Müziğin hiç sönmeyecek yıldızı: Ümmü Gülsüm

“O, eşsiz bir ses”
Maria Callas

Hakkında söylenmemiş söz, yazılmadık yazı kalmasa da dünyanın en özel kadın sesi, divaların divası, efsane oluşu hiçbir zaman bitmeyecek Ümmü Gülsüm’den bahsetmeden elbette olmaz.

Fatımah Ibrahim El-Sayed, sahne adıyla Ümmü Gülsüm, 19. yüzyılın sonlarında, Kahire’nin kuzeyindeki Nil Deltası’nda küçük bir kasabada doğdu. İmam bir baba ve köylü bir annenin çocuğu olarak fakir bir ailede büyüdü. Çocuk yaşta babasından aldığı Kur’an kıraati dersleri ve hafızlık eğitimi tüm müzikal yaşantısını etkilemiş tecrübelerdir.

Babası ve erkek kardeşiyle birlikte katıldıkları, Kur’an ve ilahi söyledikleri minik konserler sırasında keşfedildi ve kendisinin yolu da o zaman için Arap dünyasının da kozmopolit kültür sanat başkenti olan Kahire’ye düştü. 1920’lerde büyük siyasi değişimler gölgesinde ilerleyecek olan uzun soluklu kariyeri de başlamış oldu.

1930’lara gelindiğinde Ümmü Gülsüm, her ayın ilk perşembe günü Kahire Radyosu’nda şarkı söylemeye başladı. Yıllar içerisinde bu canlı resitaller Mısır toplumu ve Rabat’tan Bağdat’a Arap dünyasındaki tüm dinleyiciler için hasretle beklenen, kaçırılması mümkün olmayan etkinlikler oldu. Perşembe akşamları o kadar ikonik bir hale gelmişti ki Kaddafi’nin bir darbe planını Ümmü Gülsüm konserine denk gelmesinden dolayı bir gün ertelediği söylenir.

Hayranı olan her kişi diva hakkında prototip bir sürü bilgiye sahiptir. Fakat Ümmü Gülsüm anlatırken tüm bu en iyi olmanın, dünyanın en özel sesi olarak yaratılmanın da ötesinde olan olgulardan bahsetmek gerekli. Zira kariyerini sadece yeteneği üzerine bina etmiş bir isim değildir Ümmü Gülsüm. Bugün ölümünün üzerinden 47 sene geçmesine rağmen, halen dünyanın en çok dinlenen şarkılarının sahibi, sahne performansları milyon kez izlenmiş, üzerinde çok sayıda belgesel ve kısa film çekilmiş, sayısız taklidinin -henüz- zerresine dahi ulaşamadığı bir isimdir Ümmü Gülsüm.

Ümmü Gülsüm’ün müziği, bir sanatçının melodinin duygusunu ve güftenin gücünü dinleyiciye aktardığı tek yönlü bir iletişim değildir. Onun müziği, kendisinin de seyirci ile akışa kapıldığı, her bir mısrada, hatta bazen her bir kelimede seyircinin notalara, makamlara ve nağmelere ortak edildiği büyülü anlardır. Şarkıcı, dinleyici etkileşiminin bir an bile kesilmediği ve bir örneğini belki de Nusrat Fateh Ali Khan’ın kavval performanslarına görebileceğimiz, zaman zaman 1 saati bulabilen devingen, coşkun ve ekstatik birlikte oluş halidir. Onun performanslarında seyirci sürecin doğal bir parçası, hatta tamamlayıcısıdır. Bu yüzden iyi bir kulak, onun radyo ve stüdyo kayıtları ile canlı icraatları arasındaki hissi farkı algılayabilir.

Çalıştığı besteciler, söz yazarları, orkestrasının her bir üyesi bugün halen daha tahayyül ötesi bir araya gelişi ifade eder. Öncelikle Arap kültürünün, edebiyatının, Arap şiirinin muazzam bir ihyası söz konusudur. 10. yüzyıl Suriyeli şair Ebu Firas el-Hamadani’nin mısralarından Ömer Hayyam’ın rubailerine, Arap şiirine getirdiği yeniliklerden dolayı Emiru’ş Şuara (şairlerin emiri) olarak bilinen Ahmed Şevki’nin şiirlerinden, Şekspir çevirileri, yazdığı tiyatro oyunları ve şairliği ile bilinen, büyük edebiyatçı Ahmed Rami’nin şiirlerine tüm Arap ve Müslüman dünyasının edebi heyulasına vurgu yaptı, bu şiirleri büyük bestelerle ihya etti ve tüm dünyaya dinletti. Bugün genç yaşlı tüm hayranları şarkıları sayesinde büyük bir Arap şiiri külliyatını da haizdir.

Feyruz’un Arap kimliğini aşarak yeni evrensel müzikal formlara yelken açmasının aksine Ümmü Gülsüm’ün müziği hem form hem de içerik olarak yoğun bir şekilde Arap’tır. Zira Ümmü Gülsüm büyük bir Arap milliyetçisidir. Onun için klasik, eskimiş ve köhneleşmiş değildir, bilakis aşk, hasret, kahramanlık ve dini duyguların asırlar içinde birikip yoğunlaşmış halini bize sunan bu geleneksel tarab formu ve şiirselliktir.

Kadınların sessiz ve örtünmüş göründüğü Arap toplumlarında 50 yıl bir müzikal hayat hem de zirvede nasıl devam edebilir? Çalıştığı besteciler ve müzisyenlerin dehasına bugün dahi nasıl ulaşılamıyor? Mısır’ın siyasi çalkantıları içinde, tutucu, ataerkil bir toplumda ölene kadar zirveden düşmemeyi nasıl başardı? Maria Callas’tan Bob Dylan’a batılı dünya starlarına da ilham olan varlığı...

Sonraki yazıda.

YORUMLAR (7)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
7 Yorum