Çevre dostu (!) Kanal İstanbul

Cezaevindeki Ekrem İmamoğlu bir X mesajıyla ülkeyi bilgilendirdi.
Avrupa Yakası’nın en önemli su kaynaklarından biri olan Sazlıdere Barajı’nın etrafında 24 bin lüks konutun inşaatının başlatıldığını” duyurdu.

Kanal İstanbul’un öncüllerinden birisi olan bu inşaat projesi nedeniyle, İstanbul’un en önemli su kaynaklarından birisi olan Sazlıdere Barajı’nın içme suyu kapasitesi önemli derecede zarar görecekmiş.

İletişim Başkanlığı Dezenformasyonla Mücadele Merkezi (DMM) İmamoğlu’nu yalanlayarak “konutların Kanal İstanbul projesiyle ilgisinin olmadığını, ayrıca konutların lüks değil dar gelirli vatandaşlara yönelik sosyal konut hamlesi olduğunu belirtti.

Bunca yıldır tanıdığımız TOKİ bir sosyal konut projesi başlatacak da bu denli sessiz sedasız inşaata başlayacak öyle mi?

Kaç tane konut yapılacağını, inşaatın başlama ve bitiş zamanını, konutların nasıl tahsis edileceğini ve fiyatları ile ödeme koşullarını çarşaf çarşaf ilan ederdi.

Haber kanallarının kameralarından görüyoruz ki TOKİ bu inşaatı gizli gizli yapıyormuş.

Neyse, DMM’nin açıklamasını buraya bırakalım ve şu Kanal İstanbul işine daha yakından bakalım.

Nasıl mı?

Gelin bir bakalım.

NEYİN PROJESİ?

Kanal İstanbul 2011 yılında İstanbul Boğazındaki trafiği hafifletecek “çılgın proje” olarak açıklandı.

Neymiş, İstanbul Boğazındaki gemi kazaları nedeniyle İstanbul büyük risk altındaymış.

Olası bir patlamada Boğazın iki yakası yerle yeksan olacakmış.

Oysa Kıyı Emniyeti Genel Müdürlüğü verilerinden görüyoruz ki Boğazdan geçen gemi sayısı sürekli düşmektedir.

2007 yılında İstanbul Boğazından 56 bin 606 gemi geçiyordu.

Sonraki yıllarda bu sayı giderek düşmeye başladı ve zaman içerisinde 40 binin altına düştü.

Üstelik Montrö Sözleşmesinin Türkiye’ye verdiği yetkiye istinaden, LNG/ LPG gibi tehlikeli yük taşıyan gemilerin boğazlardan geçişi yasaklandı.

Demek ki neymiş?

Boğazdaki gemi trafiğini düşürmek için yapay bir kanal yapmak gerekmiyormuş.

Sonradan anladık ki Kanal İstanbul bir amaç değil araç, araç.

Peki neyin aracı?

Kuzey ormanlarını mahvederek kurulacak yeni bir şehrin aracı.

Kanal İstanbul’un, İstanbul Havalimanı ve Kuzey Marmara Otoyolu ile entegre bir proje olduğunu düşünmemek için bir gerekçe bulunmamaktadır.

Kanala yakın bölgelere yapılacak limanlarla kara, deniz ve hava yollarını entegre hale getirerek bölgenin aynı zamanda ticaret merkezi olması öngörülüyor.

Kanalın ve ticaretin cazibesiyle bölgeye yapılan lüks konutların değeri de roket hızıyla artacaktır.

Zaten bu vakte kadar arazileri alanlar, aldı.

Konut projelerini pazarlayanlar, pazarladı.

Nereden mi biliyorum.

Devam edelim?

GAYRİMENKUL TİCARETİ

Esenyurt’ta yerleşik bir gayrimenkul şirketi internet sayfasında 14 Şubat, 2025 tarihinde bir duyuru yayımladı ve Kanal İstanbul projesinin entegrasyonunu tıpa tıp açıkladı.

https://www.mbany.com/tr/blog/istanbul-canal-project-a-vision-for-turkeys-future

Şimdi bu siteden alıntılar yapalım:

“2025 yılı, İstanbul Kanalı’nı çevreleyen inşaat ve altyapıda önemli ilerlemelere tanıklık etmektedir. Çevre ve Şehircilik Bakanlığının kanalı çevreleyen alanlardaki inşaatı düzenlemek için ayrıntılı bir plan (1/1000) kabul etmesiyle birlikte, üzerinde dikkatle çalışılmış bir arazi planı geliştirilmiştir.”

“TOKİ Türkiye gibi devlet kurumları tarafından hayata geçirilen büyük konut projeleri, yeni şehrin desteklenmesinde önemli bir rol oynamaktadır… Konutların teslim tarihi 2025’in sonuna yaklaşırken gayrimenkul piyasası hem tüketicilerin hem de yatırımcıların artan ilgisine tanık oluyor.”
“Kanal İstanbul projesi İstanbul Havalimanı ve yollar ve köprüler gibi altyapı projeleriyle bağlantılıdır.
“Kanal İstanbul projesi gayrimenkul yatırımcıları için önemli bir cazibe merkezidir.”

Dikkat.

“Kanal İstanbul projesinin stratejik hedeflerinden biri, oteller ve dinlenme tesisleri içeren büyük turizm projeleri kurarak uluslararası yatırımcıları çekmektir.”

Tarım arazileri geliştirilebilir konut alanlarına dönüştürüldüğünden, yatırımcılar kanalı çevreleyen arazilere çekmek için güçlü bir temel oluşturmaktadır.”

Dur.

Değerli okur dikkatinizi çekerim, rant uğruna verimli tarım arazilerinden nasıl da kolay vazgeçiyorlar değil mi?

Devam edelim.

VERİMLİ ARAZİ KAYBI

Bu defa da Çevre Bakanlığının tanıklığına başvuralım.

Bakanlık Ocak /2020’de Kanalın Çevresel Etki Değerlendirme (ÇED) raporunu yayımladı.

ÇED raporunda Kanalın üzerine oturacağı arazinin hali hazırdaki durumu gösteriliyor. Bunu aşağıdaki tabloda gösteriyorum.

Şimdiki Arazi Kullanım Şekli (SAK) açısından 9 farklı kullanım şeklinin görüldüğü proje çalışma alanı; kuru tarım nadassız arazilerin kapladığı alan 36,8 milyon m2, yerleşim alanı 2,9 milyon m2, fundalık araziler 4,6 milyon m2 ve 5 milyon m2 ise mera alanlarından oluşmaktadır.

ÇED raporuna göre, Kanal İstanbul projesinin çalışma alanının %52 ile en büyük bölümünü tarım arazileri oluşturuyor. Geriye kalan alanın %10,8’i göl, %1,1’i kıyı kumulları, %7,3’ü mera, %5,1’i çayır, %6,5’i fundalık, %4,1’i yerleşim ve %3,8’i orman alan alanlarından oluşuyor.

Proje güzergahında yer alan 440 meradan, 13 milyon 437 bin metrekare büyüklüğündeki 418’inin mera niteliği kaldırılacak. Kaybolacak tarım ve mera alanları toplam 40 milyon 710 bin metrekare.
Projenin orman arazileri ve içme suyu kaynakları üzerinde de olumsuz etkileri bulunmaktadır.

Proje üzerinde 4,5 milyon metrekare de orman alanı bulunuyor. ÇED raporuna göre ormanlık alanda bulunan 200 bin 878 adet ağaç ya sökülecek ya da kesilecek.

Projenin hayata geçirilmesi sürecinde 287 hektar muhafaza ormanının yok olacağı öngörülmektedir. Kesilecek toplam orman alanı 420,6 hektar olarak açıklanmıştır.

İstanbul Planlama Ajansının (İPA) çalışmalarına* göre Kanal İstanbul projesi ile Terkos Gölü’nün doğusunda kalan yaklaşık 20 km2’lik bir su toplama havzası devre dışı kalacak (yaklaşık yıllık 18 Milyon m3’lük bir su kaybı), açılacak olan Kanal nedeniyle Terkos Gölü’ne güney-doğu havzasından gelecek olan yüzeysel yağmur suları baraja gelemeyeceği için verim daha da düşecektir.

Sazlıdere Barajı devre dışı kalması ile (yaklaşık yıllık 52 Milyon m3 bir su kaybı) birlikte toplam su kaybı yıllık 70 milyon m3 olmaktadır. Ayrıca İstanbul’un halihazırda 5 Milyon nüfusunun su ihtiyacını karşılayan Sazlıdere – İkili Sistemi de devre dışı kalacaktır.

Sayın Cumhurbaşkanının sıklıkla söylediği bir Kızılderili atasözü der ki “son ırmak kuruduğunda, son ağaç yok olduğunda, son balık öldüğünde beyaz adam paranın yenmeyen bir şey olduğunu anlayacak.

İyi pazarlar.

*İPA.2021. Kanal İstanbul ÇED Raporunda Göz Önünde Bulundurulmayan Çevresel Maliyetler.

Şimdiki arazi kullanımıAlan (milyon m²)Alan (%)
Çayır4,56,6
Fundalık4,66,51
Göl7,410,87
Kömür ocağı2,170,32
Mera3,34,82
Kuru tarım (nadasız)36,852,16
Orman2,63,86
Kıyı kumulları68,78
Yerleşim alanı0,40,59
Toplam68,4100

YORUMLAR (30)
YORUM YAZ
İÇERİK VE ONAY KURALLARI: KARAR Gazetesi yorum sütunları ifade hürriyetinin kullanımı için vardır. Sayfalarımız, temel insan haklarına, hukuka, inanca ve farklı fikirlere saygı temelinde ve demokratik değerler çerçevesinde yazılan yorumlara açıktır. Yorumların içerik ve imla kalitesi gazete kadar okurların da sorumluluğundadır. Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar içeriğine bakılmaksızın onaylanmamaktadır. Özensizce belirlenmiş kullanıcı adlarıyla gönderilen veya haber ve yazının bağlamının dışında yazılan yorumlar da içeriğine bakılmaksızın onaylanmamaktadır.
30 Yorum