Hakikat değil, algoritmaların efendisi kazanır

Tarihin bizlere öğrettiği büyük bir yazgı vardır ki insan, kendini özgür sandıkça esareti daha da derinleşir.

Kimsenin kendisini yönlendiremediğine, bireysel kararlarına, varsıllığına oldukça inanan bu çağın bireyi, aslında her gün ne okuyacağına ne düşüneceğine, neye inanacağına ve hatta neyi tüketmesi gerektiğine algoritmalar tarafından karar verilen bir dünyanın içinde kayboluyor. Öyle ki daha haberi tıklamadan, manşetinden kime hizmet ettiğini anladığımız bir medya düzeninde, sandığa giderken kararlarımızın gerçekten bize mi ait olduğunu bir anlığına da olsa düşünmek zorundayız.

Her şey başlangıçta bir tavsiye ile yola çıkıyor. Kişiselleştirilmiş haber akışları, “tam sana göre” başlığıyla önerilen içerikler, algoritmanın bizim iyiliğimiz, mutluluğumuz için seçtiği videolar... Artık algoritmalar bizi bizden, belki anamızdan babamızdan iyi tanıyor. Farkında veya değiliz, bizler seçimlerimizin seçimlerine boğulmuş vaziyetteyiz.

Oysa gerçekten ne istediğimizi hatırlamaya bile fırsat bulamadan, önümüze konulan menüden seçim yapmaya itiliyoruz. X’te bir haber trend olmuşsa, demek ki bilmemiz gerekiyor. Televizyonda bir konu sürekli tartışılıyorsa, demek ki önemli. Tüm sosyal medya aynı gündemi konuşuyorsa, demek ki gerisi önemsiz. Peki hayat gerçekten böyle mi?

Mesela erken seçim söylenceleri dolaşıyor. Çok iyi biliyoruz ki seçimler sadece sandıkta yapılmıyor artık. Zihinlerde inşa edilen algılar, oy kullanmadan çok önce şekilleniyor. Algoritmalar ve manipülasyon teknikleri, seçim süreçlerini yalnızca siyasetçilerin vaatleriyle değil, halkın neye inanması gerektiğini belirleyerek yönetiyor. Twitter (X) üzerinden kontrol edilen gündem, Facebook gruplarında yayılan bilgi baloncukları, TikTok’ta milyonlarca izlenen propaganda videoları… Seçmenin kendini bağımsız sandığı bu alanlar, aslında en büyük yönlendirme alanları... Seçim süreçlerinde hangi partinin destekleneceğine dair oluşturulan bilinçaltı mesajları, sadece bir siyasi partinin ve liderinin değil, tüm bir sistemin algoritmalar tarafından şekillendirilmesine neden oluyor. İnsanlar farkında olmadan, yalnızca kendi görüşlerini destekleyen içeriklere maruz bırakılırken, karşıt görüşleri ise algoritmaların süzgecinden geçerek ya siliniyor ya da etkisiz hale getiriliyor.

Bugün seçim kazanmak için meydanlarda bağırmaya gerek yok, çünkü artık halk meydanlarda değil. Seçmenin zihnine yerleşmek için, iletişim uzmanlarının kusursuzca yönettiği bot ordularının en güçlü olduğu platformda en yüksek etkileşimi almak yeterli. Kimse gerçek sorunları tartışmazken, seçmen bir anda gündeme oturtulan yapay konularla yönlendiriliyor. Kimi zaman bir liderin sözleri kesilip biçilerek servis ediliyor, kimi zaman bir muhalif figürün itibarı algoritmaların kurguladığı linç kültürüyle yok ediliyor…

Artık gündemi şekillendirmek, yalnızca bir haberin içeriğini belirlemekle değil, neyin konuşulup neyin unutturulacağına karar vermekle ilgili. Bu süreçlerin, trol hesaplar ve algoritmalar üzerinden yönetildiği bir düzende, gerçek bilginin ne kadar erişilebilir olduğunu sorgulamak bile güçleşiyor.

Seçim süreçlerinde algoritmaların rolü artık gizli bir unsur değil, aksine seçim stratejilerinin ayrılmaz bir parçası. Dijital ortamda var olmak, algoritmaların onayından geçmeye bağlı hale gelmiş durumda. Kimi içerikler görünmez hale gelecek, kimileri ise olduğundan çok daha büyük bir yankı uyandıracak.

Seçmen tercihi sandık başında değil, çok daha önce algoritmaların süzgecinden geçirilmiş bilgi akışı içinde şekillenmiş olacak ki ABD’de başkanlık seçimlerinden Brexit’e kadar birçok önemli politik olayda algoritmaların seçmen üzerindeki etkisi açıkça görüldü. Cambridge Analytica skandalı, milyonlarca insanın verilerinin nasıl birer siyasi mühimmat olarak kullanıldığını ve seçim sonuçlarının gerçekte sandıkta değil, kullanıcıların bilinçaltında şekillendirildiğini ortaya koydu.

PKK’nın silah bırakma sürecinde de benzer bir medya inşası gördük. Bir sürecin nasıl ‘barış’ söylemiyle paketlenip toplumun önüne sunulduğunu, hangi haberlerin öne çıkarılıp hangilerinin geriye itildiğini gözlemledik. Algoritmalar, yalnızca bilgi akışını değil, olayların anlamını da yeniden şekillendirdi hem de gözlerimizin önünde.

Peki biz ne yapabiliriz? Algoritmaların bizi yönetmesine nasıl engel olabiliriz? Öncelikle farkındalık şart. Sadece önümüze sunulan içeriklere değil, perde arkasında nelerin döndüğünü de sorgulamak zorundayız. Alternatif haber kaynaklarına bakmak, önerilen içeriklerden çıkıp farklı perspektifler keşfetmek, en azından kendi bilgi balonumuzun farkına varmak ilk adım olabilir. Çünkü gerçek özgürlük, seçenekler arasından seçim yapmak değil; seçeneklerin kim tarafından sunulduğunu sorgulamaktır.

Modern insan, sandık başına giderken kararlarını zaten çoktan vermiş olduğunu düşünür. Oysa gerçek kararlar, hangi habere maruz kaldığımızda, hangi gündemin konuşulup konuşulmadığında ve hangi fikirlerin susturulduğunda şekillenir.

Bu anlamda günün sonunda siyaset, artık sadece miting meydanlarında değil, zihinlerde kazanılıyor. Muhalefet, elindeki silahları kullanmayı öğrenemezse, sadece sürece eşlik eden bir figüran olarak kalabilir. Strateji, yalnızca “doğruları söylemek” değil, o doğruları etkili bir şekilde sunabilmekten geçiyor. Ve ne yazık ki bugün, kitleleri harekete geçiren şey hakikat değil, ona yüklenen anlam.

YORUMLAR (8)
8 Yorum
YORUM YAZ
İÇERİK VE ONAY KURALLARI: KARAR Gazetesi yorum sütunları ifade hürriyetinin kullanımı için vardır. Sayfalarımız, temel insan haklarına, hukuka, inanca ve farklı fikirlere saygı temelinde ve demokratik değerler çerçevesinde yazılan yorumlara açıktır. Yorumların içerik ve imla kalitesi gazete kadar okurların da sorumluluğundadır. Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar içeriğine bakılmaksızın onaylanmamaktadır. Özensizce belirlenmiş kullanıcı adlarıyla gönderilen veya haber ve yazının bağlamının dışında yazılan yorumlar da içeriğine bakılmaksızın onaylanmamaktadır.