Ev genci meselesi
Günümüzün en can yakıcı sorunlarından birisi de genç işsizlerdir.
İktidarın nicel büyüklükleri sevdiğini artık öğrendik.
Eğitim deyince akıllarına okul binası, sağlık deyince hastane, hukuk deyince adalet sarayı ve cezaevi geliyor.
İktidarın işbaşına geldiği 2002 yılında Türkiye’de 76 üniversite vardı. Bu sayı şimdilerde 209.
Evet, Türkiye’de yüksek öğrenime katılım artmaktadır.
Ancak ufak bir sorunumuz var, üniversiteli gençler iş bulamıyorlar.
Yetkililer bu durumu “gençler iş beğenmiyor” şeklinde açıklıyorlar.
Mesleki deformasyon olsa gerek, alışveriş yaparken çalışanlara eğitim durumlarını soruyorum. Başta marketlerdeki kasiyerler olmak üzere, o kadar çok işyerindeki satış görevlisi üniversite mezunu ki anlatamam.
Üniversite mezunları inşaatlarda amelelik ve moto kuryelik yapıyorlar.
Öğrencilerime ara ara ve üzülerek, mezun olduğunuzda çalışmak ne kadar ücret talep edersiniz diye soruyorum.
İki ila üç asgari ücret seviyesini işaret ediyorlar.
Ben işe başlarken asgari ücretin ne kadar olduğunu bilmezdim.
Ülkede asgari ücret ortalama ücret oldu.
Yetkililer bu işte terslik mi var diye soracaklarına, “gençler iş beğenmiyor” ve/veya ücret sorunu konusunda “şükretsinler, sabretsinler” şeklinde açıklamaklar yapıyorlar.
Gençler neden iş beğenmiyorlar diye sormak akıllarına bile gelmiyor sanki.
O zaman gelin biz soralım ve de cevaplayalım.
Nasıl mı?
Başlayalım.
NE EĞİTİMDE NE DE İŞTE OLANLAR
Genç işsizlik, istihdam, eğitim veya öğretimde olmayan (NEET) gençlerin, ilgili yaş grubundaki toplam genç sayısına oranı şeklinde ölçülmektedir.
Eğitimdeki gençler, yarı zamanlı veya tam zamanlı eğitime katılanları içermektedir. Ancak resmi olmayan eğitimde ve çok kısa süreli eğitim faaliyetlerinde bulunanları hariç tutmaktadır.
Ne istihdamda ne de eğitim veya öğretimde olmayan gençler, sosyal olarak dışlanma riski altındadır.
İş bulamama, yetersiz mesleki yönlendirme ve yüksek beklentiler, gençlerde özgüven kaybı, depresyon ve geleceğe dair karamsarlık da yaratmaktadır.
Aynı zamanda, bu gençler yoksulluk sınırının altında gelire sahip ve ekonomik durumlarını iyileştirmek için gereken becerilerden yoksun kalmaktadırlar.
Türkiye Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu Araştırma Merkezi (DİSKAR) 16 Mayıs, 2025 tarihinde işsizlik ve istihdama ilişkin Araştırma Bültenini yayımladı. Bültende 15-29 arasındaki nüfusa ilişkin Avrupa ve Türkiye’deki işsizlik verileri paylaşılmaktadır.
Şekilde bu verileri gösteriyorum.
DİSKAR’ın Avrupa İstatistik Ofisi Eurostat’ından aldığı verilerine göre Türkiye, AB ülkeleri içinde en yüksek NEET oranına sahip ülkedir.
Türkiye’de her 4 gençten biri ne eğitimde ne istihdamda yer almaktadır.
AB üyesi ülkeler ortalamasında ise NEET oranı yüzde 11’dir. Böylece Türkiye’nin NEET oranı AB üyesi ülke ortalamasının 2,4 katıdır.
Peki, Türkiye’de ev genci sayısı neden bu kadar yüksektir?
Devam edelim.
EV GENCİ SAYISINI ARTIRAN FAKTÖRLER
Türkiye’de “ev genci” oranının yüksek olmasının temel nedenleri ekonomik, sosyal, kültürel ve eğitim sistemine bağlı faktörlerden kaynaklanmaktadır.
OECD 2025 Nisan’ında Türkiye’nin Ekonomik Gözden Geçirme Raporunu yayımladı.
Raporda yenilikçi ve rekabetçi bir ekonomiye sahip olmak için Türkiye’nin mevcut ve gelecekteki çalışanlarının becerilerini geliştirmesi önerilmektedir.
Akademik çalışmalar başarılı yenilikçilik ve teknoloji gelişimi için becerinin çok önemli olduğunu göstermektedir.
Nitelikli personel yenilikçi firmaların AR-GE harcamalarını geliştirmesine, araştırma kurumlarıyla iş birliği yapmasına ve yenilikçilik harcamalarının geri dönüşünü maksimize etmelerine yardımcı olurlar.
Yukarıda belirttiğim gibi Türkiye’de üniversiteleşme oranı artmaktadır.
Ancak, Avrupa 2024 Yenilikçilik Göstergesine göre işgücünün becerilerinin artırılması konusunda Türkiye’nin yapması gereken daha çok şey bulunmaktadır.
Bu çalışmaya göre Türk şirketleri başarılı dijital dönüşümün ve teknolojik gelişimin önündeki en büyük engelin insan kaynakları olduğunu belirtmektedir.
Türkiye’deki üniversite öğrencilerinin becerileri işgücü piyasasındaki talebi karşılamamaktadır.
Üstelik her yıl çok sayıda eğitimli ve becerikli genç ülkeyi terk etmektedir.
Bu nedenle yeni üniversite açmakla beraber, eğitim sistemi ve iş piyasasının uyumu sağlanmalıdır.
Meslek liseleri ve üniversite programlarının çoğu, piyasanın taleplerine uygun mezunlar yetiştiremiyor. Bu durum, mezunların iş bulamama riskini artırıyor ve gençleri ev genci olmaya itiyor.
Örnek mi istiyorsunuz? Bakınız atanamayan öğretmenler meselesine.
Uzmanlara göre bir milyon civarında atanamayan öğretmen ve 200 bin civarının da öğretmen açığı bulunmaktadır.
Bu durumda 800 bin civarında öğretmen fazlası bulunmaktadır.
AK Partiden torpil bulabilen öğretmen adayları mülakatlardaki performanslarıyla atanmaktalar, daha az şanslı olanlar özel okullarda asgari ücret civarında çalışmaktalar ve bir kısmı da niteliksiz işlere yönelmektedirler.
Diğerleri de ev gençliğine katılmaktadırlar.
Ayrıca Türkiye’de ev genci sorununu azaltmak için uzun vadeli ve kapsamlı politikalar bulunmamaktadır.
Öte yandan yüksek enflasyon, ekonomik belirsizlik ve gençler arasındaki işsizlik oranının yüksekliği, iş bulma umudunu azaltmaktadır.
Düşük ücretler ve iş güvencesizliği, gençlerin iş piyasasına katılma motivasyonunu kırmaktadır.
İbrahim Kahveci’nin Karar gazetesindeki köşesinde yazdığı gibi “Kızlar eve kapanmak için okuyor” ya da okutuluyor. (22/05/2025)
Kadınlarda ev gençlerinin oranı, erkeklerden çok daha yüksektir.
Türk toplumunda ailelerin koruyucu tutumu, gençlerin bağımsızlığını kazanmasını zorlaştırmaktadır.
Gençler genellikle aileleriyle yaşamaya devam etmekte ve ekonomik bağımsızlık arayışı sınırlı kalmaktadır.
Özellikle kırsal bölgelerde erken evlilik ve toplumsal cinsiyet normları, kadınların eğitim ve istihdamdan uzak kalmasına neden olmaktadır.
Yetkililer ev genci meselesini bir mesele olarak görüyorlarsa, konu hakkında uzun vadeli stratejik bir politika oluşturmalıdırlar.
Ama görünen o ki ev genci meselesini mesele olarak görmüyorlar.
İyi pazarlar.














