‘Daha fiili’ başkanlık sistemi

İtiraf etmeliyim, birkaç gün öncesine kadar, Başbakan Davutoğlu’nun, Cumhurbaşkanı Erdoğan için en doğru seçenek olduğunu düşünüyordum.

Konuşanlar oluyordu, Binali Yıldırım Başbakan olacak, Berat Albayrak, Bekir Bozdağ Başbakan olacak İla ahir... İla ahirden vazgeçtim, kulağıma gelenleri yazayım... Süleyman Soylu diyenler, Mehmet Müezzinoğlu bir de Numan Kurtulmuş işittim.

Bir sürü laf üretiliyordu, ‘Ahmet Hoca gidici’ anlamına gelen.

Olabilir elbette. Herkesin çok iyi gördüğü gibi, AK Parti’nin fiili ve tabii lideri Erdoğan’dır. Başka biriyle çalışmayı tercih etmesi pek tabii mümkündür.

Fakat şu anda işler yürüyor. Davutoğlu gece gündüz demeden canla başla çalışıyor.

Ufak tefek pürüzler oluyordur. Bizim de kulağımıza çalınıyor. Mamafih bunlar çözülmeyecek pürüzler değil. İsterseler hallederler.

Manzara, hemen hemen ‘fiili başkanlık’. Kimse, Cumhurbaşkanı’nın işaretini görmeden iş yapmıyor. Bu durumda, Cumhurbaşkanı neden değişikliğe ihtiyaç duysun?

Duymaz zannediyordum.

Şimdi, bizim yazar taifesi, boyuna yanılmadığını yazar. Ne kadar isabetli düşündüğünü, en doğrusunu kendisinin yazdığını...

Bense ikide bir yanıldığımı yazıyorum. İşte yine yazdım.

(İleride haklı çıkma ihtimalimi saklı tutuyorum.)

Demek ki, benim aklım siyasete bu kadar eriyor!

Neyse, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, benim genel havası itibarıyla uyum olarak gördüğüm şeyi yeterli bulmadığı anlaşılıyor.

Daha fazla uyum istedi. ‘Fiili başkanlık’ın, şimdi gördüğümüzden ‘daha fiili’ olmasını murad etti.

AK Parti’de hiç kimse, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yaptığı şu tasarrufa hakkı ve yetkisi olduğuna itiraz etmez.

Belki, MKYK’daki yetki operasyonunun estetiğine itiraz eden olur.

Fakat o itirazı da kimse ala mele-i’nnas (yani ortalık yerde) telaffuz etmeyeceği için fazla bir mahzur ortaya çıkmaz.

Davutoğlu’na mesaj MKYK’da verilmişti.

Davutoğlu, o mesajı aldı. Fakat, tabir caizse, elaleme karşı ayıp olmasın diye, yetki devrine ilk imzayı kendisinin attığını söyleyerek -mesajı değil, görüntüyü- kamufle etmeye çalıştı.

Fazla geciktirmeden, sürüncemede bırakmadan, aldığı mesajın gereğini ifa etti.

Davutoğlu’nun dünkü konuşması temiz bir konuşmaydı.

AK Parti’nin mevcudiyetine yüklediği anlam, Cumhurbaşkanı Erdoğan’la hukukuna yaptığı vurgu, AK Parti’nin misyonu açısından büyük önem arz eden ‘gönül coğrafyası’yla kurduğu bağ, değerliydi.

Vakur ve metindi. Şık bir final yaptı.

Evet, sözlerinin içinde hafif bir ‘sitem’ dozu vardı. Ancak, öyle anlaşılıyor ki, bu ‘doz’ Davutoğlu’nun AK Parti içindeki ‘hatt-ı harekat’ını istila etmeyecek.

Son birkaç gündür, Türkiye’de şimdiye kadar hiç görmediğimiz bir siyasi duruma tanık oluyoruz.

Diyebiliriz ki, Türkiye, yeni bir döneme giriyor.

Vaktiyle, birkaç defa yazmıştım. (Yanıldığımı yazıyorum, bunu da yazayım.) Daha Erdoğan Cumhurbaşkanı seçilmeden (Temmuz 2014) demiştim ki “Anayasa’daki ‘Cumhurbaşkanı’nı halk seçer’ maddesi sistem değişikliğidir.” Aynı yazıda, “Teori pratiği takip edecek” de demiştim.

O günlerden beri, ‘pratik’ yoluna devam ediyor. Dün izlediğimiz, ‘pratik’in attığı yeni bir adımdı.

Teoride henüz ciddi bir hareketlenme yok.

Olacak mı?

HDP ve MHP’nin baraj altında kalacağı ve AK Parti’nin Anayasa’yı tek başına değiştirmeye yetecek çoğunluğu elde edeceği bir erken seçim senaryosundan söz ediliyor.

Bunların işaretlerini bugünden itibaren görürüz.

Şöyle bitirelim:

Her ne olduysa ve her ne olacaksa, memleketimiz için, insanlarımız için hayırlı olsun, yeni yeni hayırlara kapı açsın.

YORUMLAR (9)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
9 Yorum