Yüzde 50+1

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, sistemdeki yüzde 50+1 şartından şikâyet etmesi, sistemin tıkandığını gösteren somut olgulardan sadece biridir.

CB sistemi Türkiye’yi ileriye götürmek yerine, sadece hak ve özgürlük alanında değil, iktisadi alanda da geriye götürdü. Nitekim 2012 yılında kişi başı gelirimiz 12 bin dolarken, on yılda 10 bin dolara düştü. Halbuki ilk on yıldaki sistem ve siyaset devam etseydi en az 20 bin dolara ulaşırdı.

Merhum Ergun Özbudun hocamız, iktidarın 2011’den itibaren otoriterliğe yöneldiğini, CB sistemi ile “yarışmacı otoriterizm”e geçtiğini anlatır. Otoriter sistem, fakat yarışan partiler vardır. “Yarışmacılık unsurunun daha da zayıfladığı, otoriterlik unsurunun daha da güçlendiği” bir süreç olduğunu belirtir. (Anayasacılık ve Demokrasi, sf. 146)

İste ülkeyi ‘patinaj’ yaptıran, bu otoriterliktir. Yetkilerin tek elde toplanması kurumları ezdi, Türkiye’nin kurumsal performansını düşürdü.

KİM BİLİR DAHA NELER?’

Evvela yüzde 50+1 sorunu…Erdoğan bunun yanlış olduğunu ilk defa Temel Karamollaoğlu ile görüşmesinde söylemişti. (17 Kasım 2021).

Son açıklaması şöyle:

50+1 mecburiyeti partileri yanlış yollara sevk ediyor. Kimin eli, kimin cebinde belli değil. Yok altılı, yok on altılı masa... Bundan sonra kim bilir daha neler çıkar?...”

Görüyorsunuz ülkenin nasıl bir sistemle yönetildiğini.

Aynı Erdoğan dört yıl önce şöyle demişti:

Cumhurbaşkanı seçilmek için % 50 sınırının konması rastgele bir tercih değil, gayet bilinçli ve vazgeçilmez bir kriterdir. Bu tartışmayı bir daha açılmamak üzere kapatıyoruz.” (5.10.2019)

Hayır, “bilinçli bir tercih” değildi. Erdoğan 2014 seçimlerinde tek başına yüzde 52 oy almıştı, CB sisteminde sağ-sol kutuplaşmasıyla çok daha yüksek olacağını düşünmüştü. “Atı alanın Üsküdar’ı geçmesi” yeterli olur sanılmış, ülkemizin uluslararası itibara sahip anayasa ve siyaset bilimi uzmanı bilim insanlarıyla görüşmeye tenezzül edilmemişti.

BİLİMSEL VERİLER

Halbuki, İspanyol kökenli siyaset bilimci Juan Linz daha 1990’da yani otuz sene önce akademik makalesinde denetim ve denge kurumları zayıf başkanlık sistemlerinde siyasetin kişiselleşeceğini, kutuplaşmanın keskinleşeceğini anlatmış, bunu Latin Amerika başkanlıklarıyla örneklendirmişti.

Merhum Ergun Özbudun, Linz’in “Otoriter ve Totaliter Rejimler” adlı kitabını daha 1984’te dilimize çevirmiş, Türk Siyasi İlimler Derneği yayınlarından neşredilmişti.

Kitaptaki “sultancı, şefçi rejimler” ve “caudillissimo” (başkancılık) kavramları, bizdeki kamu hukuku ve demokratikleşme sorunlarına da ışık tutar niteliktedir.

Pek çok siyaset bilimcinin bu yolda eserleri vardır

ABD’de başarılı olan kuvvetler ayrılığına dayalı başkanlık sistemiyle, Latin Amerika’daki başkancılık sistemleri arasındaki farklar konusunda Prof. Şule Özsoy Boyunsuz’un “Dünyada Başkanlık Sistemleri” adlı kitabını tavsiye ederim.

CB sistemi hazırlanırken “atı alıp Üsküdar’ı geçme” yerine, Türkiye’nin geleceği için sistem arayışı mantığıyla hareket edilip siyaset bilimci ve anayasacı bilim insanlarımızla esaslı ve samimi görüşmeler yapılsaydı bugün patlak veren bir çok sorun erken teşhis edilebilirdi. Olmadı.

DENETİM VE DENGE

MHP lideri Bahçeli, Erdoğan’ın “en çok oy alan kazansın” formülünü kabul etmedi. Zaten baştan beri yüzde 50+1’in “meşruiyet şartı” olduğunu söylüyor ki, doğrudur.

Fakat CB sistemindeki sorun yüzde 50+1’den ibaret değil. Asıl sorun kuvvetler ayrılığının ‘kadük’ hale getirilmiş olmasıdır. Bütün kamu kurumlarının, bu arada HSK ve Merkez Bankası’nın Cumhurbaşkanının yetkisi altına alınmasıdır.

Siyasi otoritenin yanlış kararlarını “frenleyecek” kurum kalmadığı gibi, “denetleyecek” kurum da fiilen yoktur.

Sonuç ortada…

Ben güçlendirilmiş parlamenter sistemi savunuyorum. Kuvvetler ayrılığına dayanan, Cumhurbaşkanının yetkilerini de icraatını da “fren, denge, denetim” altında tutan bir başkanlık sistemi de olabilir.

Kuvvetler ayrılığı mı, kuvvetler birliği mi? Partisiz cumhurbaşkanı mı, partili mi? Meclis’in yürütmeyi denetlemesi mi, yürütmenin Meclis’e emir vermesi mi?.. Bunlar 1923’te çok tartışılmış, Tek Parti rejimiyle ikinci şıklar benimsenmişti… Yüz yıl sonra aynı tartışmaya dönmek hazindir.

Türkiye CB sisteminden kurtulmalıdır, ilerleyen dünyada Türkiye’yi en az on yıl geriye götürdü.

BİLAL ŞİMŞİR’E SAYGI: Diplomat ve tarihçi Bilal Şimşir bir ömre sığdırdığı sayısız eser ve tercümeleriyle Milli Mücadele, Lozan ve Cumhuriyet tarihlerine büyük katkılarda bulundu, nesillere bir ‘kütüphane’ bıraktı. Saygıyla, rahmet niyazıyla anıyorum.

YORUMLAR (148)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
148 Yorum