İktidar-din koalisyonunda din kaybeder

Şeyhülislam Çivizade Muhiddin Efendi abdest alırken mest üzerine mesh yapılması konusundaki muhalefeti sebebiyle azlediliyor.

Hilmi Yavuz bu bahsi Prof. Dr. Mustafa Said Yazıcıoğlu’na dayandırıyor. “Yazıcıoğlu, Çivizade’nin ‘mesh’e ait bir fetvasında bu konuda İmam-ı Azam’a bağlı fakihlerin verdikleri hükümleri yetersiz bularak Şafii fakihlere atıfta bulunmasının ortalığı nasıl karıştırdığını açıklıkla gösteriyor. Çivizade’nin fetvasında Şafii fakihlere atıfta bulunulması, başta, o zaman Rumeli Kazaskeri olan Ebussuud efendi olmak üzere ulemayı fena halde öfkelendirir ve Ebussuud Çivizade’nin fetvasını reddeder. Kanuni bu meselenin çözümlenmesini ister, ulema toplanır ve dikkat edilsin, Şafii kaynaklarına başvuran Çivizade’yi değil ona karşı çıkan Ebussuud Efendi’yi haklı bulur. Hani Şafii fıkhı hakim olmuştu? Nerede?” (İslam’ın Zihin Tarihi.)

Çivizade ile Ebussuud Efendi arasında bir de para vakıfları ihtilafı var. Malum, Çivizade para vakıflarına cevaz vermiyor. Fakat bugünkü tabirle para vakıflarının faizle para verememesi memlekette kredi daralmasına ticaretin zaafa uğramasına sebep oluyor.

“Para vakfı caiz midir, değil midir? Bu anlaşmazlık Çivizade’nin ve onu destekleyen Birgivi’nin caiz olmadığını söylemelerine karşılık Ebussuud Efendi Para vakfının caiz olacağını öne sürmüştür. Hem de neye dayanarak? Elbette Hanefi fıkhına. (…) Hani nerede Şafii fıkhının hakimiyeti?

Gerçekten, para vakıflarının bir devlet meselesi olduğunu göz önünde bulundursak ve Ebussuud Efendi’nin görüşünün salt fıkhi sebeple galip gelmediğini düşünsek bile bu tarihi hadiselere bakarak Osmanlı’nın bir döneminde Eş’ariliğin ya da Şafii fıkhının hâkim olduğunu söylemek mümkün değil.

Tarihi daha eskiye dayanan bir zihniyet değişiminden söz edilebilir.

Felsefenin, kelamın, bilimsel araştırmaların medreselerden yavaş çekildiği bir dönem var.

Bu dönem İmam-ı Gazali’nin Tehafüt el-Felasife’sini yazdığı döneme denk geliyor. (11. Yüzyıl.)

Tehafüt’el Felasife’nin filozofları hırpalamadığını düşünemeyiz. Kuvvetli bir tez. Gazali’nin suçlamaları da ağır, filozofları tekfir ediyor.

Ancak Gazali de felsefeyi felsefeyle eleştiriyor. Yani Gazali’ninki de bir felsefe.

İbn Rüşd de Tehafüt el-Tehafüt’ü yazıp Gazali’yi eleştirdi.

Filozoflar, düşünürler birbirlerini nakzeden, eleştiren risaleler, kitaplar yazarlardı ve hayat böyle devam ederdi.

Etmedi.

İlmi araştırmalar, felsefe, kelam tartışmaları sönmeye yüz tuttu.

Bunun için İmam Gazali’yi mi suçlamamız gerekiyor?

Gazali düşünce tarihimizin zirvelerinden biri. Okuyanın zihni açılır, kalbi açılır.

Müslümanların zihninin bir bakıma kapanması niçin ona mal edilsin?

Burada muhtemelen iktidarın rolü ihmal ediliyor.

İktidarla din koalisyon yaptığında din kaybeder.

İktidar alabildiğine dünyevi, din olabildiğince uhrevidir.

Din için ‘olabildiğince’ tabirini tercih ettim. Çünkü bütün dinlerin dünyevi tarafı vardır.

Belki bazen din de iktidarı kullanır ama iktidar dini mutlaka kullanır.

Beni Ümeyye’nin, Beni Abbas’ın ve daha sonraki sultaların iktidarlarında iktidar-din koalisyonu genellikle böyle sonuçlanmıştır.

Batıniliğin dini ve siyasi bir tehdit olarak görüldüğü bir dönem.

Bugünkü tabirle ‘terör.’

Büyük Selçuklu veziri Nizamülmülk Hasan Sabbah’ın adıyla özdeşleşen bu tehdide karşı İmam Gazali ile yardımlaşarak Nizamiye medreselerini kuruyor.

Nizamiye medreselerinde felsefe tabii ki yok. Kelam olarak da sadece Eş’ari kelamı okutuluyor.

Mesela İslam Ansiklopedi’sinin Nizamiye Medresesi maddesinde şu ifadeler yer alıyor:

“Eğitim öğretim Şâfiî mezhebiyle sınırlı kalmış, bu durum diğer Sünnî mezheplere ilginin azalmasına ve onların dışlanmasına sebep olmuş, bu mezheplere mensup ulemâ ve fukahadan yeterince istifade edilememiştir. Felsefe derslerinin okutulmaması hür düşüncenin gelişmesini engellemiştir. Nizâmiye medreseleriyle birlikte siyaset adamlarının ilmî hayata müdahale yolu açılmış, âlimlerin ve şairlerin siyaset ve devlet adamlarını övmeleri ilmin ve şiirin aleyhine olmuştur.”

Sözü uzatmayayım. Eğer bir zihniyet değişikliği olduysa bunun sebebinin bir din anlayışının resmî ideoloji haline gelmesinde aranması gerektiği fikrine kendimi daha yakın hissediyorum.

YORUMLAR (31)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
31 Yorum