Akıllı makineler ile omuz omuza
Nesnelerin İnterneti, kısa adıyla IoT, ile makineler hızla akıllı hale geliyor. Makineler akıllandıkça insanların beğenmediği rutin işler makinelere kalıyor. Öyle bir sona gidiyoruz ki makineler bu hızla akıllanmaya devam ederse, bize yapacak iş kalmayacak. Bu durumda makinelerden ve yapay zekâdan korkmalı mıyız veya her şeyi onlara mı bırakmalıyız? Bence başka bir ihtimal daha var: en kısa sürede makinelerin dilini yani yapay zekâyı öğrenmeli, makinelerle omuz omuza çalışmalı ve onlarla arkadaşlığımızı ilerletmeliyiz.
Geçtiğimiz otuz yılın en başarılı ve en zengin insanları hep yüksek teknoloji üreten şirketler sayesinde olmuştur. Mesela Microsoft, Google, Amazon, Apple, Cisco gibi şirketler tek başına ayrı ayrı Türkiye’nin tamamını bir kaç kez satın alacak zenginlikte ve büyüklükteler.
Ayrıca bu şirketlerde çalışanlar 10 binler ve yüz binlerle ifade edilirken, 83 milyon kişinin ürettiği yıllık toplam değer bu şirketlerin mahallesine bile yaklaşamıyor.
Bu gelişmeler bize bir an önce yüksek teknoloji üretmemiz, ihraç etmemiz ve çağı yakalamamız ve hatta geçmemiz gerektiğini söylüyor. Hal böyle olunca yüksek teknolojilerden ve yapay zekâda korkmamalı, duruma göre pozisyon almalı, gerekli adımları atarak gençlerimize yapay zekâ öğretmeli, özel sektör ve kamu kurumlarında yenilikçi bir tutum sergilemeli ve yüksek teknoloji üretimini teşvik etmeliyiz.
Nesnelerin interneti internet üzerinden diğer cihazlara ve sistemlere bağlanmak ve veri alışverişi yapmak amacıyla sensörler, yazılımlar, yapay zekâ ve diğer teknolojilerle donatılmış olan fiziksel nesnelerin ağı olarak tanımlanabilir. Bu cihazlar, sıradan ev eşyalarından sofistike endüstriyel aletlere kadar farklı şekillerde olabilir. Bugün 10 milyardan fazla IoT cihaz var ve 2025’e kadar 22 milyara çıkması bekleniyor.
Son birkaç yılda IoT, 21. yüzyılın en önemli teknolojilerinden biri haline geldi. IoT cihazları biz, İnsanlar, süreçler ve nesneler arasında sorunsuz iletişim için kullanıyoruz. Bu sayede arabalarımız, fırınlarımız, mutfak aletlerimiz akıllı hale geliyorlar. Makinelerin akıllanmasında en büyük etken bu cihazların bilgisayarlar kadar pahalı olmaması ve kullanımının göreceli olarak kolay olması. Bu sayede yapay zekâ bilgisayarlardan dışarı çıkıp akıllı cihazlara yayılabiliyor ve makineler sadece butonlarına basılarak çalıştırılan cihazlar olmaktan çıkıp bizimle konuşabiliyorlar. Dünya nüfusunun 7,5 milyar kişi olduğunu hesaba katarsak, akıllı makine ve cihazların nüfusu 2025 yılında 22 milyar olacak ve neredeyse insanların 3 katı akıllı makine hayatımıza şekil vermeye çalışacak.
Yapay zekânın en önemli birimlerinden birisi de Doğal Dil İşleme. Biz şu ana bilgisayarlara klavye, mouse ve dokunmatik ekranlar yardımıyla iletişim kurabiliyoruz. Bu IoT cihazların yaygınlaşması ile artık konuşma diline dönüşecek. Doğal dil işleme vasıtası ile makinlerlerle çok rahat iletişim kurabiliyoruz. Makineler bizim söylediklerimizin negatif mi, pozitif mi yoksa nötr mü olduğunu anlayabiliyor, hangi konularda neler konuştuklarımızı ayırt edebiliyor ve gelecekte söyleyeceklerimizi de tahmin edebiliyor.
Bu kadar maharetli ve sevimli bir makineden korkmamız için bir sebep yok ve onlarla omuz omuza çalışarak geleceği şekillendirebiliriz.
Bu cihazları ve yapay zekâyı kullanan ülkeler yüksek teknoloji üretip milyonlarına triyonlar katıyorlar ve biz ise bu aletlere milyarlarca dolar ödemek zorunda kalıyoruz.
En son yayınlanan akademik makalelere baktığımda sürekli hayrete düşüyorum. Çünkü her hafta, daha önce hiç yapılamayan bir şey daha yapay zekâ ile bir anda yapılabilir veya yapılması öngörülebilir hale geliyor. Bu da bilim ve teknoloji alanında inanılmaz gelişmelere ve değişimlere sebep oluyor. Bu sebeple yüksek teknoloji üretmek ve ihraç için önce teknoloji ile barışık ve tanışık olmanız gerekiyor.