‘Bu hiddetler bu şiddetler’

Anayasa Mahkemesi Başkanı Sayın Zühtü Arslan’ın “insan hakları yargısı” toplantısındaki konuşmasının tam metnini AYM sitesine girerek okuyun lütfen.

Almanya ile aramızda sadece iktisadi değil, sadece eğitim farkı değil, utanç verici bir hukuk farkı olduğunu göreceksiniz!

Almanya’da insan hakları ihlallerine karşı AYM’ye başvuru hakkı 1951 yılında tanınmış, 2020 sonuna kadar 69 yılda “haksızlığa uğradım” diyerek 240 bin Alman vatandaşı bireysel başvuruda bulunmuş…

Bizde bu hak 2010 yılında “yetmez ama evet” referandumuyla tanındı, 2012 yılında uygulama başladı. Bugüne kadar 9 yıl içinde “haksızlığa uğradım” diyerek başvuran Türk vatandaşlarının sayısı 312.000 civarında!

Ortalama yıllık başvuru sayısı Almanya’da 3 bin küsur, bizde 34 bin küsur!

UTANÇ TABLOSU

Bu utanç verici tablo, bizde devletin vatandaşlarına karşı haksızlık yapmaya ne kadar yatkın olduğunu gösterir. Çünkü “bireysel başvuru”, kişiler arasındaki ihtilaflarla değil, kamu otoritesinin bireye yaptığı hak ihlalleriyle ilgilidir.

Darbeler, terör, anarşi… Elbette Türkiye’de bunlar önemli negatif faktörlerdir fakat Türkiye’deki hukuk sorunlarını bu sebebe indirgemek yanlıştır. Dahası otoriter eğilimler terör sorunlarını özgürlükleri bastırmak için fırsat gibi kullanıyor.

Darbelerin geride, terörün sınır ötesinde kaldığı 2020 yılına bakalım, Almanya’da bireysel başvuru sayısı 5.200’den ibaret, Türkiye’de ise 40.000’in üzerinde!

Uluslararası derecelendirme raporundaki sıramız da yerlerde sürünmüyor mu?

Bizde asırların içinden gelen bir sorun olarak, hukuki kurumların siyasi güç karşısındaki zayıflığı temel sorundur. “AİHM kararları bizi bağlamaz… parası neyse öderiz” gibi sözleri Merkel’in aklından geçirmesi mümkün müdür? Almanya’da AYM bir karar verdiğinde yerel mahkemesinin “yetki gaspı yaptı, uymuyorum” demesi, bunu alkışlayan Adalet Bakanlarının çıkması mümkün mü?

Fransa 2008’de AYM kararlarını dikkate alarak politikacıları HSK’dan çıkaran anayasa değişikliği yaptı!

NİYE OLMUYOR?

AYM Başkanı Prof. Zühtü Arslan, AYM kararlarının bizde yeterince “objektif etki” yaratmamasından yakınıyor haklı olarak. Yani bir birey için “hak ihlali” kararı verildiğinde, kamu otoritesi bunu benzer olaylara uygulamıyor, hak ihlalleri devam ediyor!

AYM’nin Şahin Alpay ve Mehmet Altan hakkındaki kararlarını yargı Ahmet Altan’a uygulamadı mesela…

Osman Kavala hakkındaki AİHM kararına bile bizim yargı uymadı!

Halbuki, Sayın Arslan’ın deyişiyle:

Bireysel başvurunun nihai amacı hak ihlallerine maruz kalan bireylerin tek tek mağduriyetlerini gidermek değildir. Bu mümkün de değildir. Bireysel başvurunun objektif amacı, ihlal kararında tespit edilen ilkelerin benzer durumlara uygulanması suretiyle ihlale yol açan nedenlerin ortadan kaldırılmasıdır.”

Niye olmuyor bu? “Öteki”ni, karşıtlarımızı, muhaliflerimizi insan haklarına layık görmeyen saplantılarımız yüzünden olmuyor! Halbuki üstünlüğü, Arslan’ın deyişiyle, hukuk öteki’nin ontolojik varlığını kabul etmeyi gerektirir.”

Zühtü Arslan büyük sosyolog Max Weber’den şu çok anlamlı alıntıyı yapıyor:

En muhafazakâr olanlarımız dâhil herhangi birimizin insan hakları çağının kazanımları olmadan hayatımızı devam ettireceğimize inanması apaçık bir kendi kendini aldatmadır.”

MUHAFAZAKÂR İKTİDAR

Weber yukarıdaki satırları 1922’de yayınlanan şah-eserinde yazmıştı. Yüzyıl sonra bugünkü Türkiye’yi muhafazakârlar yönetiyor. 2011 yılına kadar liberal ve evrensel değerlere atıflar yapan ama 2011 seçim zaferinden sonra kendi reformlarından adım adım dönen güçlü, kudretli bir iktidar…

Türkiye’nin hukuk karnesinin de ekonomik performansın da 2013’ten itibaren bozulmaya başlaması tesadüf değildir.

Daha fazla güç… Daha fazla güç… Bu tutku bütün iktidarları hukuk, adalet, eşitlik gibi değerlerden uzaklaştırır…

Bizim de sorumumuz hemen her devirde bu değil mi? Hukukun siyaset karşısında hemen her devirde zayıf kalması bu yüzden değil mi?

Ben de Büyük Namık Kemal’den bir alıntı yapayım; 27 Temmuz 1868 günlü Hürriyet gazetesinde hukuksuzluğun, adaletsizliğin devlete zararlarını şöyle yazmıştı:

Allah için adaletle teskin-i efkâra bakılsın, herkese hakkı verilsin. Yoksa bu şiddetler, bu hiddetler Rusya’nın ve Yunan’ın tedbirlerinden bin kat daha zararlıdır.”

YORUMLAR (146)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
146 Yorum