Işık Doğubeyazıt’tan yükseldi

Ülkemizde güneşin ilk yükseldiği topraklara ayak basmak heyecan verdi. Bir tepeye çıkıp baktığınızda ya da toprağa yaklaştığınızda gördüğünüz kadim manzaralar, yerini yurdunu haddini bilmekten ve adaletten daha kıymetli bir şeyin olamayacağını ayan beyan gösteriyor. Burası Ağrı dağının heybeti, Anadolu’nun adına saray denilen biricik yapısı olan İshak Paşa Sarayı’nın eşsiz desenleri, Ahmedi Hânî’nin ruhaniyeti, Urartuların yapıları, Beş Parmak Kayaları ile sarmalanmış Doğubeyazıt. Bir zamanlar bu büyüyü müşahede etmek için gelen turistlerle dolup taşan şehrin, bu imkanı terör yüzünden kaybetmesi, hem yerel halka hem de bu maneviyat dolu iklimden mahrum kalan gezginlere büyük haksızlık. Doğubeyazıt Kaymakamlığının 4-6 Ağustos tarihleri arasında “Ahmed-i Hânî Kültür Sanat ve Turizm Festivali” düzenlemesi önemli bir adım.

Iğdır havaalanından itibaren iki taraflı uzanan ovalar, mümbit topraklar, otlayan güzelim büyük ve küçükbaş hayvan sürüleri, bir minarenin etrafına örülmüş köyler bir hatırayı getirdi zihnime. Eczacılık fakültesinden sevgili arkadaşım Zeynep’i hatırladım; anne tarafından Iğdırlı Azeri Caferi baba tarafından Patnoslu Kürt Şafiydi ama mezheplere takılmadan namazına tutunur, Peygamberimizle ünsiyetine bakar, başka hiçbir yerde duymadığım harika türküler söylerdi. Demek buraların kızı olmanın asaletiymiş barışçıl ruhu. Şimdi de gündelik hayattaki aynı havadan söz etti bölgede yaşayanlar, belli ki çatışmalar yapay, arızi, kardeşlik ise baki.

***

Bizleri bir araya getiren Ehmedê Xanî’nin ruhaniyetiydi. 17. Yüzyılda Doğubeyazıt’ta (bazı kaynaklarda Hakkari Çukurca’da) doğan Kürt şair tarihçi ve edebiyatçı olan Hani aynı zamanda mutasavvıftı. Medreselerde müderrislik yapmış bir irşad ehli idi. Dönemin kültür sanat ve düşünce dünyasına damgasını vurmuş kıymetli bir alim. Türkçe Kürtçe Arapça ve Farsçaya hakim ve dört dilde eserler vermiş biri olarak bu bölgenin entelektüeli olmanın asgari şartlarını şahsında toplarken çıtayı ne kadar da yükseklere koymuş. Ülkemizde konuşulan, bölgemizde etkin olan bütün dillere vakıf olmamız gerekirdi ama cumhuriyetin kuruluş paradigmasındaki daraltıcı yoksullaştırıcı tasarruflar bu imkanı elimizden aldı. Onuruna toplandığımız Hanî üzerine yapılan konuşmalarda dile verdiği önemi, yazdığı Arapça-Kürtçe sözlüğü konuşmadan geçmek olmazdı ve düzenlenen panelde çoğu konuşmacı buna vurgu yaptı. Ülkemizdeki hatta yeryüzündeki bütün diller insana emanet edilmiş birer ayet. Muhteşem Dengbejlerin konserinde sözleri anlayamamış olmamız ortalama bir Osmanlı aydınının ne kadar gerisinde olduğumuzu düşündürdü bana.

“Andımız”ın kaldırılmasının devrim niteliğinde bir karar olduğunu burada daha iyi anlıyor insan. İnsanın insana, bir ırkın öteki ırka varlığını armağan etmesini istemek Allahın razı olmayacağı bir talepti. Dağlarda “ne mutlu Türküm diyene” yazıyor ve bu da bölge halkının demografik durumuyla alakasız ve genel manada işlevsiz. İlla bize güç verecek bir yazı gerekliyse dağlara taşlara “yaşasın Türk-Kürt kardeşliği” ve benzeri cümleler yazabiliriz. Bu kalplerin yatışmasına, insanın kazanılmasına ve kendimizi hep birlikte eşit ve kurucu olarak hissetmemize daha uygun.

Başta kıymetli kaymakamımız Ulaş Akhan ve Ağrı Kültür ve Turizm Müdürü Ebu Muhsin Bulut olmak üzere birçok kardeşimizin halis niyetine, emeğine şahit olduk. Gençlik yıllarımızdan beri makus talihinden söz edilen Doğubeyazıt tersine Doğu’nun incisi. Kilometrelerce uzanan tır kuyrukları gösteriyor ki burası Türkiye’nin dışa açılan en kıymetli kapılarından. İpek yolu üzerinde bir huzur beldesi. Bütün meseleler masaya konmuş ve konuşulamayan hiçbir şey kalmamışken tekrar silahla terörle kaos yaratmaya çalışmak emperyal güçlerin hepimizi esir alma ülküsüne hizmet ediyor.

Masallara şiirlere efsanelere filmlere konu olmuş olan Ağrı dağı bir süre bakınca bağımlılık ve büyü yaratıyor. Nuh’un gemisi söylencesine giremedik bile bu yazıda. Dağa çıkılmasının önü açılırsa burada güzel bir hareketlilik olacaktır. Muhsin Bulut’un Dağcılık Müzesi kurulması, Ağrı dağının bir an önce turizme açılması taleplerine kulak vermek lazım. Nuhun Gemisine dair tematik bir müze de kurulmalı. Bütün deliller iddialar kaynaklar efsaneler dökümantasyon bir araya getirilir. Modern hayvancılık tesisleri de çok acil kurulmalı ki ülkenin en kıymetli et kaynaklarından biri hijyene ve sağlıklı üretime kavuşsun.

Şehir elden geçirilmeli ama küçük ve büyük Ağrı dağlarının harika görüntüsünü kapatacak yüksek binalara asla geçit verilmemeli. Gelişme ve kalkınma adı altında betonlaşmaya hiç ihtiyacı yok bu güzel ilçenin. Şehrin dağlarla, manevi yapılarla ünsiyetinin derin rabıtasının arasına çirkin yapılar girmeden de hayatı kolaylaştıran modern düzenlemeler yapılması mümkün. Her türlü yatırımı iyiliği güzelliği hak ediyor Doğubeyazıt.

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.