No Other Land: Akademi’nin cesur kararı mı, kontrollü muhalefet mi?

Sinema tarihinin en prestijli ödüllerinden biri olan Oscar, yıllardır yalnızca sanatı değil, aynı zamanda politik söylemleri de yansıtmasıyla bilinir. Oscar Töreni’nde Filistin yapımı “No Other Land”in ödül kazanması, bu yılın en çok tartışılan konularından biri haline geldi. Bizlere de Akademi’nin bağımsızlığı, Hollywood’un politik tavrı ve Amerikan iç siyaseti ekseninde bu zaferin anlamını sorgulamak hakkında yazmak kalıyor. Bu olay gerçekten küresel bir sinema başarısı mıydı, yoksa Oscar’ın tarih boyunca zaman zaman yaptığı gibi “kontrollü muhalefet” göstergelerinden biri mi?

No Other Land’in yönetmen kadrosu hem Filistinli hem de İsrailli isimlerden oluşuyor. Yönetmenlerden Basel Adra Filistinli, Yuval Abraham ise İsrailli. Bu birliktelik, yalnızca işgal altındaki topraklardan yükselen bir sanat eseri değil, aynı zamanda iki halkın ortak bir vicdan ve adalet talebiyle bir araya geldiği bir kardeşlik manifestosu olarak da okunmalı. Film, İsrail’in Filistin topraklarını nasıl işgal ettiğini, evleri ve hayatları nasıl yok ettiğini, Basel’in Filistinli bir yönetmen olarak, Yuval’in ise İsrailli bir gazeteci olarak gözler önüne serdiği çarpıcı anlatımıyla büyük ses getirdi. Oscar ödül töreninde yönetmenler, ödülü alırken yaptıkları konuşmada, Filistin’de yaşanan insan hakları ihlallerine dikkat çekerek dünyanın artık bu durumu görmezden gelemeyeceğini vurguladı. Yuval Abraham bir İsrailli olarak, “Bu ödülü alırken burada durmamızın sebebi, Filistin halkının yaşadığı büyük adaletsizliğin tanığı olmamızdır” diyerek salondan büyük alkış aldı. Basel Adra ise, “Evlerimiz yıkılıyor, insanlarımız öldürülüyor. Biz sadece bunun belgelenmesine yardımcı olduk. Bu bir film değil, gerçek hayat” sözleriyle sahnede büyük bir duygu seli yarattı. Oscar ödülleri, her ne kadar sinema sanatının zirvesi olarak görülse de politik etkilerden hiçbir zaman tam anlamıyla azade olmadı. Amerikan kültür endüstrisinin en büyük vitrini olan Akademi, özellikle savaş, insan hakları ve dış politika meselelerinde belirli dönemlerde eleştirel yapımlara alan açtı. Ancak bu açılımın ne kadar samimi olduğu da hep tartışma konusu oldu.

Amerika’nın iç ve dış politikasını eleştiren yapımlar Oscar tarihinde zaman zaman ödüllendirildi; bu ne ilk ne de son. “No Other Land”in ödül alması da bu geleneğin bir devamı gibi okunabilir. Ancak Oscar her zaman sistem karşısında bu kadar net durmamıştı, bu filmin Oscar alması başka bir boyut. Anlatayım. George W. Bush yönetimini sert bir şekilde eleştiren “Fahrenheit 9/11” (2004) Cannes’da Altın Palmiye kazansa da Oscar yarışında bilinçli olarak göz ardı edildi. Irak Savaşı’nın psikolojik etkilerini ele alan “The Hurt Locker” (2009), savaşın gerçeklerini anlatmasına rağmen Amerika’nın savaş politikasını kökten eleştirmekten kaçındı. Katolik Kilisesi içindeki taciz skandalını ele alan “Spotlight” (2015), sistemin çürümüşlüğüne işaret etse de bunu kurumsal bir değişim talebiyle taçlandırmadı. Ya da kapitalizm eleştirisi getiren “Parasite” (2019), küresel eşitsizliği gözler önüne sermesiyle büyük ses getirdi. Ancak, Hollywood’un bu filmi kucaklaması bir tür “radikal eleştiriyi sisteme dahil etme” stratejisi olarak da görüldü. Bununla birlikte, sistemin doğrudan eleştirildiği ve ödülle taçlandırıldığı örnekler de oldu.

Vietnam Savaşı’nı sert biçimde eleştiren “The Deer Hunter” (1978) Amerikan savaş politikasını yücelten anlatıların aksine, güçlü bir muhalif duruş sergiledi. Zira film, Vietnam Savaşı’nın bireyler üzerindeki yıkıcı etkisini anlatan sert bir savaş eleştirisiydi ve bu haliyle En İyi Film de dahil olmak üzere 5 dalda Oscar kazandı. 2012’de Oscar kazanan “Argo”, İran-Amerikan ilişkileri ekseninde propagandaya dönüşse de Amerikan istihbaratının başarısız yönlerini göstermesiyle dikkat çekti. “12 Years a Slave” (2013) ise kölelik tarihine dair acı bir gerçeği beyazperdeye taşıyarak Amerika’nın yüzleşmekten kaçtığı bir konuyu, kanlı geçmişini gündeme getirdi. “Judas and the Black Messiah” (2021) de Amerikan polisinin siyahi aktivistleri nasıl hedef aldığını ve sistematik baskıyı gözler önüne sererek Akademi’nin zaman zaman daha cesur bir tavır alabildiğini gösterdi.

Bu sene olanlar peki? Samimi bir açılım mı, siyasi bir hamle miydi?

Filistin meselesi, Amerika’nın dış politikasında her zaman önemli bir yer tuttu. ABD’nin İsrail’e verdiği kesintisiz destek düşünüldüğünde, Filistin merkezli bir belgeselin Oscar kazanması ilk bakışta şaşırtıcı görünebilir. Ancak, bu gerçekten bir paradigma değişikliği mi, yoksa “Trump Amerikası”na karşı üretilen bir refleks mi?

Trump’ın Netenyahu ile İsrail’i işgal planları yaptığı ve Cumhuriyetçi kanadın İsrail’e verdiği desteğin daha da arttığı bir dönemde, Hollywood’un Filistin yapımı bir filme ödül vermesi ciddi bir karşı duruş elbette. Akademi ve Hollywood’un, Trump’a muhalif bir çizgi izlediği biliniyor. Bu yüzden No Other Land’in başarısı, yalnızca sinematografik değil, aynı zamanda politik bir tercih.

“No Other Land”in Oscar alması, her koşulda dünya genelinde büyük yankı uyandırdı ve daha da uyandıracak. Özellikle Batı basını ve İsrail yanlısı çevreler bu karar karşısında oldukça mutsuz, bu da bir zafer olduğunu bizzat kanıtlıyor. Bazı Amerikalı politikacılar, Oscar’ın “radikal sol tarafından ele geçirildiğini” iddia ederken, İsrail’in önde gelen medya kuruluşları ödülü “Hollywood’un ahlaki çöküşü” olarak yorumluyor. Öte yandan, Filistin halkı ve insan hakları savunucuları için bu ödül, görünürlük kazanma açısından büyük bir adım olarak değerlendiriliyor ki ben de bu fikirdeyim. İmaj her şeydir.

Gazze’de yaşanan katliamların ve işgal altındaki topraklarda süregelen insan hakları ihlallerinin gölgesinde verilen bu ödül, uluslararası toplumun Filistin meselesine duyarsız kalmaması gerektiğini bir kez daha göstermesi açısından manidar.

“No Other Land”, yalnızca bir film değil, Filistin’in yaşadığı acıların bir belgesi olarak tarihe geçecek. Yönetmenlerin Oscar sahnesindeki sözleri, sinemanın bir propaganda aracı olmanın ötesine geçerek, gerçekleri tüm dünyaya haykıran bir çığlığa dönüşebileceğinin de kanıtı oldu.

Ödül, Filistin halkının sesi olmanın yanı sıra, dünya kamuoyuna da bu adaletsizliği görme ve sorgulama çağrısı. Bu anlamda Akademi bu yıl gözümde bir kere daha büyüdü. Bunu özellikle belirtmeliyim.

YORUMLAR (5)
5 Yorum
YORUM YAZ
İÇERİK VE ONAY KURALLARI: KARAR Gazetesi yorum sütunları ifade hürriyetinin kullanımı için vardır. Sayfalarımız, temel insan haklarına, hukuka, inanca ve farklı fikirlere saygı temelinde ve demokratik değerler çerçevesinde yazılan yorumlara açıktır. Yorumların içerik ve imla kalitesi gazete kadar okurların da sorumluluğundadır. Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar içeriğine bakılmaksızın onaylanmamaktadır. Özensizce belirlenmiş kullanıcı adlarıyla gönderilen veya haber ve yazının bağlamının dışında yazılan yorumlar da içeriğine bakılmaksızın onaylanmamaktadır.