Susunca patlarsın

Siyasetçi konuşarak gündem oluşturur, gündem değiştirir, hamle yapar, manevra yapar, dikkat çeker, dikkat dağıtır...

Boyuna konuşur, bizler de bak şöyle dedi, muğlak konuştu, acaba ne demek istedi, bu konuşmayı nasıl okumak lazım, şöyle okumak lazım, böyle okumak lazım ya da çok net konuştu, çok kararlı, kesin, yüzde yüz gibi ifadelerle başlayan cümleler kurarak onların siyasetlerini yorumlamaya çabalarız.

İsabet ettiğimiz durumları not ederiz ve ‘ben demiştim’ diye altını çizeriz. Yanılmalarımızı ya unuturuz ya da aslında ben yanılmadım, o yanlış yaptı, o sözden benim dediğimden başka bir anlam çıkmaz gibi bir mugalatayla bizden başka herkesin yanılma ihtimali olduğunu ispata çalışırız.

Siyasetçileri kendi beyanlarının da beyanları hakkında yapılan yorumların da pek bağlamadığı durumlarla sık sık karşılaşırız.

Süleyman Demirel’den kalma “Dün dündür bugün bugündür” mottosu Cumhurbaşkanı Erdoğan’a kadar bütün siyasetçiler için geçerlidir.

Siyasetçi çoğu zaman izah veya tevil külfetine bile katlanmaz, o vazifeyi taraftarlarına bırakır.

Siyasetin çoğu konuşarak yapılır.

Ancak susarak da siyaset yapılır.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’la eski Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün bir ara kendi aralarında susarak siyaset yaptıklarını hatırlıyorum.

Bir ara hangi bir ara?

367 skandalından sonra Gül’ün tekrar Cumhurbaşkanı adayı olup olmayacağının tartışıldığı günlerde.

Erdoğan başka bir aday istiyor.

Düşük profil bir Cumhurbaşkanı’nın askerden ve muhalefetten gelebilecek tepkileri hafifletebileceği düşünülüyor. Ağırlıklı kanaat bu.

Bir başka görüşe göre de aslında Erdoğan kendisi Cumhurbaşkanı olmak istiyor. Abdullah Gül’ün feragat etme ihtimaline yatırım yapıyor.

İkisi de bir şey demiyorlar. Susarak süreci yönetiyorlar.

Ak Parti tabanı o günlerde düşük profil cumhurbaşkanı seçeneğini sevmedi. Bu seçeneğin alternatifinin

Erdoğan olduğunu da düşünmedi. Ağırlığını Gül’den yana koydu.

Susarak yapılan siyasetin galibi Abdullah Gül oldu.
(Abdullah Bey’in susarak siyaset yapma itiyadının kalıcı hale geldiğini not edip konumuza geçelim.)

Susarak siyaset yapmak bazen sonuç verebilir.

Bazen de vermez.

Sonuç vermemek bir yana yeni sorunlar da tevlit edebilir.

Muhalefetin, özellikle de 6’lı masanın girip-çıktığı buhranlar biraz da susarak siyaset yapmaktan kaynaklanıyor.

Elbette bir taraftan konuşuyorlar.

Ne yaptıklarını, masadaki görüşmelerin hangi safhada olduğunu, nerelerde uzlaştıklarını, nerelerde uzlaşmayı düşündüklerini söylüyorlar.

Sorunlar, konuştukları alanlarda değil, sustukları alanlarda zuhur ediyor.

Mesela Cumhurbaşkanı adaylığı konusunu bırakın masada konuşmayı kendi partilerinde hatta dost meclislerinde bile konuşmuyorlar.

CHP lideri Kılıçdaroğlu adaylığını ilan etmiyor ama aday olmaya niyetli olduğunu hissettiriyor.
İyi Parti lideri Akşener Kılıçdaroğlu’nun aday olma hakkını teslim etmekle birlikte bunun doğruluğunun tartışılabilir olduğunu hissettiriyor.

Diğer adaylar da kendi pozisyonlarını hissettirecek dolaylı ifadeler kullanıyorlar.

Tabii yüz yüze değil medya üzerinden.

Neden, oturup bu konudaki görüşlerini olabildiğince açık bir lisanla kendi aralarında müzakere etmiyorlar?

Müzakere ederlerse kavga çıkacağından mı korkuyorlar?

Etmezsiniz kavga, kavga çıkmaz.

Doğru seçeneği ancak konuşarak bulabilirsiniz.

Gördüğünüz yanlışa itiraz ederek. Doğrusunu önererek. Konumlarınız birbirine çok aykırıysa iki tarafın razı olacağı uzlaşma çizgisini arayıp bularak.

Bunu yapmıyorlar.

Susarak bir sonuca varmayı umuyorlar. Almayı umdukları sonucun ne olduğunu bile açığa vurmamaya özen göstererek.

Dedim ya bazen sonuç verir susarak siyaset yapmak.

Fakat bazen de susunca patlarsın.

Hem de hiç ummadığın bir yerde, telafisi olmayan bir aşamada.

YORUMLAR (21)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
21 Yorum