‘Tanrım beni yavaşlat’
Plovdiv’de Kemal Sayar’ın şiirlerini okumak nasıl fikir?
Dün sabah kütüphanemde şiir ararken, bir sürü kitabın arasında Hızır ve Roza’yı bulunca sevindim.
Zamanında okumuştum. Oturdum, tekrar okudum. Bilseniz, nerelere gittim.
Eskişehir’e, Yediler’e, Gazve Kitabevi’ne, Maarif Koleji’ne, Atasoy Müftüoğlu’na, Selahattin İpek’e, Ömer Özsöğüt’e, Hüseyin Atlansoy’a, hatta Nuray İnöntepe’ye.
Eskişehir’in bende hatırası çok.
Cat Stevens’ın Lady D’arbanville’ini, Peace Train’ini, Metthew and Son’ını içeren albümünü Gazve Kitabevi’nden almıştım. Rodriguez’in gitar konçertosunu da...
Bazen kulağıma çalınıyor ve soluğu Cezayir’de alıyorum. Ne güzeldir o, Cezayir Şarkısı...
O albümde yok o şiir. Ama biz, Rodriguez’i hep o şiirle dinleriz, bu bizim ayrıcalığımız.
“cezayir’de atların/gördüğünü kimse görmedi/kimse bu ölümlerle/cezayir’li gibi/ve cezayir’li kadar/ölmedi” (Sezai Karakoç.)
“Plovdiv’e gidiyorum, gelir misin” dedi, benim biraz geç zamanda tanıştığım Karslı arkadaşlarımdan Hakan Kılıç.
Plovdiv dediği, Filibe. A’mak-ı Hayal’in müellifi Şehbenderzade Ahmet Hilmi’nin memleketi.
Samimi bir istekti. İcabet ettim.
Kemal Sayar’ın Hızır ve Roza’sını da yanıma aldım.
Sabah, arabamız Rumeli’ne doğru hızla ilerlerken, ben mısralarla eski günlerin Eskişehir’ine gittim .
“karakoç... tenha bir dervişin şiirleri/taşbebeğiyle roza ve kırk saat hızırla”
“maarif koleji... birlikte kılınan namazlarla/ışıyor kalbimizin hudutlarını çizen harita”
“hama’da dökülen onca kandan sonra/artık kafka falan okumuyor ömerhoca”
Şurası Maarif Koleji mi yoksa hayatın Yusuf İslam’ın bir şarkısına verdiği zarif bir karşılık mı?
“hatırla o eski okul bahçesindeki günleri/o güzel günleri. sen vardığında oraya/birisi çoktan gülleri sulayıp gitmişti”
“yazdıydın: insan gülleri alnında biriktirmeli/İnsan önce alnından öpmeli bir kızı/disko hayatların üstünden sıçramalı/insan önce Kur’an’ı/sonra Heiddegger’i okumalı.”
“çünkü yoktur ilk ölümden sonra/bir ikincisi. hummalı/şiirleri bir besmeleyle yakmalı/insan hayatına sağından uyanmalı”
Hele bu son mısra, hayatın sırlarına yaklaşmanın bir alameti gibi gelmiyor mu size de?
Kemal Sayar, biliyorsunuz, mesleğinin zirvesinde bir psikiyatr.
Belki de ona kolay geliyor, insanın dolaşık hallerini ayıklamak.
Yoksa yorulur insan, ruhları dinlemekten.
Şiir bazen bir duadır.
Dua, her durumda ruhun kendisinden taşması, yükselmesi.
Bundan sonrası Hızır ve Roza’da yok. Kemal Sayar’ın yazdığı başka şiirleri internette ararken buldum.
İyi ki de buldum.
Bir dua kitabı yazsam, Kemal Sayar’ın “Tanrım beni yavaşlat” deyişini de o kitaba derç ederdim.
“Tanrım..!/Beni yavaşlat, aklımı sakinleştirerek kalbimi dinlendir/Zamanın sonsuzluğunu göstererek bu telaşlı hızımı dengele”
“Bir çiçeğe bakmak için yavaşlamayı/Güzel bir köpek ya da/kediyi okşamak için durmayı/güzel bir kitaptan birkaç satır okumayı/balık avlayabilmeyi/hülyalara dalabilmeyi öğret”
“Tanrım, Bana değiştirebileceğim şeyleri/değiştirmek için CESARET/Değiştiremeyeceğim şeyleri/kabul etmek için SABIR, ikisi arasındaki farkı bilmek için AKIL ver…”
Bir şey daha buldum. Bulduğum şeyin Kemal’i bana, beni de Kemal’e yaklaştırdığını hissettim.
Belki bu his sebebiyledir, soyadını bırakıp söze ‘Kemal’ diye devam edişim.
Filibe’deyim. Kendi başımayım. Kemal’in bundan haberi yoktur.
“Babam için” diye yazmış. Ne kadar sahici, ne kadar içten.
Buraya birkaç cümlesini alsam eksik bir izlenim verebilirim.
Ders gibi. Öğüt gibi. Şiir gibi.
Bir kaç satır aktarayım ama tavsiyem, bulun bir yerden, tamamını okuyun.
“Hayat uzun bir yolculukta bir ağacın altında verilen kısa bir mola gibi. Kervan yürüyor. İnsan acıyla olgunlaşıyor. Varlığın bilgisinin künhüne böyle varıyoruz. Daha büyük, aşkın bir varoluşun parçası olduğumuz hissini, sadece ölümü tecrübe ederek tadabiliyoruz. Sadece ölüm, bu dünyada sonsuza dek var olacağımız yanılsamasını yerle bir ediyor. Onun bilgisi, ağacın altında kayıtsız bir serinlik içinde var olmaya devam edemeyeceğimizi bize fısıldıyor. Asıl yurdumuz burası değil. Bin yıllardan beri bütün ruhların aktığı yöne doğru akıp duruyoruz.”
“Ötelerde Allah’ın gülleri yakandan hiç düşmesin babacığım.”
Amin.