SBK'nın açılımı
MB, AVM, PTT, İETT, EGO, İSKİ, ASKİ, TCDD, THY, TC, TÜRGEV, BMC, DESİYAB... Bir de CKMP.
Çoğunu bilirsiniz.
Bilinme ihtimali nispeten az olanlar DESİYAB’la CKMP.
Bunlar, kısaltmaları sıralarken aklıma geliverdi.
DESİYAB, Devlet Sanayi İşçi Yatırım Bankası. Vaktiyle çok iş görüyordu. CMKP de merhum Osman Bölükbaşı’nın Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi. Sizi bilmem, benim kulağıma hoş geliyor.
BMC’yi zengin çağrışımları sebebiyle ilave ettim. British Motor Corporation. British ama biz kurcalaya kurcalaya yerli, bize benzeyen bir müessese haline getirdik
PTT malum. Posta, Telgraf, Telefon.
İETT, İstanbul Elektrik, Tramvay, Troleybüs.
EGO, Elektrik, Gaz, Otobüs.
İstanbullular, İETT’nin “İneklik Etme Taksi Tut”un kısaltması olduğunu da söyleyebilirler.
Keza Ankaralılar EGO’yu “Erken Gelen Oturur” diye tercüme edebilirler.
Hoş şeyler bunlar.
Son zamanların maharetli, hayırsever ve uyanık iş adamının kısaltması da SBK.
Artık SBK’yı İETT veya THY kadar değilse de İTO’yu, ATO’yu bildiğimiz kadar biliyoruz. Yeterince yaygın kullanılıyor. Sezgin Baran Korkmaz’ın adını anmak istemeyenler SBK deyip geçiyor.
Hoş Sezgin Bey kendisi de kullanıyor, SBK Holding diye şirket kurmuş.
Nasıl halk, İETT’yi ‘İneklik Etme Taksi Tut’ diye açıyorsa, biz de SBK kısaltmasına uygun açılımlar geliştirebiliriz.
Daha genel, daha sembolik. Tek kişinin kısaltması olarak değil de mutlu, memnun, müteşebbis bir zümreyi karakterize eden.
Benim aklıma ilk gelen açılım. SBK: Sevimli, Becerikli Kardeşlerimiz.
Tekil olduğu zaman Kardeşimiz.
‘Kardeşlerimiz’ kelimesini diyelim ki muhafazakar siyasi geleneğin dilinden ariyet aldım.
Sevimliyi bir yerden almadım. Anonim. Sevimli yerine Sosyal de diyebilirsiniz.
Veya Sevgili, Sempatik, Saf, Salak.
Saf ve Salak uymadı değil mi? Herifler öyle uyanık ki, saflık, salaklık hemen sırıtıyor.
(Burada rahmetli İsmail Ünalmış’ın ‘S’ harfi üzerine söylevlerini hatırlamamam imkansız. Ama girip de konuyu dağıtmayalım.)
‘Sevimli ve Becerikli Kardeşlerimiz’ bugünlerde revaçta.
Aslında bulundukları yerlerin hakkını veriyorlar.
Tanırsınız onları.
Çoğu zaman gösterişli giyiniyorlar. Şöhretli markalardan. Etro, Hugo Boss, Zilli, Versace, Burberry... Aksesuar zengin. Allahtan altın künyelerin ve altın dişlerin artık demode olduğunu fark ettiler. Makyaj da fena değil. Jöle, briyantin, yüz maskeleri, kıl aldırmalar, saç ekmeler... Arabalar Porche, BMW, bazıları Mercedes, Audi meraklısı. Çakarlı, sinyalli geziyorlar, bazen arabalarının yollarda dana gibi böğürdüğünü işitirsiniz.
Pudra şekeri seviyorlar. Pudra şekeri olmazsa dolu içiyorlar. Böyle güzel kafalar.
Tabii bolluktan.
Para sıkıntısı çekmiyorlar. İş yapsınlar yapmasınlar, ihale alıyorlar, ihale veriyorlar.
Becerikli çocuklar. Ne demek becerikli? Alinin külahını veliye giydirme, eşeği boyayıp babasına satma, saman altından su yürütme gibi dilimizde deyimleşmiş faaliyetlerde mahir.
Yanlış anlaşılmasın küçük harfle mahir.
Çok özel yeteneklere sahipler.
Korkmaz Karaca’ya baksanıza, sosyeteden hizmetinin geçmediği kimse kalmamış. Baykal dahil.
Böyle birisi boşta bırakılır mı? Tabii ki gelsin, kazanalım.
(‘Kazanalım’ da muhafazakar siyasi gelenekten ariyet.)
Öyle çok kazandık ki ortalık böyle tiplerle doldu.
Yerli ve milli giyinmeseler de tekellümleri baştan sona yerli ve millidir.
Yüksek mevkilerin ya civarında ya ta içinde dolaşırlar.
Kazara yolunuz o civara düşse illa rast gelirsiniz.
Kimileri çok maaşlı, kimileri çok ihaleli, kimileri çok havalı, kimileri çok duygusal.
Tedavüldeki din, iman, vatan, millet edebiyatının kısm-ı azamı bu zümrenin hali ve istikbali için sarf ediliyor.
Ülkemizin bu günlerine damgalarını vurdular. Hiç unutamayız onları...
Tamam öyleler de, hepsi mi öyle?
Hayır, değil. Aralarında kendi halinde insanlar var.
Sessiz, etkisiz.
Sanki dekoratif.
Follu’nun Kahvesi’nin eski müdavimlerinden rahmetli Hikmet Coşkun bu tipler için güzel bir tabir kullanırdı.
“Öyle iyi uşak ki, gevşese eti yenir.”
Gevşemek: Geviş getirmenin Ağasar lügatindeki karşılığı.
‘Sevimli, Becerikli Kardeşlerimiz’in estirdiği rüzgarları teneffüsle kifaf-ı nefs ediyorlar.