Oscar Gazze’yi görmedi, Jonathan Glazer hariç

Öncelikle törenin pik alanlarına kısaca değineyim.

10 Mart Pazar günü 96. Akademi Ödülleri’nde Oppenheimer’ın en iyi film, Christopher Nolan’ı en iyi yönetmen, Cillian Murphy’yi en iyi erkek oyuncu, Robert Downey Jr’ en iyi yardımcı erkek oyuncu, yine Oppenheimer en iyi kurgu ve en iyi görüntü yönetmeni ödüllerini aldığı gecede sonuçlara elbette çok az kişi şaşırdı.

Gişede büyük bir yarış haline gelen ve dünyayı ikiye bölen “Oppenheimer Barbie mi?”, yani ekolleşmiş ismiyle “Barbenheimer” ne yapacaktı? Herkesin, hangi filmin daha iyi olduğuyla alakalı sorusuna da Oscar gecesi net bir cevap vermiş oldu.

Barbie” sekiz adaylık kazandı, ancak gecede “en iyi şarkı dalında” yalnızca bir tane heykelcik alabildi. Eilish de bu vesileyle 22 yaşında 2 tane Oscar heykelinin sahibi olarak büyük bir rekora imza attı. Ancak ödülün Eilish’e gitmesinin sebebi elbette bir günah çıkarma oyunuydu.

Beklenenin üstünde ses getiren ve hasılat rekoru kıran bir yapımın hiçbir ödüle layık görülmemesi, başroldeki Margot Robbie’nin en iyi kadın oyuncu adayları içerisinde dahi yer almaması keza yönetmen Greta Gervig’in de yönetmen listesinde yer almaması, “en azından bir tane ödül verelim o da Eilish’in olsun” dedirtmişti. Zaten gecede sahne alması, Barbie’nin temsilcisi gibi gösterilmesi bu zorunlu pişmanlığın izleriydi.

Barbie’nin şanssızlığı neredeyse tüm parametrelerin Nolan’ı gösterdiği bir yıla denk gelmesi oldu; zira Akademi kendisini uzun süredir göz ardı ediyordu. Nolan “Barbenheimer” düellosunun da kesin galibi olarak ortaya çıkınca artık heykeli, şöminesinin üzerine koyacak isim de netleşmişti.

Açıkça biliyoruz ki söz konusu festivaller ise “halkın seçimleri hiçbir zaman sistemin seçimlerini garanti etmez.” Hele söz konusu olan Oscar ödülleriyse, ödüllerin gideceği yerlere dair her zaman net göstergeler vardır. Bunun en büyük delili de geçmişte saklı.

Tüm zamanların en önemli filmlerine bakarsak gerek gişe gerek kült olmaları anlamında Spielberg’in ilk göz ağrılarından olan ikonik “Close Encounters of the Third Kind” ya da “Jaws” veyahut sonrasında “E.T” Oscar ödülü alamadı.

Dünyada “Star Wars” kadar etki alanı büyük olan hiçbir film henüz yapılmadı, fakat akademi hiçbir zaman bu filmi ve yapımcılarını ciddi bir yarışma adayı olarak görmedi. Şunu kabul edelim ki akademinin sistemi film avangardlarını her daim görmezden geldi.

Bugün Oscar almış pek çok filmin adını dahi hatırlamıyor olabiliriz fakat adaylığa dahi layık görülmemiş pek çok filmin DVD’sini atmaya dahi kıyamaz, tekrar tekrar izlemekten de geri durmayız.

Hollywood artık sektör olarak bir tükenişin gölgesinde. Film ve dizi platformlarının gölgesinde yavaş yavaş endüstriyel bir atık olmaya doğru giderken can havliyle aldığı çıkış önlemleri var. Kendisini dünyaya entegre etme gerekliliğinin bilincinde olmak gibi... Oscar adaylıklarında giderek daha fazla bağımsız ve uluslararası filmleri ön plana çıkarmasının nedenlerinden birisi de bu.

2020’de Koreli Bong Joon- Ho’nun “Parasite” ile en iyi film ve yönetmen ödülleri de olmak üzere toplam 4 ödül alması, 2021’de Çin asıllı yönetmen Chloe Zahlo’nun “Nomadland” ile en iyi film ve yönetmen ödüllerini alması, 2023’te de “Everything Everywhere All At Once” ile en iyi kadın oyuncu ödülünü Çinli Michelle Yeoh’un alması bu tercihin en önemli ipuçlarıydı.

Hasılı geçen sene ödülün yanlış açıklanması gibi kahkaha dolu hataların olduğu törenin ardından, dünyanın diğer ucunda yaşanan katliamın gölgesinde kendi halinde, vasat bir tören de gerçekleşmiş oldu.

Salon dışında gerçekleşen Filistin yanlısı protestolara ve ödül için aday gösterilen siyasi içerikli filmlerin sayısına rağmen, Oscar töreni önemli bir istisna dışında bu katliama çok da ses vermedi. Nedeni de malumdu.

Bu istisna oldukça dramatik bir Holokost filmi olan “The Zone of Interest” ile “En İyi Uluslararası Uzun Metraj Film” ödülünü alan yönetmen, Jonathan Glazer’di. İsrail’in Gazze’ye yönelik bombardımanlarına karşı tavır aldı.

Yahudi olan Glazer, kötülüğün bayağılığını, gücü eline geçirenin elinde tanımlanmış bir silah olduğunu anlatan filmine telmihle kötülüğün tarafında bu sefer bu haksızlığa maruz kalanların olmasından duyduğu acıyı Oscar konuşmasında anlattı.

Glazer, “Bütün seçimlerimizi şimdiki zamanda yansıtmak ve kendimizle yüzleşmek için yaptık. ‘O zaman ne yaptıklarına bakın’ demek yerine ‘şimdi ne yaptığımıza bakın’ diyoruz. Şu anda Yahudiliklerini ve Holokost’un pek çok masum insan için çatışmaya yol açan bir işgal tarafından ele geçirilmesini reddeden adamlar olarak buradayız. Gazze’ye yapılan saldırılar… Bu insanlık dışı saldırıların kurbanları, bu haksızlığa nasıl direneceğiz?

Glazer’in sözleri Siyonist lobi tarafından yuhalandı elbette. Yine lobinin gazetecileri ve sinema eleştirmenleri tarafından günah keçisi ilan edildi. Glazer’ın aslında söylediği şey çok daha açıktı: Yahudiliğin ve Holokost’un Gazze’de devam eden askeri saldırıyı meşrulaştırmak için kullanılmasını reddetmek. Tıpkı Norman Finkelstein “Holokost Endüstrisi” kitabında anlattığı gibi.

İsrail’in bir katliam devleti olduğu birçok Yahudi’nin ortak düşüncesi. Glazer gibi, Finkelstein gibi dünyanın dört bir yanındaki Yahudiler de kendi kimliklerinin aşırılık yanlısı İsrail hükümeti ve onun müttefikleri tarafından tamamen yok sayıldığını ve kirletildiğini düşünüyor. “Benim Adıma Değil -Not In My Name” hareketini savunanlara bir sözcü oldu Glazer Oscar töreninde.

Poor Things” aktörleri Ramy Youssef ve Mark Ruffalo, Billie Eilish, Mahershala Ali ve yönetmen Ava DuVernay gibi bazı ünlüler, “The Anatomy of a Fall” ekibi de Gazze ateşkesini desteklemek için kırmızı rozetlerle geceye katıldı. Cesaretlerini tebrik ederiz.

Fakat tek ödülü Glazer almış diyebiliriz.

YORUMLAR (4)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
4 Yorum