Alimler, cahiller, profesörler

Tarih’ ilminin kullanım alanı oldukça geniş. Kimisi kafasına masaj yapmak için kullanıyor. Kimisi yelpazelenmek için.

Bir doz sakinleştirici almak yerine bir doz tarih alabilirsiniz.

Siyasi tezimi desteklemek için tarihten misaller getirebilir miyim?

Tabii ki getirebilirsin. Hatta bunun için imalat da yapabilirsin.

Geçenlerde internette dolaşıyordu. Elemanlar yazmış. Kendi gözlerimle okudum.
"19 Temmuz 1909’da Ayasofya Meydanı'nda o zamanki Volkan gazetesinin başyazarı Derviş Vahdeti, Mithat Paşa ile karşılaşır ve sorar: Paşam! İstediğiniz oldu. Abdülhamit gitti. Şu an projeniz nedir, ne yapmayı düşünüyorsunuz? Alınan cevap ilginçtir. "Biz sadece Abdülhamid’i yıkmaya odaklanmıştık" der."

Herifler altına kaynak da yazmışlar. Prof. Dr. A. Ragıp Akyavaş’ın "Tarih Mahşeri" kitabının birinci cildinden.

La havle ve la kuvvete illa billah! Yahu Mithat Paşa 1884’te Taif hapishanesinde mahkumken, devletin gözetimindeyken katledildi.

Öldürülmüş bir paşa, 13 sene sonra Ayasofya Meydanında nasıl zuhur etti, kimse sormuyor! İnternette habire paylaşıyorlar.

Gerçeği öğrenmek için müracaat edemez miyiz tarihe?

Ederiz de, ya gerçek işimize gelmiyorsa? Ya gerçek canımızı sıkacaksa?

Tarihçilerin bir kısmı siparişe göre çalışıyor. 

Tarihçi ifadesi burada ‘tarih ilmi yapan’ anlamına gelmiyor. 'Her eve lazım' diyerek tarih tezgahtarlığı yapan anlamına geliyor. 

Tezgahtarlık için ilim tahsil etmenize, lisan bilmenize, arşiv karıştırmanıza gerek yok.

Beş on tarih kitabı bir o kadar da roman okur, piyasa yaparsınız. Talihiniz yaver giderse biraz daha kitap karıştırıp profesör bile olursunuz. 

Bir de tarihi 'ilim' olarak tahsil eden, tarihin ancak hummalı bir çalışmaya, titiz bir araştırmaya eşlik edecek bir zeka ile vukuf kesbedilebilecek bir veçhesini gün yüzüne çıkaran alimler var.

Geçen hafta dar-ı bekaya uğurladığımız Mehmet Genç Hoca o alimlerden biriydi.

Ben ehil değilim. Ehil olanların kanaatini aktarıyorum.

Osmanlı iktisadı konusunda en büyük otorite Mehmet Genç Hoca’ydı.

Karar’da güzel yazılar çıktı Mehmet Genç’in tarihçiliğiyle ve şahsiyetiyle ilgili.

Taha Akyol'un röportajı kıymetli bir katkıydı mesela. Bilhassa Osmanlı iktisadının karakteri hakkında fikir sahibi olmak isteyenler için.

İskender Öksüz’ün, Hoca’nın ibretlik akademik hayatını özetleyen yazısı da öyle.

Çalışmaktan, yani ilmin gereğini yapmaktan doktorasını bile tamamlayamadı Mehmet Genç.

Halbuki, onun çalışmasını paylaştırmak mümkün olsa 10 tane profesör alim olurdu!

Bir ilim adamının, Prof. Dr. M. Şükrü Hanioğlu'nun yazısı akademi dünyamızın hal-i pürmelalini de ihmal etmiyor. 

Hal-i pürmelal, görenler için tabii. Yoksa akademik dünyamız durumdan memnun. 

Şöyle diyor Şükrü Hanioğlu: "Pek çoğu gerçek üniversitelerde memur olamayacak "akademisyenler"in sabahtan yatsıya televizyonlarda ahkâm kestiği bir ülkede kelimenin literal değil aslî anlamında "âlim" bir insan olan merhum Genç, temel değerlendirme ölçütleri "televizyon" görünürlüğü ve "sosyal medya" tık sayısı olan piyasadan "kovulmuş," buna karşılık, Osmanlı ekonomik, malî ve iktisadî düşünce tarihimizi anlamamıza yaptığı büyük katkılarla, yaşamı süresince "hoca" vefatı sonrasında geride bıraktığı eserleriyle "emvât-ı lâyemut" mertebesine ulaşabilen nadir bilim insanlarımızdan birisi olmuştur.”

Mehmet Genç’in ismini ilk merhum Mehmet Niyazi (Özdemir) ağabeyden işittim.

Osmanlı İmparatorluğu'nda Devlet ve Ekonomi kitabını da onun tavsiyesiyle okudum. (Ötüken.)

Osmanlı’nın, milli eğitim müfredatında anlatıldığı şekilde çökmediğini o kitaptan öğrendim.

Sonradan kendisiyle tanışma fırsatım da oldu.

Ne kadar mütevazı, ne kadar zarif, sözle tarif edilemez.

Onu son kez (bir yıldan fazla oluyor) Diriliş Yayınları’nın Fındıkzade’deki bürosunda üstad Sezai Karakoç'la sohbet ederlerken gördüm.

Bu tabii ki bir dostluk, bir vefa ortamıydı.

Mehmet Genç Hoca son yıllarında cümlenin gözü önünde infaz edilen Şehir Üniversitesi’nde hocalık yapıyordu.

İnfaza sessiz kalmadı. İlmin haysiyeti neyi gerektiriyorsa öyle davrandı. 

Dedi ki, "Türkiye’de bilgi üreten üniversite sayısı yok denecek kadar az ve Şehir Üniversitesi bunu başaran nadir üniversitelerimizden. Şehir Üniversitesi bu suçu işlemiştir. Bu cezayı hak ediyor."

Mehmet Genç Hoca’nın profesör olmaması alim olmayan profesörleri utandırıyor mudur?

Yok canım! Utanır mı onlar?

YORUMLAR (34)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
34 Yorum