Ucube
Trabzonspor’da Şenol Güneş dönemi sona ermedi. Evet ermedi çünkü “ erdirilmedi”.
Normalde yazıya “Trabzonspor’da Şenol Güneş dönemi sona erdi” diye başlanacaktı ancak kendisini göreve getirmek için binbir türlü dedikodu ve entrika ile bir önceki teknik direktörü kovdurtmayı başaran yerleşikler, bir şekilde Şenol Güneş’i yine kulüpte istihdam ettirmeyi başardılar.
Tabi bütün bu işlerin yani” artık üst düzey bir teklif alamadığı için” Trabzonspor’da istihdamı “yerleşiklerce” zorunlu görülen Şenol Güneş’in görev yaptığı sekiz ayın, Trabzonspor’a maliyeti rakamsal olarak yaklaşık 3 milyar TL olurken, performans olarak da mevcut sezonu ve muhtemelen önümüzdeki sezonu da kaybettirdi.
Şenol Güneş’in ligde gösterdiği performans, 50 yıldır zirve ve Avrupa temsili mücadelesi yapan Trabzonspor’u, bu sezon kümede kalma mücadelesi yapmaya evirirken, Trabzonspor’un referansına bir yıla yakın sürede deplasmanda maç kazanamama gibi yüz kızartıcı bir grafiği de ekleyiverdi.
Ancak bütün bu kayıplar yerleşiklerin zerre kadar umurunda değildi. Yazıları takip edenlerin anımsayacağı gibi daha önce de defalarca örneklendirilen bu tür zararlar, zaten 40 yıldır hiçbir zaman umurlarında olmadı.
Yerleşikler hiçbir zaman kulübe girdi uğraşında olmazlar. Kulübün kasasını her zaman birileri, başkaları doldurmalıdır. Onlar sadece bu paraların “nasıl harcanacağına” karar verirler. Bu onlara doğuştan verilmiş bir haktır. Değiştirilemez, değiştirilmesi teklif dahi edilemez. Yönetim kurulları ve başkanlar aslında “ yerleşiklerin” istediklerini hatta ve hatta talimatlarını yerine getirmek için seçilirler. Yoksa Trabzonspor’un başında bir dakika bike duramazlar. Her zamanki entrikaları ile devirdikleri bir çok yönetim, Trabzonspor’dan bıktırıp, soğuttukları çok sayıda da yönetici vardır.
Hatta bu yöneticiler arasında “ ben Trabzonlu ve Trabzonsporluyum” diyerek Fenerbahçe, Galatasaray ve Beşiktaş camialarından gelen “afra tafralı katılım tekliflerini” elinin tersi ile itenler de mevcuttur.
Yıllardır geceyi gündüz, gündüzü gece olarak camiaya dayatan bu yapı, kendi istek ve menfaatlerini” Trabzonspor’un menfaatleri adına” şapkasının altına ustaca saklamayı başarmıştır.
Nitekim yine öyle oldu. Şu anda Trabzonspor dışında ciddi bir teklif alma ihtimali pek kalmayan Şenol Güneş için derhal bir görev icat ettiler, daha doğrusu uydurdular. Bu, öylesine acele ve uyduruk oldu ki henüz bu görevin resmi bir ismi olmadığı gibi görevin tanımının ne olduğunu ne görevi verenler ne de Sayın Şenol Güneş’in kendisi dahi doğru dürüst açıklayamamakta.
Neresinden bakarsanız bakın, düşündüğünüz gibi yani.
ŞENOL GÜNEŞ
Ve Sayın Şenol Güneş.
Koca efsane.
Büyük kaleci, büyük kaptan ve uzun saçlı Trabzonspor efsane on birinin poster kahramanlarından.
Ama gel görki vasat teknik direktör.
Trabzonspor’da görev yaptığı yaklaşık 15 yıl boyunca, Trabzonspor taraftarına futbolda yaşanabilecek her türlü acıyı fazlasıyla tattırmış bir hoca.
Aynı Şenol Güneş, sekiz aylık olağanüstü başarısızlık sonucunda herhangi bir sorumluluk hissetmezken, hangi akıldır bilinmez sessizce görevden ayrılmak yerine birilerinin bir kolunun kulübün içerisinde olmasından başka bir anlamı olmayan ve tenzili rütbe olarak kendisine uzatılan X koltuğuna hemencecik oturuverdi.
Kendisinden 25 yaş küçük talebesinin koordinesinde güya Trabzonspor’a fayda sağlayacak. Ama ne fayda sağlayacağını ne kamuoyu ne de kendisi henüz bilmiyor.
Sözleşme kağıdında “Şenol Güneş’in görevi” diye ayrılan yerdeki boşluğa bir şeyler karalanacaktır elbette.
Yeter ki medyada “ Şenol Güneş’in görevine son verildi” ya da “ gönderildi” ibaresi yazılıp çizilmesin ve zevahir kurtulsun.
Oysa üstat Atilla İlhan ne güzel söyler; “ayrılıkta sevdaya dahil” diye.
Üst düzey bir kariyerin, bir efsanenin ya da en azından” çok sevenin sevdiğine zarar vermemesi adına” çekilmeyi bilmekte kaliteye dahil yani.
Bilenler ve bilmeyenler, her zaman mesele de hep bu değil mi zaten…
Enaniyet, benlik, kibir, yedirememe, kabullenememe, emeklilik korkusu, elalem ne der vs. gibi kavramların akla gelmemesi çok zor bir durum bu.
Bizce yakışmadı, vesselam.
FATİH TEKKE
Bir başka efsane.
Çok sevilen.
Oyuncu iken Şenol Güneş ile yaşadığı problemleri, böylesine bir santrforu ön libero oynattığını, Zenit dönüşü Ünal Karaman’ın da rol aldığı dönüş olaylarını şimdilik bir kenara bırakmak lazım.
Mevcut yönetimde, zamanında Zenit‘e olaylı gidişi esnasında sorun yaşadığı yöneticilerin bulunduğunu da bir kenara bırakmak lazım.
Futbolcu iken olası çok daha büyük bir kariyeri yönetmekte kendisinin de kabahatleri olduğunu, bugün kendisinin ekibinde arayacağı en önemli şey olan disiplin konusunda anıların bulanıklığını da bir kenara bırakalım.
Zenit‘te kariyerinin zirvesini yapan ve UEFA dahil bir sürü kupa kaldıran efsane Fatih Tekkenin, antrenör olarak görev yaptığı kulüplerde vasatı bile bulmayan performansını da bir kenara bırakalım.
Kabul etmek gerekir ki Fatih Tekke bir teknik direktör backroundundan çok daha ziyade sila i rahim sevgisi ve aidiyet referansı ile görev almıştır.
Kendi tabiriyle ise bu bir “aşktır”
Şüphesiz o aşkı iyi bilenler hatta yaşayanlar sevenlerin arasına girmeyecektir . Ta ki “ortak payda “ zarar görene kadar.
Futbolun acımasız kuralı olarak “bütün herkesin kredisi, top çizgiyi geçtiği sürece devam eder” ve aksi durumda kimsenin gözünün yaşına bakılmaz.
VELHASIL
Bugüne kadar özellikle ekonomik alan da gösterilen çabaları takdiren, sürekli yanında durmaya çalıştığımız ve sabırla saha içi başarısını beklediğimiz Sayın Ertuğrul Doğan ve yönetimi artık saha içi performansı olarak sıfırı tüketmiş durumda.
Göreve geleli yaklaşık iki yıl olan Sayın Başkan iki yıl önce şampiyon unvanıyla aldığı takımı küme düşme hattına kadar taşıdı. Üstelik bu sonuç dört teknik direktör , onlarca futbolcu ve milyarlarca para harcanarak elde edilmiş durumda.
Ona ayıp olmasın, buna ayıp olmasın, şunun da hatırı kalmasın gibi hasletlerle Trabzonspor’un yönetilemeyeceği aşikar.
Aksi taktirde süzgece su koyar misali “ ekonomi üreteceğim diye binbir çaba harcayıp, elde edilen üçbeş kuruşu fazlasıyla çarçur etmek” durumunda kalınır ki aslında bugün yaşanan da tam anlamıyla budur.
Başarısız olan teknik direktör kim olursa olsun kendinden öncekiler gibi gönderilmelidir. Hiç kimse ama hiç kimse Trabzonspor’un üstünde değildir. Bilakis bu konuda etkili ve yetkili olduğunu zanneden herkes, gücünü ve hatta bazı özneler ekonomisini de Trabzonspordan elde etmiştir.
Dolayısıyla inisiyatif, kişilerde ve gruplarda değil Trabzonspor camiasındadır. Başkan olarak o camiayı Sayın Ertuğrul Doğan temsil etmektedir ve gereğini yapmalıdır.
Yukarıda kısmen değindiğimiz ancak Fatih Tekkenin göreve başlaması hassasiyetiyle fazlaca ayrıntılarına girmediğimiz “ camianın iki efsane karakterinin yaşanmışlıkları” detaylarını en iyi ve en ayrıntılı şekilde kulüp başkanının biliyor olması gerekir.
Bu ayrıntıların ışığında, takımın içinde bulunduğu durumun hassasiyeti ve önümüzdeki sezonun projeksiyonunun oluşturulmasında ortaya çıkan görüntü tam bir “ucubeye” benzemektedir.
Birbiriyle defalarca uyumsuzluk yaşamış iki karakter, iki karakter arasında birine yandaş diğerine düşman bir çok grup , bu durumun yönetimce ne kadar benimsendiği ve daha birçok handikapın oluşturduğu bir ucube.
Çocuksu heyecanını gizleyemeyen ve Şenol Güneş’in mevcudiyetine bu koşullarda “ hayır” deme lüksü olmayan Fatih Tekke’nin tepesine“ Demokles’in kılıcını koymak” en başta şu sıralarda ekmek ve su gibi saha sonucunu ihtiyacı olan yönetimin aleyhinedir.
Sevgi ve aidiyet teması ile Fatih Tekke’yi göreve getirmek başlı başına bir riskken, bu riskin negatif tarafını zorlamak “bindiği dalı kesmekten” başka bir şey değildir.
Malum, olası bir kötü sonuçta taraftarın artık göreve davet edeceği başka bir teknik direktör de kalmadı.
Böyle bir durumda son iki yıldır Akyazı‘ya gelen az sayıdaki taraftar da artık çözümü başka yerde arayacaktır.














