‘Büyük oyun’un nesiyiz?

Mustafa Çağrıcı

Küresel oyun kurucuları “Büyük oyun”larını Müslümanlar üzerinde oynamayı sürdürüyorlar. Uluslararası siyaset uzmanı olmayan benim gibi birine bile olaylar kendini okutacak kadar açık. Alanım gereği beni ilgilendiren soru, “bu oyunun Müslümanlar üzerinde her sahnelendiğinde neden böylesine başarılı olabildiği”dir.

Ana sebebin şu olduğunu düşünüyorum: Çünkü Müslüman toplumlar, entelektüel olarak, kendilerini araçsallaştırmayacak, kullandırtmayacak kadar gelişmiş değiller. Bunu, Müslüman dünyanın önemli bir kısmını kan ve gözyaşına boğan, Müslümanlık onurunu da insanlık onurunu da yerlerde süründüren din yorumlarına ve mezhep vb. grup çekişmelerine bakarak kolaylıkla anlayabiliriz.

Bazılarımız belki iyi niyetle Kur’an’ı ve “doğru İslâm”ı savunmak için “Kur’an’cılık” yapıyoruz; bazılarımız Peygamberimizi savunmak için “hadisçilik” veya Ehl-i sünnet’i savunmak için “gelenekçilik” yapıyoruz. Bir başka Müslüman dünya daha var ki, onlar da hâlâ on dört asır öncesinin kan davasının peşinde. Oysa özellikle son otuz kırk yıllık gelişmelere bakıp da bu tür ayrışmaların Müslüman toplumları ne hallere düşürdüğünü görememek -açıkça söylemek gerekirse- tam bir zihinsel körlüktür; herkesin görüp bildiği “büyük oyun”un –âmiyâne tabiriyle- piyonu olmaktır. Türkiye gibi zihinsel körlükten kurtulmak için ne bedeller ödemiş bir ülkede bile Kur’an’cılık, Hadisçilik, mezhepçilik, cemaatçilik gibi dinde tefrika sayılmış bloklaşmalar bu kadar gündem oluşturabiliyor; hatta zaman zaman siyasete bile yön verebiliyorsa, bu halleriyle “büyük oyun”un değirmenine su taşıyanların “büyük oyun”dan şikâyet etmeye hakları yoktur.

***

“Büyük oyun”a gelmemenin birinci şartı bu oyuna içgüdüsel tepkiler vermek yerine, onu ‘anlamak’ ve çözmek’tir. ‘Anlamak’ ve ‘çözmek’ zihinsel bir sonuçtur; bu ise dinen de aklen de aptallıktan başka bir şey olmayan yıkıcı tartışma ve ayrışmalara değer vermeyecek kadar toplumsal akıl ve zekânın gelişmiş olmasını gerektirir.

Her alanda tartışmalar oluyor, olacaktır da. Bilim ve düşünce böyle gelişti, bundan sonra da böyle gelişecek. Yeter ki tartışmanın yöntemi bilgi, amacı da doğruyu bulmak olsun. Ama bir toplumda -kimin işine yaradıkları ortada olan- bir kısım insanların din adına veya dini kullanarak giriştikleri ayrıştırıcı faaliyetlere yüz binler, milyonlar değer veriyor, destek oluyorsa; tv.lerde, şurada burana din adına yapılan, dinde de akılda da bilimde de yeri olmayan saçma sapan programlar izleyici rekorları kırıyorsa bu dünyanın din anlayışında ve bu anlayışı oluşturan resmi ve/veya merdiven altı din eğitimi ve öğretiminde büyük sorunlar var demektir. Müslüman toplumların hâlâ farkına varamadıkları ana meseleleri budur.

Müslüman toplumlarda bu din eğitimi ve anlayışı böyle gittiği sürece “büyük proje”nin senaristlerine kalan, sadece bu “malzeme”yi işlemektir. Dünün el-Kaide’si bugün DAİŞ oldu, FETÖ oldu. “Büyük oyun”nun kurucularının yenilerini piyasaya sürmekte gecikmeyecekleri anlaşılıyor. Çünkü ortada istemedikleri kadar kendi din yorumunu, kendi mezhebi, cemaati vesairesini hâkim kılma uğruna diğerlerinin gırtlağına sarılmaya hazır, akıl, basiret ve vicdan yoksunu kitleler var.

***

Son bir not: Ülkemizde ve diğer Müslüman ülkelerinde özellikle din bağlamında yeterli ve sağlıklı alan araştırmaları –ne yazık ki- yapılmıyor. Doğrusu vaktim ve imkânım olsa hali hazırda –mesela başta imam-hatip ortaokulları ve liseleri, hatta ilâhiyat fakülteleri olmak üzere- din eğitimi ve öğretimi veren resmî ve özel kurumlarımızın ne kadarının hangi “dinî” fraksiyonların etkisine girdiği üzerine bir alan araştırması yapmak isterim. Eminim ki birkaç Batılı kurum ülkemizde böylesi çalışmalar yapıyordur.

Yorum Yap
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
Yorumlar (21)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.