Ekonomik pakette kurumlar sorunu

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açıkladığı “Ekonomik Reform Paketi”ni ekonomistler anlattılar, tahlil ettiler, eleştirdiler.

Ben başka bir açıdan ele alacağım: Kurumlar…

Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminde kurumların zayıflaması ve bunun Paket’teki yansımaları…

Erdoğan’ın okuduğu metinde şöyle bir ifade var:

Yapısal politikalar tarafında kurumsal yapının güçlendirilmesi, yatırımların teşvik edilmesi, iç ticaretin kolaylaştırılması, rekabet politikaları, piyasa gözetimi ve denetimini reform kapsamımıza aldık.”

Belli ki “kurumsal yapının güçlendirilmesi” artık zorunlu bir ihtiyaç. Ancak bu konuda neler yapılacağı belirtilmiyor, sadece “reform kapsamımıza aldık” deniliyor.

Ekonomist Uğur Emek, Paket’te kurulacağı söylenen Finansal İstikrar Komitesi’nin 2011 yılında kurulduğunu, Ekonomi Koordinasyon Kurulu’nun ise ilk toplantısını 2004 yılında yaptığını söyledi.

Yeniden kurulacağını açıklamak bu kurumların yıllardır işlevsiz kaldığını göstermiyor mu?

KURUMLARIN ÖNEMİ

Kurumlar, mesela Merkez Bankası… Saygın iktisatçılarımızdan Prof. Hakan Kara, “Açıklanan pakette Merkez Bankası başkanının görevden alınmasının zorlaştırılması gibi açılımlar umut ederdik” diye tivit attı.

Çünkü, Merkez Bankası Başkanını bugünkü sistemde Erdoğan her an görevden alabilir, “sıkı para” politikasına her an son verebilir.

Merkez Bankası Başkanı’nın görevden alınması zorlaştırılırsa Merkez Bankası’nın “kurumsal gücü” artmış, “kurumsal güvenilirliği” güçlenmiş; buna karşılık siyasi iradenin, Cumhurbaşkanının bu konudaki yetkisi sınırlanmış olurdu.

Hem bu ekonomik pakette hem yargıyla ilgili paketlerde bir çok şey söyleniyor ama kurumları güçlendirecek, siyasi idareyi bu açıdan kurallara bağlayacak hiçbir şey söylenmiyor.

Merkez Bankası’nı yeniden bağımsızlaştıracak bir niyet görülmediği gibi… Yargı bağımsızlığı için zorunlu olan HSK’nın “mahkemelerin bağımsızlığı esasına göre çalışan” bir kurum haline getirilmesi yönünde de bir şey söylenmiyor.

KURUMLAR ZAYIFLAYINCA

Kurumların ve kuralların güçlendirilmesi yönünde AB sürecinde reformlar yapan iktidar, 2011 seçim zaferinden sonra yetkileri tek elde toplama yoluna girdi. 2017’de CB sistemi bunu anayasallaştırdı. Ve…

2018’de Moody’s Türkiye’nin kredi notunu düşürdü, gerekçesi ekonomideki ciddi daralma işaretleriydi ve “ülkenin kurumsal gücündeki bozulmanın öncelikli etken” olmasıydı, örnek AYM kararlarına uyulmamasıydı. (7 Mart 2018)

S&P tarafından yapılan açıklamada da “kamu kurumlarının zayıflamaya devam ettiği” kaydedilerek Türkiye’nin kredi notu düşürülmüştü. (17 Ağustos 2018)

Fitch ise, “denetim ve denge mekanizmalarının zayıfladığını” belirterek Türkiye’de büyüme oranının gerileyeceğini bildiriyordu. (4 Eylül 2018)

Hepsinde “Merkez Bankası’nın bağımsızlığının zayıfladığına” ve “dış ticaret açığına” dikkat çekiliyordu.

Bunlar dış güçlerin saldırısı mıydı?.. Böyle düşünürsek çözümü elimizde değildir; akıllarına estikçe saldırırlar!

Ama bunları objektif tahliller olarak görseydik Merkez Bankası’nın bağımsızlığını, kurumların etkinliğini güçlendirir, ihracata öncelik verir bugünkü krize de sürüklenmezdik.

DÜNDEN BUGÜNE

Toplum olarak “kurallar ve kurumlar”ın önemini yeterince kavramış değiliz. Tarihe bakarken “ulu” padişahlarımız, şef ve liderlerimiz var, bir de “hainler” var…

Bugün de partilere ve liderlere böyle bakıyoruz.

Bir yazımda, Abdülhamid’in eğitimdeki hizmetlerini anlatırken, Sadrazam Tunuslu Hayrettin Paşa’nın kurumlara kanuni statü verilmesini öneren ıslahat layihalarını Abdülhamit’in reddettiğini yazmıştım; çünkü ülkeyi “şahsen yönetmesi” gerektiğine inanıyordu.

O yazım üzerine Ahmet Davutoğlu aradı, Hayrettin Paşa ve Abdülhamid üzerine uzunca konuştuk. Davutoğlu’nun şu sözlerini buraya alıyorum:

Tunuslu Hayrettin Paşa ve Cevdet Paşa, 19. Yüzyılda bizde ve İslam dünyasında iki büyük beyin, iki büyük devlet adamı…”

Evet, Cevdet Paşa’nın da ideali “devlet-i muntazama” idi, düzenli devlet yani.

Akla geldiği gibi değil, kurallarla, kurumlarla düzenli işleyen devlet.

Bugün hukuk devleti diyoruz, kuralları ve kurumları anayasalarla düzenlenmiş devlet demek.

Tanzimat’tan bugüne elbette çok mesafe aldık ama hala ciddi eksikliklerimiz var, unutmayalım.

YORUMLAR (44)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
44 Yorum