Hacıyatmaz

Hacıyatmazın toplam ağırlığının yüzde sekseni dip tarafındaymış.

Bu yüzden, ne kadar yan yatırmaya uğraşsan bıraktığın an eski haline dönermiş.

Miş dediğime bakmayın. Deneyin isterseniz. Yatıramazsınız.

Hacıyatmaz gibi bir şey bu faiz.

Döviz de öyle bu sıralar.

Biraz yatırsan bile çok geçmeden eski seviyesine dönüyor.

Acaba niye dönüyor?

Dibinde ağırlık var çünkü.

Nedir bu ağırlık?

450 milyar dolar civarındaki dış borç.

Kötü yönetilen ekonomi.

Ama bizde hiçbir şey kötü yönetilmiyor ki? Yönetenler iyi yönetiyor, fakat yönetilenler kötü yönetiliyor.

Biz yönetilmeyi beceremiyoruz!

Harika değil mi?

Bu düşünce tarzı da, hacıyatmazın dip kısmında büyük ağırlık oluşturuyor.

Türkiye’nin içerideki ve dışarıdaki riskleri. (Bu riskler, şükürler olsun, şu ana kadar bir yerden patlamadı. Zaten risk diye patlamayan ama patlama ihtimali olan şeye diyorlar.)

Son günlerde birdenbire keşfettiğimiz hukuki arızalarımız.

O da iyiydi aslında, bana dokunmayan hukuk bin yaşasın!

Ama dışarıdan iyi görünmüyormuş.

Paranın dini imanı olmaz. Öyleyse hukukumuzu ecnebi paraya güzel gösterecek reformlar yapalım.

Dün Merkez Bankası faizi 475 baz puan, yani yüzde 4,75 arttırdı.

Didişmekten vaz geçti, hacıyatmazı dikey konumuna getirdi.

İktisatçılar bunun iyi bir şey olduğunu söylüyor.

Faiz zaten tabelaya 10,25 yazmakla 10,25 olmuyormuş.

Devlet, bankanın arka kapısından lirayı yüzde 15 civarında bir faizle satıyormuş.

Hacıyatmazı yan yatıramadığı için, hacıyatmazın altındaki zemini yana yatırmak gibi bir şey bu!

Fakat, şurasını henüz anlayabilmiş değilim.

Söylentiler doğruysa eğer, geçen ay, affedilen Hazine ve Maliye eski Bakanı Berat Albayrak’ın da, görevinden alınan Merkez Bankası Eski Başkanı Murat Uysal’ın da niyetleri faizi arttırmakmış.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın faizin yükseltilmesine karşı olduğunu bildikleri ve arttırırlarsa sıkıntıya gireceklerini düşündükleri için arttıramamışlar.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Berat Albayrak’ın affedildiği günden itibaren faiz-enflasyon ilişkisi konusundaki tezini birkaç kez tekrar etmiş olmasına rağmen Merkez Bankası’nın yeni Başkanı Ağbal ile Maliye Bakanı Elvan Cumhurbaşkanı’nı nasıl ikna ettiler?

Son günlerde ortalıkta enflasyon oranındaki faize müsamaha edilebileceğine dair bir fetva dolaşıyor.

Etkili olmuş olabilir mi? Henüz bilmiyorum.

İktisatçılara göre, ekonomi yönetimi, faizi arttırarak, piyasanın gereklerine uygun adımlar atılacağı konusunda güven vermiş oldu.

Geriye iki adım kaldı.

Biri hukuk reformu.

İkincisi ‘acı reçete.’

Hukuk reformu, devletin bazı alışkanlıklarından vaz geçmesini gerektiriyor.

Cemil Çiçek, Ahmet Taşgetiren’e söylemiş. “Bize topyekün tevbe-i nasuh lazım” demiş.

Bu ne kadar mümkün? Tahayyülü bile zor görünüyor.

Vatandaşlar olarak, acı reçetedeki ilacı işsizlik, pahalılık, yüksek ÖTV gibi tabletler halinde içiyoruz.

Belki daha acısını içirmek istiyor devlet.

Biz, dayanabildiğimiz kadar içeriz.

Peki devlet içecek mi acı ilacı?

Şimdiye kadar hiç denemedi.

Nedir devletin acı ilaç içmesi?

Hacıyatmaz’ın dip tarafındaki ağırlığı azaltmak.

Mesela şeffaflık.

Bizim devlet sevmiyor şeffaflığı. Şeffaf olunca görülmesi istenmeyen şeyler görünür çünkü.

İsraftan, lüksten, saltanattan vaz geçmek.

Hiç alışık değiliz, nasıl vaz geçeceğiz?

Bunları da tahayyül etmek zor.

Tahayyül etmekte zorlandığımız şeyleri yapabilirse devlet, işler düzelir.

Aksi takdirde hacıyatmaz yatmaz.

YORUMLAR (20)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
20 Yorum