Biraz Kavalalı biraz Machiavelli
Kocamusta’paşa’da, Davut Paşa Camii’nin kuzey tarafındaki sokakta, çeşmenin tam karşısında bir Kenan Bakkal vardı.
Okula gitmiyordum daha. Rahmetli annem beni bakkala çakkala çok gönderirdi. Gider, Kenan Bakkal’dan annemin dediğini alır gelirdim.
İlkokula, evin yüz yüz elli metre aşağısındaki Hekimoğlu Ali Paşa’da başladım.
Okumayı öğrenir öğrenmez Teksas-Tommiks okumaya da başladım.
Kenan Bakkal’a 5 kuruş veriyordum, dükkanın önündeki kaldırım taşına oturup okuyordum.
Harçlığım yettikçe o kitapların okunmuşlarından satın alıyordum. Okunmuşu ucuzdu. 20 kuruş, çok yıpranmışsa 15 kuruş. Yepis-yenisi 100 kuruş.
Evde bir kaç Teksas-Tommiks birikmişti.
Babam bir şey demiyordu. Annem de demiyordu.
Bir gün kitapları bulamadım, anneme sordum. Babamın çok yakın arkadaşı, -ara sıra adını anarım yazılarımda- Hüseyin Tural Amca, görmüş, ‘atın bunları’ demiş. Annem de süpürüp atmış.
Canım sıkılmadı değil. Ama, büyüğümüz, ne diyebiliriz.
Şimdi de, Hüseyin Tural Amca’dan şikayetçi değilim.
Mamafih, ilk okumalarıma Teksas-Tommiks’le başlamış olmaktan da şikayetçi değilim.
Ne bulursan, onunla başla. Allah işini rastgetirsin. Kitaplar, seni yavaş yavaş bir yere götürür.
Ama akıllı ol. Ağzını açıp kitaplardaki salaklıkları da yalayıp yutma.
Yaşlandık. Her şeye eskiden başlıyoruz. Halbuki bugünkü okumalarımdan bahsetmek istiyordum. Hemen bahsedeyim.
Bugünlerde, Kavalalı Mehmet Ali Paşa’ya merak sardım.
Sebebi, Machiavelli.
Biliyorsunuz, Kavalalı, Machiavelli’nin ‘Hükümdar’ını tercüme ettirmiş.
Emin değilim, Arapça’ya mı Türkçe’ye mi? Zann-ı galibim, Türkçe’dir.
‘Okuma yazma bilmez’ denilir Kavalalı için. Ama demek ki, ‘Hükümdar’ı tercüme ettirdiği zamana kadar okumayı öğrenmiş.
Beğenmemiş.
Güya demiş ki mütercimi Artin’e, ilk on on beş sayfasını okuduktan sonra, “Gerisini tercüme etmene lüzum yok, ben onun bildiğinden fazlasını biliyorum.”
Hükümdar’ı okuduğumda, kötü bir adamla karşı karşıya olduğumu düşünmüştüm.
İnsanları önemsemiyordu. ‘Hükümdar’ın bekasını düşünüyordu ve ona yol gösteriyordu.
Yerine göre akıllıca, yerine göre acımasız öğütlerle...
Kitabın bir yerinde sarsıldım. Elimin altında olsa mot a mot aktarırdım. Hatırımda kalanı yazıyorum. Hükümdar’a söylüyor şunları.
“İnsanlar, yakınlarını, dostlarını öldürmeni bir kaç kuşak sonra unuturlar. Fakat onların arazilerini, mallarını elinden alırsan, unutmazlar, bunun menfi etkisi nesiller boyu devam eder.”
Beni sarsan, sadece Machiavelli’nin kötülüğü değildi bu cümlelerde. Machiavelli’nin söylediklerinin doğru olma ihtimali, verdiği öğütten daha kötüydü.
Son zamanlarda, yine Machiavelli’nin, ‘Komplolar Üzerine’ adlı kitabını okudum.
Orada da, acımasız öğütlere rastladım.
‘Komlo’ dediği, suikast. İngilizcesinde ‘Conspiracy’ yazıyordu. Yakınlarda Türkçe’ye çevrildi, baktım çeviriyi de ‘Komplo’ diye yapmışlar (Fabula Kitap). Elinize geçerse, ‘Komplo’ kelimesini ‘suikast’ olarak okuyun.
Machiavelli’yi okurken, bir miktar İtalya tarihi bilgisine ihtiyaç var. Ben bunun eksikliğini çektim.
Çünkü, verdiği misallerin çoğu, İtalya’daki prensliklerin serencamıyla ilgili.
Eyvah! Meramımı anlatamadan yerim bitti.
Müsaadenizle, bu yazıya –inşallah- gelecek pazar devam edeyim.
Yazı muallakta kalmasın, sözü Kavalalı’ya bağlayayım, öyle bitireyim.
Ben, Kavalalı’nın, umursamazlığından belki biraz da cehaletinden Machiavelli’yi küçümsediğini düşünmüştüm.
Biraz göz attım hayatına.
Acayip bir adammış.
Gerçekten, Machiavelli’den az bilmiyormuş.