeni bir Osmanlı hayali kuruyorlar ama toplumsal kurguları Osmanlı’nın aksine Kürtler ve Aleviler de dâhil her türlü etnik-dinsel azınlık ve farklılıktan hoşlanmıyor. Osmanlı yükselirken adaleti ile nam salmıştı; bunların çoğu için adalet sadece muhalifleri ve sevmediklerini tasfiye aracı olarak görülüyor. Bir şeyin kanuna uygun görünmesi (hile-i şeriyye) hakkaniyet için yeterli sayılıyor.
Yıllarca Kemalistlerin toplumu tek tipleştirmek istemesinden şikâyet edenler bugün tersinden aynı şeyi istiyorlar…
Peki, Osmanlı öyle mi idi?
Bugün en basit okul kitaplarında bile Osmanlı’nın kuruluşu ve yükselişi anlatılırken büyüme sebepleri olarak ‘hoşgörü’den, ‘adalet, düzen ve barış getirdiği’den, kurulan “millet sistemi” içinde ‘kimsenin dinine, diline dişine karışılmadığı’ndan bahsediliyor.
Devletin resmi yazışmaları dışında herhangi bir dilin öncülenmediğini, Türkçe de dâhil hemen her türlü dilin eğitimde kullanıldığı, kişinin etnik kökeni ile ilgilenilmediği daha çok beceri ve yeteneklerine önem verildiği, ortaya çıkan sorunlara karşı pratik ve adil çözümler getirilmeye çalışıldığı, toplumsal sınıfların farklılıkları ile kabul edildiği vb. bir düzenden bahsederken bugünkü yeni Osmanlıcılar her sorunda Ermeni-Rum-Yahudi parmağı arayıp Amerikan oyunu görüyor.
Osmanlı’da hekimbaşılarının çoğunlukla Yahudi, çok övündükleri Mimar Sinan’ın devşirme, Sokullu’nun Sırp, Türk Müziğinin en iyi icracılarının Ermeni/Rum kökenli sanatçılar vb. olduğundan bile habersizler.
Osmanlı en kavgalı olduğu ve arasına duvar ördüğü Kızılbaş-Alevi topluluklarını bile düzen içinde yaşadıkları, vergilerini verip siyasete karışmadıkça görmezden gelip fiili varlıklarını tanırken bu yeni Osmanlıcılar herkese ayar verme derdinde.
Bir bakıyorsunuz Müselman bir bakıyorsunuz Türkçü görünüyorlar ama dediğim gibi anlamlı bir medeniyet tasavvurları yok.
Ve maalesef ‘Yeni Osmanlıcılık’ hayali ile alkışladıkları ve destekledikleri pek çok şeyin Türkiye için bir çöküntüden başka bir şey yaratmayacağının farkında bile değiller ve maalesef Ak Parti’de böyle bir vizyonu taşıyacak çok fazla insan yok, olanların da etkisi olduğu söylenemez.
Osmanlı en parlak günlerinde ‘Adalet’i ile nam salmışken son günlerde FETÖ ve terörle mücadele edeceğiz derken ortaya konulan yol ve yöntemin bir kısmının kabulü mümkün mü?
Barış ve adalete dayanan bir düzen arzusu toplumsal tabana yayılmıyor ve karşılık bulmuyorsa ‘Yeni Osmanlı’ düzeni ne işe yarar ki? Umarım Ak Parti kendi ‘K’sına verdiği önemi bugünlerde ‘A’sına da verir.
Kimbilir belki de halk böyle bir vizyon arayışı içindedir. Onu da bize zaman gösterecek.